19 Kasım 2017 Pazar

Katil bazen kurtarıcıdır da aslında

Ne çok acı var kalbin içinde... Ne çok yalnızlık, anlaşılmama ve acı var... Hayat böyle bir şey galiba. Gerçeklerle gölgeler arasında geçip giden. Geliyormuş gibi yapıp geri dönen, söz verip ortada bırakan, soru sorup cevabı duymayan... Bencillik mi bu zamanın hastalığı? Gelirken geri dönmek mi? Pervasızca can acıtmak mı? Sonra hiç bir şey olmamış gibi hayatına devam etmek mi? Suçu kendin işleyip sağa sola 'o yaptı' demek mi? Hangisi? Ya da hepsi mi? Eskiden onurlu,  şerefli, sözünde duran insanlar vardı bu dünyada. Peki şimdi onlar neredeler? Neden görünmüyor, duyulmuyorlar? Yoksa kalmadılar mı hiç? Olmalılar. Olmalılar yoksa hayat çok daha zorlaşıyor. 

O yaz günü, hani güneş tam tepedeydi hatırlıyor musun? Saat durdu o gün. O gün demek yanlış aslında, o an durdu. Çünkü pili bitmişti. Boşalmıştı saatin pili. Sonra ne mi oldu? Saatin pile güveni kalmadı ki artık. Ne olabilir o andan sonra? Güveni kalmayan bir daha adım atabilir mi? Tabi ki atamaz. İnsan düz bir yolda koşar adım yürür de uçurumun kenarında ikinci bir adımı atamaz. Düz yolda seri yürümesine neden olan güvendir. Uçurumda onu durduransa güvensizlik... 

Bir şey yaparsın. Sana göre 'küçük'  olan tek bir şey. Fakat o senin küçük sandığın, belki birinin hayata tanıdığı son şanstır. Ve sen o son şansı pervasızca harcamışsındır. Uf demeden kıymışsındır yani. Sonra ne mi olur? Onun boynuna 'yalnızlık ömür boyu' düşer, senin boynuna... Neyse... 

19 Kasım 2017 / KONYA / 23.50

12 Kasım 2017 Pazar

Koyverdun Gittun Beni


Kim bilir şimdi hangi diyardasın Hazalım.... Bıraktın beni burada bir başıma, yapayalnız. Oysa ne olurdu giderken beni de yanına alsaydın? Ben hep gözlerinin içine bakmadım mı? Ben hep yüreğinin gerçekte hissettiğine şahit olmadım mı? Herkes seni garip olmakla suçlarken, ben hep hülyalı gözlerindeki mefkureni desteklemedim mi? Sen her şeyi bir kenara bırakıp sırat yolunda emin adımlarla yürürken, ben gizli aşikar ellerini tutmadım mı? Ne vakit yalnız bıraktım seni? Ne vakit desteklemedim? Ne vakit 'yeter artık' dedim de koyverdum gittum seni? 

Oysa sen, sen yanımdan salına salına geçip gittin de ardına dönüp bir of demedin. Demedin ki ne olacak hali arkada kalanın? Peki şimdi merak ediyor musun ne yapıp ettiğimi? Ben hala her temmuz aynı günde o kuyuya gidiyorum. Hani içine mor papatyaların atıldığı o kör kuyu var ya, oraya. Her şey bıraktığın gibi. Çocuklar hala gülüyor kuyunun etrafında koşuşurken. Civardaki trafik hala yoğun. Aşıklar gelip geçerken mor papatyalar atıyorlar kuyuya "aşkımız bitmesin, bu papatya bu kuyudan çıkmadıkça ayrılmayalım" diye.Ve ben hala çay içiyorum. Ama yalnız... Sahi, biz de mor papatya atmamış mıydık birlikte o kuyuya? Peki biz niye ayrıldık Hazalım? Sen niye koyverdun gittun beni? Sahi niye?... 

12 Kasım 2017 / KONYA /00.08