9 Mayıs 2019 Perşembe

İçimizi Dökelim


Merhaba sevgili blog dostları, 
Ramazanın feyzi bereketi cümleten üzerimize olsun. Bugün biraz sohbet edelim istedim. Lakin sohbet denen şey karşılıklı olur malum. Yani bir evvelki yazımda dediğim gibi yorumlarınızı beklerim:) 

Kendinize karşı kendinizle çekiştiğiniz zamanlar oldu mu hiç? Önünüzde iki seçenek duruyor. Kalbiniz birinci yolu seçmekte ısrarcı. Lakin vicdanınız ısrarla ikinci yol diyor. En kötüsü ise bir üçüncü seçenek var mı onu bilmemek. Böyle arafta kalınca nasıl bir yol izliyorsunuz? Sizde kim baskın geliyor? Kalp mi vicdan mı? 

Bir de şüphe mevzusu var. Şu hayatta öğrendiğim en acı tecrübelerden biri her şeye şüphe ile yaklaşmak. Payitaht AbdülHamid izleyenleriniz bilirler. Dizide Ahmet Paşa karakteri herkesten ve her şeyden şüphe etmenin kendisinin mesleği olduğunu söylüyor. Hele ki 15 Temmuz'dan sonra şüphe etmemek abesle iştigal ediyor. Lakin şüphedeki ölçü ne olmalı ve nasıl belirlenmeli? Zira işin ucu sui zanna giderse masum ilişkiler dahi yıkılabiliyor. 

Bu aralar 'kafamda deli sorular' geziniyor :) Sizin bu iki konudaki fikirleriniz ne? Yani vicdan/kalp çekişmesi ile şüphe konusunda?