8 Eylül 2023 Cuma

Adam, Şemsiye ve Yağmur



İş çıkışı eve gitmek istememiş, daralan gönlünü bir nebze olsun ferahlatmak maksadı ile biraz yürüyüş yapmayı uygun görmüştü. Mesainin son yarım saatinde başlayan yağmura aldırmadan yürüyecekti. Şemsiyesini de yanına alarak mesai arkadaşlarına iyi akşamlar deyip daireden çıktı. Aslında çocukluğundan beri yağmurda yürümeyi severdi. Ancak son günlerde kendisini fazlasıyla yorgun ve halsiz hissettiği için hastalanmama düşüncesiyle şemsiye ile yürümeye başladı. Yürüyüşü yaparken amaçladığı şey kafasını boşaltmak ve bu vesileyle sıkıntılardan yorgun düşmüş kalbini ferahlatmaktı. Ancak pek çok zaman olduğu gibi o nereye giderse düşünceleri de onunla gittiği için bu amaca pek de ulaşamadı. Aslında sürekli kendine telkin veriyor ve düşünmeyeyim düşünmeyeyim diyordu. Ancak Neşet Ertaş'ın da dediği gibi "Kalpten Kalbe Bir Yol var"dı. Demek ki karşısındaki de sürekli onu düşünüyordu ki o da muhatabını bir türlü aklından çıkaramıyor, ne yapsa ne etse sürekli onu düşünüyordu. Üstelik aradan geçen yıllar yarasının kabuklanmasına ve iyileşmesine yardım etmemişti. Bu zamana kadar herkes zaman her şeyin ilacıdır demişti. Hani o zaman? Madem zaman her şeyin ilacıydı, bunca yıl geçmesine rağmen o hala niçin iyileşemiyordu? Beklemediği anda beklemediği iki insandan aldığı derin darbelerin etkileri adeta peşini bırakmıyordu. Yüzeye çıkmak için çabaladıkça daha çok batıyor gibi hissediyordu kendini. Ânı ânına, günü gününe uymuyordu. Bazen unutur gibi oluyor, kısmen de olsa gününü mutlu geçiriyor, fakat bir başka gün yine en derinlerinde hissediyor ve istemsiz bir hüzüne kapılıyordu. İşte bugün de o hüzünlü günlerinden biriydi. Gece uyku tutmamış, onu düşünmekten gözünü kırpmamıştı. Acaba şimdi neredeydi, ne yapıyordu, yanında kimler vardı?... Her şeyden öte, mutlu muydu?... Acaba o da düşünüyor muydu yoksa tamamen çıkarmış mıydı aklından, kalbinden?... Eğer o aklından ve kalbinden çıkarmışsa, bu tarafın da çıkarması gerekmiyor muydu? İnsanoğlu kalbine mukabil bir kalp arardı ya hayatta hani, arkadaşlıkta da hayat arkadaşlığında da bu böyleydi. Ve o kalbine mukabil kalbi bulduğu zaman hisler karşılıklı ise akıllardan çıkmıyor, tek taraflı ise bir şekilde unutulup gidiyordu. Dünyanın düzeni bu şekilde kurulmamış mıydı? Aradan yıllar yıllar geçmişti. Fakat numarasını halen ezbere biliyordu. Geceleyin uyuyamamanın da verdiği sarhoşlukla daha fazla dayanamadı ve eli telefonun tuşlarına gitti. Ahizeden duyduğu 'Aradığınız numara kullanılmamaktadır' cümlesi bir bomba gibi patladı beyninde. Şok olmuştu. Acaba dedi,o tamamen unuttu mu beni? Gerçekten aklından ve kalbinden silip attı mı? Beni unutmasına yardımcı olmak için mi numarasını değiştirdi yoksa? Bu soruların hiç birinin cevabını bilmiyordu. Kendisine ciddi manada zarar veren bu iki kişiden birini bırakıyor diğerini düşünüyor ve kendisine bu kötülüğü niçin yaptıklarını anlamaya çalışıyordu. Ancak zaman içerisinde o da öğrenecekti ki 'bana bunu niye yaptı' cümlesi cevapsız bir cümleydi. Buna kafa yormak anlamsızdı. Zira insanoğlu her türlü vefasızlığı ve kötülüğü gösterebilecek bir canlıydı. Madem umulmadık anda sırtını dönüp gidecekti, madem her şeye rağmen yapayalnız bırakacaktı o halde niçin zamanında gelmiş ve bazı şeylere inandırmıştı? Madem kendisi bile kendinden emin değildi, keşke hiç karşısına çıkmasaydı... Bu düşünceleri kafasında çevirirken şemsiyenin giderek koluna ağır geldiğini, daha fazla taşıyamayacağını hissetti. Üstelik evi ile iş yeri arasındaki ormana yaklaşmıştı yürüye yürüye. Ormanın nispeten tenha olmasından faydalanıp içinde tuttuğu duyguları bir anda salıverip rahatlamak istiyordu. Açıkçası o anda etrafta kendisini görecek birilerinin olması da umurunda değildi. Kalbi dolmuş, Birecik köprüsünün altından geçen Fırat gibi fokur fokur kaynamaya başlamıştı. Ağırlaşan kolunu yere bırakmasıyla yağmur damlaları başına, gözyaşları yüzüne döküldü. Serbest kalan duygularının etkisiyle bir anda hüngür hüngür ağlamaya başladı. Cevapsız bir soru olduğunu bildiği halde neden demekten alamadı kendini. Madem hiçbir zaman var olmamış gibi tüm izlerini silip ortadan kaybolacaktın, acaba bunlar yaşandı mı, acaba o gerçek miydi yoksa hiç olmadı mı dedirtecek kadar izlerini kaybettirecektin, madem kendinden ve duygularından emin değildin; o halde keşke hiç karşıma çıkmasaydın diye haykırdı ağlarken. O sırada karşıdan gelmekte olan anne ile ilkokul çağındaki oğlunu fark etmemişti bile. Çocuk onu parmağı ile göstererek 'Anne, hani erkekler ağlamazdı?' deyince kadın  çocuğu apar topar susturmaya çalıştı. Ama kadının bu çabası nafileydi. Çünkü hepsini duymuştu bile... Erkeklerin de kalbi vardı ve incindikleri zaman onlar da ağlardı. Adam, koluna yük olmuş şemsiyesini, tek şemsiyenin altına sığışmaya çalışan anne ve oğluna uzatırken çocuğa gülümsemişti. Adeta bir yükten kurtulmuş gibi hissetti şemsiyeyi verince. Ve ruhundaki diğer yüklerden kurtulmak istercesine ağlayarak yoluna devam etti. Yalnızlığına, duvarlarda sesinin yankılandığı evine doğru yol aldı...

21 Ağustos 2020 / KONYA / 22.41

26 Şubat 2023 Pazar

Yarım Kaldığımız Yerden


Artık Antep'in Kalesi'ne fermanımız asılmayacak AbdUllah, 
Yaz günleri Kurtuluş Caddesi'nde mutlu yürüyüşler yapamayacağız,
Affan Kahvesi'nde süvari içip ardından haytalı yiyemeyeceğiz mesela, 
Rızvaniye'nin minaresini berrak bir su gibi göremeyeceğiz, 
Yaşar Pastanesi'nde Maraş dondurması yiyebiliriz belki, kim bilir? 
Ama Diyarbakır surlarını uzun bir ip gibi göremeyeceğiz, 
Habibi Neccar'da namaz kılamayacak, 
Antakya Protestan Kilisesi'ni gezemeyeceğiz, 
Uzun Çarşı'da tekrar kağıt kebabı yemek de hayal oldu AbdUllah, 
Hatay Meclisi'ni göremeyecek, 
Ulu Cami'de oturamayacağız. 
Ama en kötüsü ne biliyor musun? 
Sevdiklerimize bir daha sarılamayacağız dünya gözüyle... 
Kavuşmalar, buluşmalar, sevinçler öte dünyaya kaldı,
İnsanız, aciziz,
Yüreği yanan bir avuç ölümlüyüz altı üstü, 
Dünya dünya dedikleri şey yüzünden yandı kül oldu gönüllerimiz, 
Düğünler, mezuniyetler, doğum günleri başka baharlara kaldı, 
Hatıra defterleri ve günlükler boynu bükük kaldılar henüz sayfaları dolmadan, 
Biz, 
Biz yarım kaldık be AbdUllah! 
"Göğsüm daralıyor, yüreğim kanıyor" evet, 
Ama "Olmasaydı sonumuz böyle" diyemem,
İsyan etmek ne haddimize! 
İmtihandır, baş göz üstüne, 
Lakin bilirsin sen, 
Allah sever bizi, 
İmtihan eder fakat hiç yalnız bırakmaz, 
O(cc) yine ellerimizden tutacak, 
Biz yine O'na ve birbirimize sarılacağız, 
Göreceksin bak, yeniden yeşereceğiz,
Yeniden çiçek açacağız biiznİllah! 
Balkonlarımızda yine mor menekşeler açacak, 
Hüsnü emminin oğlunun düğününde halay çekeceğiz, 
Hatçe teyze bize yine katıklı ekmek yapacak, 
Evet, Ayşe ablanın kızını gelin edemeyeceğiz belki, 
Ama komşu kızını everirken de sevinecek Ayşe abla, buruk da olsa... 
Biz, 
Biz Allah'ın izniyle yeniden yeşereceğiz AbdUllah, 
İnanmaktan ve umut etmekten vazgeçmeyeceğiz, her şeye rağmen... 
Günler sonra enkazdan sapasağlam çıkan Aleyna, 
Hiç bir şey olmamış gibi gülümseyerek çıkan bebiş, 
Ve yeniden gökyüzünü görüp şükreden gözler umut olacak bize. 
Enkazdan sağ çıkan her kedi, her köpek, her canlı güç ekecek yüreklerimize, 
"Acıkmadım ki, bi abla bana aşağıda yemek yedirdi" diyen kız çocuğuyla adrenalin alacağız bedenlerimize, 
Âmâ bir kediyi kurtarmak için korkunç binalara giren adamları, 
Enkazdan bir kişiyi daha sağ çıkarabilmek için ayakları şişen kadınları, 
"Bu bana yeter, onları da başkalarına dağıt" diyen çocukları unutmayacağız. 
Taaaa uzaklardan koşup gelen dost ellerini unutmayacağız. 
Ama "ihanet zincirini tutan"ları da unutmayacağız! 
Biz bu yaşadıklarımızı istesek de unutamayacağız AbdUllah, 
Ezildik, üzüldük, örselendik kabul, 
Ama yeniden çiçek açacağız, 
Güzel günler göreceğiz hep birlikte, 
Göreceksin bak! İnanmaktan sakın vazgeçme! 
Allah bizimledir💚Ve kenetlendi ellerimiz birbirimize💚

26 Şubat 2023 / KONYA / 22.15

7 Ocak 2023 Cumartesi

Kalbin Sözü

Benim şu dünyada en iyi bildiğim şey yazmak. Üzüldüğümde, sevindiğimde, konuştuğumda, konuşamadığımda hep yazmak iyi geliyor bana. Sevdiğimde de sevildiğimde de yazıyorum. Acımı, derdimi, yüreğimin sancısını yazımla paylaşıyorum. Ben anlatıyorum, onlar dinliyorlar. Üstelik yazılarım beni anlıyorlar. Dinlemeyi başarabilen de çok değildir dünyada. Ama hem dinleyip hem de anlayabilen sayısı pek azdır. İşte bu yüzden kıymetlidir anlayanlar. Şimdi ben bardağımda kahve, elimde kalemim, zihnimde sen; yazılarımla konuşuyorum. Senin bu yazıdan haberin yok. Aslına bakarsan senin benden bile haberin yok. Nasıl oldu bu dediğini duyar gibiyim. Hep söylerim, sevgide neden olmaz. Sevmek hiç bir nedene ihtiyaç duymaz. Ama'sı fakat'ı olmaz. Kalbe düşer bir anda. Ve düştüğü an başlar tutuşmaya yürek. Kurudu sandığın kanın yeniden damarlarında gezinmeye başlar. Karnında bir karıncalanma, bir kelebek geçidi olur tıpkı ilk gençlik yıllarındaki gibi. Öldü zannettiğin yüreğin pıt pıt atmaya başlar. O atarken, acıyı taa içinde hissedersin. Yüzyılın hasreti vardır adeta derininde bir yerlerde. İşte o hasretin görünüşüdür hissettiğin bu acı. Söylemek istersin, söylememek istersin, düşüncelerin berrak olsa da zihnin karmakarışıktır. Neden derler sonra sana, neden? Bunu neden göze alıyorsun? Niçin sırtına yük bindirmeye talip oluyorsun? Niçin alıştığın hayatın dışına gönüllüce çıkmaya çalışıyorsun? Neden neden neden? Anlamaz çoğusu. Anlatamazsın. Çünkü sen bir kere onun içindeki yıldızları görmüşsündür. Hayat işkenceye tutturulmuş bir profil gibi yontuyor bizi zaman zaman. İşte bu süreçlerde o yıldızlardan saçtığın ışıkların azalır, üstü tozlanır yıldızların, eskisi gibi apaydınlık olamazsın. Ve sen zannedersin ki içindeki yıldızlar bitti. Onlar gitti ve ışık bitti. Hayır hayır, oysa böyle değildir. O yıldızlar hala senin yüreğindeler. Sadece üstlerine perde indi. İşte ben o perdeyi kaldırmaya, sana içindeki yıldızları hatırlatmaya, gözbebeklerinden kaybolan mutluluk ziyasını yeniden yakmaya talibim. Ben, pişman olmamaya talibim. Hani soruyor ya insanlar neden bu yükü istiyorsun diye, oysa bilmiyorlar ki sevince yükler yük olmaktan çıkar. Ne demiş Hazreti Şems:

"Sevmeyene karınca yük, sevene filler karınca,
Dağı bile taşır insan aşık olup inanınca."

Kurak topraklara can suyu verdiğin için, artık asla atmaz dediğim kalbimi yerinden oynattığın için, bana sormadan dualarıma dahil olduğun için talibim gözündeki mutluluk ziyasını yakmaya. Talibim pişman olmamaya. Vekilim Allah, kefilim Allah. Başka hiç bir şeyim yok...

07 Ocak 2023 / KONYA / 16.23

Yeni bir yazıda görüşmek ümidiyle. Umut hep vâr olsun.