15 Ekim 2012 Pazartesi

Sevilen Blog Ödülü



Sevgili Tosbağalar bloğumu ödüle layık görmüş. Kendisine çok teşekkür ediyorum.

Ödüller ve mimler ilk duyana tuhaf gelse de, bilmediğimiz blogları tanımak ve motivasyon açısından hoş olduğu kesin. Bu ödülün kuralı, 10 kişiye gönderilmesi imiş. Ben de hemen sekiz isim yazıyorum ve kalan iki boşluğu bilerek bırakıyor, bu vesileyle tüm sevgili blogger'lara gönderiyorum; kabul etmeniz ümidiyle.

Papatya Şef (Medine'den sofrasını bizlerle paylaşan Aynur Ablamız)

Nuran Gönç (Blog dünyasına yeni katılan ve çektiği resimleri, gezdiği mekanları bizlerle paylaşan arkadaşımız)

Mehmet Saraç (Gezi hatıralarını ve tecrübelerini bizlerle paylaşan Urfalı büyüğümüz)

Urfa Mutfağı (Hakiki Urfa mutfağını öğreneceğiniz blog)

Arife Tarif Gerek (Tariflerini bizlerle paylaşan bir anne)

Muhterem'le Geziye (Bloğunun haber lere çıkması vasıtasıyla tanıdığım, muhteşem bir gezi arşivi olan Muhterem Ablamız)

Mine Tozanlıoğlu (Annesine düşkünlüğüne ve insanları mutlu ederek mutlu olmasına hayran olduğum Samsunlu Arkadaşım)

Malatya Yemekleri (Malatya'dan gelen bir anne sesi)

"Dün, dünle birlikte gitti cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım." Hazreti Pîr

Hepinize sevgilerimle.

8 Ekim 2012 Pazartesi

GÖZÜMÜN BEBEĞİ

Böyle bir yazı nasıl kaleme alınır, hangi kelimeler içimdeki acıyı ifade eder bilmiyorum. 1,5 yıldır Suriye'de süren zulüm için üzülüyor, dua ediyor, o masum insanların kurtuluşu için adeta gün sayıyoruz. Vatansız kalmalarına, çadırkentlerde hayat sürdürme çabalarına, haberlerde bilhassa çocuklar ve yaşlıların durumuna, bölünen ailelere ayrı ayrı üzüldük. Elimiz yetmedi bu işi düzeltmeye. Dilimiz de yetmedi. Son seçenek olan kalbimizle buğz etme yolunu seçtik. Ve adını yazarak bloğumu kirletmek istemediğim o pisliğin bir an evvel bu zülme son vermesi, kendi insanlarını katletmeyi bırakması için dualar ettik. Cenab-ı Hakk'ın sabrına bir kez daha hayran olarak, O'nun ihmal etmeyeceğini, imhal edeceğini bilerek bekledik. Ve beklemekteyiz.

Dünya yüzünde zulüm gören herkese üzülür Müslüman kalbi. Dili, rengi, ırkı ne olursa olsun. Neticede insandır çünkü. Ancak itiraf etmeliyim, bir müddettir daha farklı bir acı yaşıyorum. Çünkü o pisliğin kendi gibi pis olan bombaları benim güzel memleketime de isabet etmeye başladı. Hataen atıldı, denk geldi diyor. Lakin ben buna inanmıyorum. Güzel yurdumu savaşa çekebilmek için her yolu deneyip muvaffak olamayınca, yanlışlıkla denk geldi ayağına yatarak bombaları bize isabet ettirmeye başladılar. Hatayımız'a, Şanlıurfamız'a düşüyor bombalar. Vatanın salahiyeti söz konusu olduğu için insanın ağzının tadı tuzu kalmıyor. Bu yazıyı günler öncesinde yazmak istedim. Ancak elim varmadı. Canım Urfam'ın 10 ilçesi var. Hepsine gittim. Nedendir bilmem, Akçakale'nin yeri bende hep ayrı olmuştur. Orada ayrı bir huzur buluyorum. Ne var diye sorarsanız, gezip gördüğüme göre özel olan hiç bir şey de yok. Evler ve insanlar. Bir de sınırdan bakınca Suriye'yi tam karşınızda görüyorsunuz o kadar. Fakat Akçakale ilk günden beri gözümün bebeği olmuştur. Canım Urfam'ın her yeri çok özeldir benim için. Ancak Akçakale'de ayrı bir huzur ve derin bir hüzün hissetmişimdir hep.

Şimdi o pisliğin bir an evvel akıbetine uğraması için daha çok dua ediyorum. Gözümün bebeğine dokunmuş. Allah (celle celaluHu) müstahakkını tez zamanda versin. Her insanın ıslahı için, kurtuluşu için dua etmek en güzel olanıdır. Lakin vatana ihanet edenleri affedemiyor ve onlar hakkında iyilik isteyemiyorum. Bu gudubet hem kendi vatanına ve insanına ihanet etti hem bizim vatanımıza dokundu.

İkinci resimdeki yavruya dikkat edin lütfen. Bir yandan koşuyor, bir yandan kulaklarını tıkamış. İçim ezildi bu resmi görünce.

Dilerim ki Cenab-ı Hak bu millete bir daha savaş yüzü göstermesin. Ve dünyadaki tüm mazlumları bir an evvel kurtarsın. Zalimlerin müstahakkını versin.



Umut hep vâr olsun. Hepinize sevgilerimle.

08 Ekim 2012 / KONYA / 11.24

2 Ekim 2012 Salı

ANNEME "SEN SEN DEĞİLSİN" DEDİLER!!

Merhaba Arkadaşlar,

Son günlerde başımıza gelenleri anlatsam şaşırır mısınız yoksa "Burası Türkiye" deyip geçer misiniz bilemiyorum. Annem Aralık doğumlu. Bundan bir kaç yıl önce seçimler zamanı annemin nüfus cüzdanı yenilendiğinde Kasım yazdıklarını gördük. Annem bu durumu düzeltmek için nüfusla görüştü ancak ilginç bir şekilde nüfusun bilgisayar kayıtlarında Kasım yazdığını öğrendik. Ve memurun anneme söylediği müzelik söz "Sen ne zaman doğduğunu bilmiyorsun. Biz biliyoruz. Kasımda doğdun." =) Güler misin ağlar mısın? Annem gibi eğitimli ve kendini yetiştirmiş bir hanıma nüfus memurunun dediği, doğum tarihini bilmemek oldu. Hatayı kendileri yaptıkları için kabul etmediler tabi ve kesinlikle de düzeltmediler. Eskiden nüfus cüzdanları biliyorsunuz elle yazılırdı. Bilgisayarla yazılmaya başlanınca onlarca yıldır nüfus cüzdanında Aralık yazan annem birdenbire Kasım doğumlu oluverdi! Babasının memuriyeti yüzünden Polatlı'da doğmuş annem. Bizim buradaki nüfus müdürlüğü başından savmak ve hatasını örtbas etmek için işi düzeltmedi ve "Polatlı'ya gidin oradan düzeltin" dedi. İllallah diyen bizler de meseleyi öylece bırakmıştık.

Aradan bir kaç yıl geçti. Geçtiğimiz günlerde evimizi (annemin üzerine) teminat gösterip yeni bir ev almaya niyetlendik. Ancak tapuya gittiğimizde anneme "Bizdeki kayıtlarda aralık doğumlusunuz. Oysa nüfus cüzdanınızda kasım yazıyor. Siz aynı kişi misiniz kanıtlayın." dendi. Biz bu olayı unutmuştuk bile. Böyle bir cevapla karşılaşınca şok olduk tabi. İstikamet nüfus müdürlüğü. Nüfus yine bir kaç yıl önceki tavrını sergileyip cevapsız ve çözümsüz bırakmayı seçti. Çıkarabilecekleri her tür marazayı çıkardılar. Tapu nüfustan bir yazı istedi. Nüfus o yazıyı vermedi. Vermek için tapudan üst yazı istedi. Tapudan üst yazı istendi, tapu o yazıyı vermedi. Sonra avukatımız tapuya başvurup üst yazıyı aldı. Bu yazı ile tekrar nüfusa başvuruldu. Nüfus bu yazıya rağmen tapunun istediği bilgileri değil baştan savma bilgiler içeren bir yazı verdi. Tapu bu cevabı kabul etmedi, nüfustan tekrar yazı istedi. Nüfus bu yazıda zorluk çıkardı. Git gel git gel annemle babam tapu ile nüfus arasında günlerce mekik dokudular. Annem nüfus müdürüne çıkıp bu olayın çözümünü istediğindeyse nüfus müdürünün cevabı ilginçti:

"Bu kayıtlar 30 yıl öncesine ait ve şu an burada 30 yıl öncesinden hiç bir memur çalışmıyor. Ben ne bileyim senin aynı kişi olduğunu?"

Lafa bak hizaya gel! Devlette süreklilik esastır. O an çalışan memur dünyaya kazık çakacak değil ya! O gidince bütün bilgiler uçmuş ya da değişmiş mi oluyor yani? Ve babamın olaya yorumu:

"Şimdi başbakan çıkıp 'benden öncekiler imf'den borç almış. 20 yıl öncesinde ben yoktum. ne bileyim bu borcu? ben bu borcu kabul etmem-ödemem' dese olur mu? Bu da en az onun kadar komik."

Nihayeti nüfus müdürünün bizi şok eden cevabı ile başka çaremiz kalmayınca kaymakama çıktık. Görevli annemi "çok sıra var" deyip kaymakamla görüştürmemek istemiş. Ancak sinirleri iyice gerilen annem bekleyeceğim ve görüşeceğim deyince, sıra bitince mecbur içeri almış. Problemi dinleyen Kaymakam Bey sorunun çözülmesi için talimat vermiş. Nüfus müdürü ile görüşüp "vatandaşı mağdur etmeyin. sorunu çözün." demiş. Nüfus müdürü kaymakamın yanından ayrıldıktan sonra yine başından savmaya çalışmış bizimkileri. Baştan savma bir yazı verip savuşturmuş. Tabi yazılar kapalı zarf içinde olduğundan, tapuya gidene kadar içinde ne yazdığını öğrenemiyoruz. O resmi yazıda da "biz ne bilelim aynı kişi mi" falan yazıyor. Avukatımızın söylediğine göre resmi yazıda bu cümleyi kullanmak suçmuş. Nüfus bilmeyecek de kim bilecek? Oradaki bir memurun hatası ve aralığı kasım diye yazması başımıza ne işler açtı. Her neyse. Tabi tapu bu yazıyı yine kabul etmemiş. Annem tekrar kaymakama durumu bildirmiş. Kaymakam nüfus müdürünü çağırmış ve yanındayken tapu müdürlüğünü aratıp görüştürmüş. "Vatandaşın sorununu halledin. Milleti mağdur etmeyin ." demiş. Nüfus müdürünün, kaymakama duyurmadan bıyık altından vatandaşa yani anneme verdiği o kibar o enfes cevap "sen hala mı gitmedin!" Ey Allah'ım, hikmetinden sual olunmaz ama dışarıda onca dürüst, nazik, işini iyi yapan insan gezinirken görevini ve makamını kötüye kullanan kişileri bazı yerlere getirmende elbet bir hikmetin vardır. Ülkemizin ne kadar zengin olduğunu bu olaylarla bir kez daha anladım. Bizde bunca tuhaf memur varken iyi batmıyor bu ülke.

Her neyse. Kaymakamın talimatına rağmen olay çözülmeyince avukat valiye gidelim demiş. Yapılanlardan o da rahatsız olmuş. Hepimiz adeta çıldıracak konuma geldik. Günlerce git gel uğraş. Bu arada yeni alınan evin tapusu bize geçmişti ama eski evin teminat işi tapudan halledilemediği için evi satan amcanın parası ödenemedi. Adamcağıza nasıl mahcup hissettik kendimizi. Bizden kaynaklanmadı ama yine de çok üzüldük. Hiç bir şekilde çözülmedi sorun. Nüfus müdürlüğü işi iyice yokuşa sürdü. Edilebilecek her tür eziyeti etti. Hiç bir çaremiz çıkar yolumuz kalmadı. Son çare annemlere "tapuyu ev sahibi amcaya tekrar devredelim" dedim. Ve eğer iş hiç bir şekilde çözüme ulaşmasa da tekrar devir yapsaydık, nüfustaki bir memurun basit görünen bir hatası yüzünden tek kalemde yaklaşık 15.000 liramız çöpe gitmiş olacaktı. İki kez tapu masrafları, dosyalama masrafları, sigortalar, ipotekler,.... Git gellere yapılan masrafı ise hiç saymıyorum. Yaşadığımız manevi sıkıntılar ve can sıkıntısı da cabası...

En sonunda annemlere "Bizim eski işverene bir danışayım, bu işi çözmek için nereye başvurmamız gerektiğini o bilir." dedim. Fakat mevzu buralara gelmeden çözülebilecek kadar basitti. Hiç sevmediğim bir şeyi yaptım ve hocaya sormaya karar verdim. Bildiğin tüm makamlara çıkıp da işi çözemeyince, daha üst olarak nereye gideceğini bilemiyor insan. Hani böyle bir konu yüzünden de valilik makamı meşgul edilmemeli bence. Tevafuk bu ya hoca o gün bizim işyerine geldi. Eski öğretmen olduğu için hoca diyoruz. Şimdi milletvekili. Mevzuyu kendisine özetledim. "Biz bu durumu çözmek için nereye başvurmalıyız?" dedim. Direk "Annenin adını ve nüfusa kayıtlı olduğu ilçeyi söyle" dedi. Şaşırdım, söyledim. Nüfus müdürünü aradı. Müdür telefonda iki saat lafı dolandırdı. Bunalan hoca telefonu kapatıp tapu müdürünü aradı. Konuşmaları bir dk bile sürmedi. Tapu müdürü "bana gelsinler" demiş. Annemlere bilgi verdim. Gittiler müdürün yanına. Memurlardan annemin dosyasını istemiş. Memurlar iki koca klasör getirmişler tapu müdürüne. Ve müdürün yorumu: "Nüfusa kayıt noktasında her tür bilgi aynı. Bu insanın aynı kişi olduğu aşikar. Niçin vatandaşı mağdur ediyorsunuz?" deyip direk olayı halletmiş. Zaten hem tapuda hem nüfusta eski nüfus cüzdanı ile yenisinin fotokopileri var, ikisi de resimli. Tüm bilgileri aynı. Sadece birinde aralık yazıyor birinde kasım. Bu imza ile belgemizi alınca teminat işlemleri bitti ve ev sahibi amcanın parasını ödedik.

Bu yaşananlara öyle çok sinirlendim ki! Her şeyde bir hayır vardır. Amenna. Ona hiç diyecek bir sözümüz olamaz. Ancak işini doğru yapmayıp vatandaşa eziyet etmek, bunun için makamını mevkisini kullanmak, bu millete farklı kulvarlarda yıllarca hizmet etmiş insanları böyle zora sokmak çok üzücü. Herkesin akıl danışacağı bir hocası olmayabilir. Bu mantıkla hareket eden insanların kaba tabirine göre herkesin bir dayısı(!) olmayabilir. Ancak benim güzel ülkemde hala böyle numunelik tipler var. Hala böyle mevzular yaşanabiliyor. Bir gün birisi karşına çıkıp sana "sen sen değilsin" diyebiliyor. Ve yıllarca oturduğun bir gayrimenkulün varken, bir anda bir cümle ile evli iken evsiz kalabiliyorsun.

Tüm bu olaylardan sonra çıkan sonuçlar;


  • Mevzuya müdahil olan ve çözülmesi için elinden gelen gayreti gösteren, üstelik kibar bir üslup kullanıp beyefendiliğini gösteren Kaymakam Bey benden ve ailemden, bilhassa babaannemden çok ama çok dua aldı. Çabaları olayı çözmeye yetmese dahi o elinden geleni yaptı. Kendisini yetiştiren ana-babadan Allah razı olsun.
  • Akıl sormak için konuştuğum hocam direk müdahil olup olayın çözülmesine ve 15.000 liramızın çöp olmaktan kurtulmasına vesile olduğu için hepimizden çok dua aldı.
  • Nüfus müdürü kaba tavırları, vatandaşı aşağılayan üslubu ve basit bir olayı arap saçına çevirmesi nedeniyle hepimizde yurdumuz için bir "ahhh" bıraktı. Bu memlekete üzüldük. Babaannemin söylediklerini saymazsak =) ona hiç bir şey demedik. Islahı için dua ettim. Memleketim için üzüldüm. Bir şey deyip ağzımı kirletmeme gerek yok. Cenab-ı Hak zaten olanı biteni görüyor. Kimsenin hakkını kimsede koymaz. Ben yanlış insanlardan dolayı devletime küsüp laf saymam. Ya devlet başa ya kuzgun leşe demişler. Ancak anama babama çektirdikleri için, yanlışı yapanın şahsına kırgınlığım olur elbette. Allah (celle celaluHu) her şeyi Gören, Bilen'dir.
  • Hocamın girişimiyle bizim mevzu geçici olarak halloldu ancak yarın bir gün evimizi satmak istesek, annemin nüfus cüzdanı yüzünden satamayacağız. Ülkemde böyle trajikomik olaylar artık olmasın istiyorum. Allah herkese vicdan, akıl, firaset ve işini iyi yapma gücü versin. 
  • Bu millete ne ara ne oldu ki of demeden kul hakkına girer hale geldik? Bilip bilmeden yediğimiz haramlar yüzünden mi şerefli bir geçmişten birbirine eza eden kişilere dönüştük? Bakın şu haberde neler yazıyor? Belki de bilip bilmeden çoğumuz yedik bunlardan: Tıklayınız lütfen.
Hepinize sevgilerimle.