24 Ekim 2010 Pazar

MİYAD

Ben senin gelmenle aşkı öğrendim,
Yaz günü kaynar su içecek kadar,
Her gece uykudan öyle iğrendim,
Gözümü tavana dikecek kadar.

Gelmen aydınlıktı, hayaller çoktu,
Yanında dert tasa gam keder yoktu,
Gözlerin zihnime saplanan oktu,
Özümden geçip de dalacak kadar.

Bir gün bir yel esti yönü belirsiz,
Kokusu haindi, kokusu sensiz,
Ne oldu aniden, neydi apansız,
Bırakıp da beni gidecek kadar?

Ben senin gitmenle sabrı öğrendim,
Yaz bahar bitmeden donacak kadar,
Verilen sözlerden öyle iğrendim,
Oturup derdime yanacak kadar!

Etmesen iyiydi, velâkin oldu,
Bu ihanetinle güvenim soldu,
Gayrı senin bende miyadın doldu,
Ruhumdan süpürüp silecek kadar,
Artık yalnızlığa gülecek kadar!

23.10.2010 / KONYA / 11.11

KOCASİNAN

14 Ekim 2010 Perşembe

BARBUNYA SALATASI VE MİM


Harput Köftesi'ni yaptığım akşam Sevgili Neşe'nin barbunya salatasını da denemiştim. Daha doğrusu yetiştirmek derdinden annemle beraber yaptık =) Zor beğenen babamdan tam not alan bu salatayı denemenizi öneririm. Bu güzel tarif için Neşe'ye çok teşekkürler. İşte yapılışı:

Malzemeler:

* 1 su bardağı barbunya
* 1 tane kuru soğan
* 4 -5 yemek kaşığı zeytinyağı
* 1 kase yoğurt
* 2 diş sarımsak (biz damak tadımıza uyduğu için biraz daha fazla kullandık)
* 1 demet maydonoz
* Pulbiber

Yapılışı:
Barbunyaları yumuşayana kadar haşlayıp süzün. Kuru soğanı ince ince doğrayıp zeytin yağında kavurun. Süzdüğünüz barbunyaları ekleyip biraz da tuz atıp kavurun. Tabi ben tuz atmadım yine =) Malum, hâlâ yasak bana tuz. Ve servis yapacağınız tabağa alın.

* Yoğurdu çırpın ve ezdiğiniz sarımsakları ekleyin. Biraz da tuz atın. Yoğurdu barbunyaların üzerine döküp ince ince kıydığınız maydonozla ve pulbiberle süsleyin. Afiyet olsun.

Hilal ablam beni mimlemiş. Kumanda panelinden istatistik bölümüne girip en çok okunan beş yazımı bildirmem ve beş kişiyi mimlemem gerekiyor. İşte sonuçlarım:

Erpiliç Göynük Tesisleri'ndeki gezi notlarım. Helal tavuk nedir, nasıl olmalıdır gibi bilgiler içeriyor. Bu yazının en çok okunan yazı olması insanların helal gıdaya verdiği ehemmiyeti göstermesinden dolayı oldukça sevindirici.
Yine bir helal gıda yazısı. Bisküviden çikolataya, cipsten sucuğa kadar pek çok ürünü bulunan ve her tür ürününde "hususi üretim" yapan helal sertifikalı Afia Gıda'yı anlatmıştım bu yazımda. Ben yazımı eklediğimde ürün çeşitliliği azdı. Şimdi portföylerini çok genişlettiler. Merak edenler buradan Afia Gıda'nın web sitesine ulaşabilirler.
Samsung markalı fotoğraf makinama yedek parça almak istediğim için başıma gelmeyen kalmadı. Okuyunca bu fiyaskoya güler misiniz ağlar mısınız bilmem =)
Meğer bu kurabiyeyi benim gibi ne çok seven varmış! Gerçekten muhteşem bir lezzetti. Çıtır çıtır ve tam kıvamında. Mutlaka deneyin derim.
İşte Canım Urfam'a dair bir lezzet. Patates ve kıyma ana malzemeleriyle yapılan hoş bir yemek. Sunum şekli de güzel. Misafirleriniz için çok cici bir ikram olabilir.

Ve benim mimlediğim beş kişi:

13 Ekim 2010 Çarşamba

HARPUT KÖFTESİ

Hayırlı günler Arkadaşlar,

Bir yemeğin içinde bulgur ve acı varsa o yemek tam bana göredir. Kısaca doğu mutfağı ile damak tadım uyuyor da diyebiliriz :) Harput Köftesi Cahide Abla'da gördüğüm ve denemek istediğim bir tarifti. Uzun zamandır tariflere mecburen ara verince, kendimi iyi hissettiğim bir gün bir değişiklik olsun istedim. Denedim ve ailece çok beğendik. Yalnız bir farkla, yemeğe tuz atmadım, malum =) Anne ve babam yerken üstüne tuz attılar. Köfteler tuzsuz olduğu için haşlarken dağılacak sanmıştım. Öyle de olmadı, bütün bütün kaldılar. Yemeğin suyundaki ve köftesindeki kuru reyhansa apayrı bir hava katmıştı. Kullandığım kıyma 500 değil de 350 gr kadardı. Bu nedenle bulguru da ona göre azalttım ama diğer malzemeleri aynı ölçüde kullandım. Bulgurlu yemekleri sevenlere tavsiyemdir. Cahide Abla'dan orijinal tarifi görmek için buraya tıklayabilirsiniz. İşte tarifimiz:

Malzemeler:

* Yarım kg az yağlı kıyma
* 1 su bardağı orta bulgur, yoksa çiğköftelik bulgur (ben Konyamız'da düğü diye tabir edilen çiğköftelik ince bulgur kullandım)
* 1 yumurta
* Yarım demet ince doğranmış maydonoz
* 1 adet orta boy rendelenmiş soğan
* Kuru reyhan, tuz, karabiber, pulbiber
* 1 yemek kaşığı salça
* Zeytinyağı, su

Yapılışı:

* Salça, yağ ve yumurta hariç diğer malzemeleri bir yoğurma kabına alıp arada bir elinizi ıslatarak iyice yoğurun. Malzemenin iyice bütünleşmesi, macun kıvamında olması lazım. Yoğurmanın sonuna doğru yumurtayı kırın.

* Harput köftesinin orjinal şekli tekerlek gibi oluyormuş. Malzeme macunlaşınca tekerlek gibi köfteler yapın. Doğru mu bilmiyorum ama ben Fellah köftesindeki gibi bir de ortalarına parmak batırdım.

* Tencereye yağı ve salçayı koyun. Salça eriyince göz kararı suyunu ilave edin. Başta fazla koymayın, daha sonra ilave edebilirsiniz.

* Su kaynamaya başlayınca köfteleri içine yavaşça ekleyin. Ben birer birer dizdim tencereye. Suyunu fazla koymadığım için tüm köfteler tek seferde sığmadı. İki parçada haşladım. Bu arada içine kuru reyhan da atın (hem köftede hem suyunda reyhan var).

* Köfteler pişince yemeğimiz hazır. Afiyet olsun.

5 Ekim 2010 Salı

İÇLİ KÖFTE YEYİN AMA İÇLİ KÖFTE OLMAYIN

Bana bu hastalığı verdiği için Cenab-ı Hakk'a ilk günden beri hamdettim. Böyle bir şeye gerçekten çok ihtiyacım vardı. Müslüman'ın derdiyle dertlenmek düsturunu abartıyorsam eğer, bunda bir sıkıntı yoktu bence. "Izdırap insanı olmak" denir ya hani, o hesap. Bosna'dan dolayı yaklaşık yedi sekiz sene köfte yiyemediğimi bilirim. Sonrasında "Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah'ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez " (Mâide-87) Âyet-i Kerimesi gereği kendimi zorlayarak tekrar köfte yemeye başladım. İşin bu tarafında bir şey yok da; bunun haricinde varı yoğu kafaya takmak, yanlışlar düzelsin ve işler yürüsün diye pek çok sorumluluğu üstlenmeye çalışmak, olan biten her şeye üzülmek-içlenmek, deyim yerindeyse içli köfte gibi içli olmak; gerçekten yaşama sevincini ve insanın gücünü tüketen durumlar. Bana "böyle yapma bak çabuk yaşlanırsın" dendiğinde bu sözler anlamsız gelir ve "elimde değil ki, huy bu, değişmiyor işte. becerebilsem takmazdım herhalde" derdim. Ancak anladım ki değişiyormuş. Bir gece nefes alamayarak uyanınca, bir tüm nefesi bile kesilmeden alamayınca, gece uyuyamayıp yatarken boğulur gibi olup da sabahı koltuk tepelerinde oturarak bekleyince, nefes alamadığım için bir küçük bardak çayı bile bitiremeyince, mide bulantısından hiç bir şey yiyemediğim halde bir haftada tam 13 kg alınca (ödemden); o zamana kadar üzülüp de dert edindiğim her şeyin gerçekten boş olduğunu anladım. Doktor biyopsi sonucunda görünen hiç bir sebep bulamadı ve üzüntü yüzünden olabileceğini söyledi. Ardından hastalığımı duyan doktor Ayşe Kübra Abla da adaşıma "O hastalık binde bir görülür, nasıl olup da yakalandı acaba? Ama o zaten her şeyi kafaya takan birisiydi, dolayısıyla bu hastalığa yakalanması normal" demiş =)

Anlayacağınız; içli köfte gibi olup da olur olmaz her şeyi içinize atar ve kafaya takarsanız, Allah'ın (celle celaluHu) size Kendisi'ne kul olmak ve hizmet etmek için verdiği gücü fani dertlerde tüketirseniz, dünyanın yükü omuzlarınızdaymış gibi hissederseniz; bir gün dert ettiklerinizin aslında dert olmadığını anlayıverebilirsiniz. Yakınlarıma, arkadaşlarıma hep "Benim durumumu örnek alın. Allah hastalıkla imtihan etmesin, siz bana bakıp bu takma huyunuzu değiştirin." diyorum. Bir musibet bin nasihatten yeğmiş, bizzat tecrübe ettim vesselam =)