1 Şubat 2010 Pazartesi

2008 URFA HATIRALARIM-5

Ertesi sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra erkenden yola koyulduk. Urfa-Mardin karayolu üzerinde bulunan Viranşehir ve onun sağ tarafında kalan Ceylanpınar' dı bu defa hedef. Önce Ceylanpınar' a gidip dönüşte Viranşehir'e uğrayacaktık. Bu gezide en dikkatimi çeken nokta yollar oldu. Mardin "Açık Hava Müzesi" diye tabir edilen ve Üç Semavi Din mensuplarından da ziyaretçi alan bir yer. Viranşehir de Mardin Yolu üzerinde. Ancak bu yol o kadar bozuktu ki, hızımızı artıramadan gitmek ve çok sarsılmak durumunda kaldık. Ceylanpınar ise Urfam'ın en ücra köşelerinden birinde kalan bir sınır ilçesi. Ama yolu o kadar güzel ve düzgün ki. Ceylanpınar' a yaklaşınca yolun iki kenarında ağaçlar var. Huzurlu, sakin, düzgün bir yol. İnsan kendisini çok iyi hissediyor.
Ceylanpınar, nedendir bilmem, en merak ettiğim ilçelerinden biriydi Urfam' ın. Nihayet varmıştık işte ve soluğu elbette ki ceylan çiftliğinde aldık. TİGEM Ceylan Üretme Çiftliği. Güzel bir mekan. Ağaçlandırması çok iyi. Keklik, tavşan, paçalı tavuk, deve kuşu ve ceylan var. Ceylanlar demir tellerin oldukça uzağında kalıyor. Ama ben kameranın zoom özelliğini kullanarak yakından izleme imkanı buldum:) Öyle şirinler ki. Asaletli, çevik, insanın içine huzur gelmesine sebep olan hayvanlar. Resimleri de vardı, size göstermek isterdim. Ama ne yazık ki eklemek mümkün olmadı. Sanırım blogcu'da genel bir sorun var. Nasip olursa ileride eklerim.
Çiftlik gezimizden sonra arka yoldan direk Ceylanpınar' ın içine çıktık. Evleri, insanları, okula giden çocukları-gençleri izledik. Sınırı da gördük elbette ki. Hani şu her bayram olaylı bir şekilde açılan kapılar var ya, işte orası. Ardından öğlen yemeğimizi yemek üzere bir lokantanın önüne durduk. Güzel ve temiz bir mekândı. Lokanta sahibine yöresel bir şey yemek istiyoruz diye sorduğumuzda patlıcanlı kebap ve frenkli (domatesli) kebap önerdi. Hatta "porsiyonun yarısını patlıcanlı yarısını frenkli yaptırayım ki ikisinin de tadına bakmış olun" dedi. İyi de etmiş böyle söylemekle. İkisi de süper tatlardı. Tepsi kebabının şişe dizilmiş hali gibi düşünebilirsiniz. Yemeğin yanındaki bol köpüklü ayran ve nar ekşili salata da süperdi. Urfam' da salatalar o kadar güzel oluyor ki! Çok renkli ve çok lezzetli oluyorlar. Bu güzel yemeğin yanında isot söğürmesi olmazsa olmaz:) Canınızı fazla çektirmeyim ama gidip yemenizde fayda var:) Pişman olmazsınız.
Burada hazır frenkli kebap demişken şunu da anlatayım. Urfam' da domatese frenk, bibere de isot diyorlar. Seyyar satıcılar sokaklarda iki türlü bağırırlarmış. Önden "domateees, patlıcaaaaan, bibeeeer" dedikten sonra; bunu anlamayanlar için bir de "freeeeenk, balcaaaaan, isoooot" diye bağırırlarmış. Sıcacık Urfam insanı, satışları bile özel:)
Kebaplarımızın gelmesini beklerken lokanta sahibiyle biraz sohbet ettik. Bize "asker ailesi misiniz?" diye sordu. Adamcağız nereden tahmin etsin benim Urfa Tutkunu olduğumu. Söyleseniz kim inanır ki pek çoklarının tayinle bile gitmek istemediği yerlere benim tatilde gönüllü gittiğime? Ama her zaman şunu söylerim, ülkemizin her tarafı bizimdir, her tarafı güzeldir. Ben yedi bölgesine de gittim, gezdim. Lakin Urfam gibisini görmedim. Ve bir kimse Urfa'yı görmeden "ben Türkiye'yi gezdim" dememeli. Herkese tavsiye ederim gidip görmelerini.
Yemekten sonra arabamızı lokantanın önünde bırakıp Ceylanpınar sokaklarına daldık yürüyerek. Lokanta sahibi buralardaki gibi "Çek arabanı, dükkanın önünü kapatıyon" filan demedi. Bilakis, kendisi teklif etti. "Arabanız burda dursun. Ben bakarım." dedi sağolsun. Ceylanpınar'ı bir de yürüyerek gezdikten sonra lokantacıya teşekkür edip ayrıldık ve geri dönüş yolunda sol kolumuzda kalan Aslan Baba Türbesi'ne doğru ilerlemeye başladık. Oradaki maceralarımızı da bir dahaki yazıda aktarayım İnşaAllah.
Yeni bir yazıda buluşmak ümidiyle hepinize mutlu günler dilerim.

(İlk yayın Tarihi 25.12.2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hayatın kendisi bir yorumdur aslında. Özgün ol, kendi hikayeni yaşa.
Yorumlarınızla mutlu oluyorum. Hepinize teşekkürler.