24 Kasım 2015 Salı

Yorgunum

"Bu kadar anlayışsız ve suskun olmayı nasıl başarıyorsun anlamıyorum?" dedi. "Benden ne istiyorsun? Neden mutlu olmamıza izin vermiyorsun?"

Telefonun diğer ucunda sessizlik hakimdi. Sonsuza dek bitmeyecekmiş gibi görünen bir sessizlik. Ve sonra devam etti aynı ses:

"Biliyor musun 'yorgunum. Çünkü yorgunluğumun yaşamak gibi bir anlamı var'dı. Oysa şimdi yaşamıyorum. Sen beni öldürdün. Güldürmeye çeyrek kala öldürdün beni. Tutanamıyorum. Nefesim çıkmıyor. Yaşayamıyorum. Ve böyle hissettiğim için kendimden nefret ediyorum. Yorgunum. Çünkü artık yorgunluğumun ölmek gibi bir anlamı var." dedi. Telefonun diğer ucundaki hâlâ konuşmuyordu. Konuşansa biliyordu ki ölüler işitilmezdi. Onu da işiten yoktu işte. Böylece iyice kanaat getirdi gerçekten öldüğüne. Ölmüştü. O güzel gözlerini hiç gülemeden kapatmıştı sonsuza dek.

"Yaziktur günahtur"...

24 Kasım 2015 / KONYA / 13.49

22 Kasım 2015 Pazar

Diriliş


Gördün mü Kocasinan her şey nasıl da bitti,
Zaman boşa harcandı umut yok yere gitti,
Baş tacımdır sandığın seni boşluğa itti,
Şimdi öldün ya işte vaktidir dirilişin!

Bir sigara yakmıştın dumanında yar sandın,
Kokusunu duyunca bir gelecek var sandın,
O tükendi sen bittin, söylemeyi ar sandın,
Şimdi bildin ya işte vaktidir dirilişin!

Ölmek en son adımdır bu dünya hayatında,
Gülmek büyük maskedir cihan saltanatında,
Kefenin gelinliktir o tahtadan atında,
Şimdi güldün ya işte vaktidir dirilişin!

Şu an cidden yalnızsın, yalnız O var yanında,
Bak kanın çekiliyor, bir çıkış var canında,
Bunca vakit geçse de yolculuk var sonunda,
Şimdi vardın ya işte vaktidir dirilişin!

Dünya fani keder boş beklentiler sonsuzdur,
Yüreğine baktın ki hep yalnızdır onsuzdur,
Boş yere çok bekledin muhatabın gamsızdır,
Şimdi yundun ya işte vaktidir dirilişin!

Sinanım çok bekledin küllerine kar yağdı,
Tüm perdeler çekildi tüllerine nar yağdı,
Konuştun sendeledin dillerine ar yağdı,
Şimdi sustun ya işte vaktidir dirilişin!
Çiziktirdiğin şiir aktidir dirilişin!
22 Kasım 2015/ KONYA / 00.45
Urfa Tutkunu

"...

Buzlar çözüldü; kıştan kuru bir ayaz kaldı 
Ufka bir bak yiğidim; inkılâba az kaldı. 

Bulanık akan sular durulacak yeniden 
Gökyüzüne direkler vurulacak yeniden 
Saâdet menziline varılacak yeniden 
Çağlar üstü bir nizam kurulacak yeniden 

Cehaletin elinde lanetli bir saz kaldı 
Ufka bir bak yiğidim; inkılâba az kaldı. 

Tasalanma yiğidim; zaman bizden yanadır 
Külümüzden yükselen duman bizden yanadır 
Son durak, son ilahi ferman bizden yanadır 
Dünya düşman olsa da, iman bizden yanadır 

Kapıları açacak çoşkun bin niyaz kaldı 
Ufka bir bak yiğidim, inkılâba az kaldı 

Mahzenlerde beklemek ziyan artık, yiğidim 
Fecr-i sâdık vaktidir; uyan artık yiğidim 
Ateşlere girsen de, dayan artık yiğidim 
Hakikate dönüyor rüyan artık, yiğidim 

Zalimler için karar verildi; infaz kaldı 
Ufka bir bak yiğidim, inkılâba az kaldı!"
(NurUllah Genç)

"...
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir Mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır!"
(Sezai Karakoç)

18 Kasım 2015 Çarşamba

Ahmet'in Manolya'ya Son Mektubu (SON)


Manolya ile son görüşmesinde ona tek kelime etmeden çekip giden Ahmet, o günden beri bu hadiseyi düşünüyordu. Manolyası onun kalbini çok ama çok kırmıştı. Bir süre sonra hiç bir şey olmamış gibi geri gelmiş ve kaldığı yerden devam etmek istemişti. Tamam, Ahmet erkekti. Bazı şeyleri alttan alması gereken taraftı. Ama neticede o da insandı ve incinmişti. Zaten onun aklı gece gündüz Manolyasındaydı. Lakin Ayla'dan şöyle ağız dolusu bir özür duyamamış, bu da acısına acı katmıştı. Kendisini önemsenmeyen biri gibi hissediyor ve üzüldükçe üzülüyordu. O gün markette Manolya'yı tanımaz gibi davranması da bundandı zaten. Kalbi koşup ona sarılmak istese bile bilinçaltı bunu reddediyor ve olmaz diyordu. "Sen neden bu kadar cesaretsizsin ki Manolyam?" diye düşündü Ahmet. "Onu tanımadığımı gösterdim ve hemen geri adım attı. Oysa en başından beri biliyorum onun benim Manolyam olduğunu. Niçin bunu anlamadı ki? Niçin cesaretle bir daha gelmiyor bana? Manolyamsın Sen, anlasana işte!" diye söylendi.

Gözünü açtığında Ayla'yı görmüştü. Onu sevmiş, onun tarafından sevilmişti. Ayla ilk sevdiğiydi Ahmet'in. Ve sonuncusu da o olsun istiyordu. Yanında bir başkasını hayal dahi edemiyordu. Manolyayı böyle içten severken başkasıyla nasıl olacaktı ki? 

Bu düşüncelerdeyken yine kendisi için terapi yani kağıt-kalem zamanının geldiğini düşündü ve masaya geçti. Çekmecesinden çıkardığı o süslü kağıdı, bu sahibini arayan mektupları yazmak için özel olarak almıştı. En yaldızlı ve hoş kalemini seçip yazmaya başladı. Lakin bu defa başlamasıyla bitirmesi bir oldu. Zira mektup üç cümleden oluşuyordu. Ahmet, uzun yazamayacak kadar yorgundu çünkü. Gönül yorgunu...

Nice mektuplar yazmış, bir tanesini bile postaya verememişti. Okunmayacağını bile bile yazıp çekmecesine atıyor, postalamadığı halde Ayla'dan cevap bekliyordu. Çünkü kalpten kalbe bir yol vardı. Ve Ayla onu hâlâ seviyorsa bunları hissetmeli, yapıcı bir adım atmalıydı. Ahmet, o süslü kağıdına işte şu üç cümleyi yazmıştı:

"Çok sevdim ben seni. Görüp görebileceğinden de çok. Ondan bu hırçınlığım..."

Başı, sonu, hitabı, selamı, vedası olmayan bir mektuptu bu. Nasıl olsa okunmayacaktı. Ne önemi vardı ki kuralların? Yüreğinden geldiği gibi davranmaktı aslolan. Zira insan, ancak yüreğinden geldiği gibi davranınca rahatlıyordu.

Sonra bir cümle döküldü Ahmet'in dudaklarından. Mırıldanarak dua eder gibiydi adeta:

"Ben seni senden değil, seni Rabb'im'den diliyorum Manolyam" dedi.Cenab-ı Hak Kendisi'ne müracaat edenleri cevapsız bırakmazdı zira. Ahmet, Rabb'in'den onu hayırlısıyla diliyor ve dua ettikçe ruhunu derin bir huzur kaplıyordu...

18 Kasım 2015 / 02.35 / KONYA

TÜM MANOLYA SERİSİ YAZILARI:
1. İçimdeki Boşluk
2. Hayallerim ve Sen
3. Güllerin Kurudu Kaldı Ellerimde
4. Neden Manolyam?

16 Kasım 2015 Pazartesi

Döküldü bitti


Herkesin imtihanı kendine mi zor yoksa sahiden en zoru benimkisi mi? Uyuyamamak ne kötü! Midem bulanıyor artık uykusuzluktan. Her gece aynı şey oluyor. Yorgunum... 

Sessizlik ne kötü! Sessizlik çok zor. Ölüyorum yavaş yavaş. Ben yokmuşum gibi davranılıyor. Ölsem üzülür mü diye düşüneceğim geliyor, vazgeçiyorum. Zor anımda beni umursamayıp yanımda olmayan ölümümden niye etkilensin ki! 

Neden varoldu bu sessizlik ve neden sürüyor? Ne olacak acep halim? Bu şekilde daha ne kadar devam edebilirim ki? Bir sürü kişi var etrafta. Kimse yok. Neden bu kadar boş ortalık? Neden kimse yok? Hiç mi bi tel titretememişim ben? 

Ey uyku! Sen bari gelseydin. Başka gelen giden yok, sen bari gelseydin!

Şimdi çalınsa kapım ne olur? Tesir eder mi? Ölmüşüm ben! Öldükten sonra gelen tesir eder mi?

Ben ne zaman öleceğim? Ne kadar zamanım kaldı? Bir varmışım bir yokmuş. Sahi var mıydım ben? Var olsam var olurdu herhalde. Ama yok. 

Olmasam farkeden olur mu ki? Varlığım görünmezse yokluğum niçin görünür olsun? Ayşe, Fatma, Mehmet, Hüseyin; emeği geçen herkese teşekkürler...

16 Kasım 2015 / KONYA / 02.35

14 Kasım 2015 Cumartesi

Her ayrılık gitmek değildir

Wattpad diye duyar da ne olduğunu bilmezdim. Bir gün instagramdan takip ettiğim bir hesap çok iddialı bir paylaşım yaptı. Verdiği linkte bulunan hikayeyi mutlaka ama mutlaka okumamızı salık veriyordu. Linke gittiğimde wattpad'de bir hikaye olduğunu gördüm. Ve bu platformun insanların kendi yazdıkları hikayeleri paylaştığı bir sosyal medya aracı olduğunu öğrendim. İşte benim "kürt hafız" kullanıcı adlı üyenin yazdıklarıyla tanışmam böyle oldu. Ve @kuerthafiz'in dün paylaştığı kısacık bir yazıyı sizlere de iletmek istedim. Profiline ulaşmak isterseniz buraya tık tık. İşte ilgili yazı:

"Her Ayrılık Gitmek değildir... Her gidiş de ayrılık değil…
Sen ruhun ile gönlünün nerede olduğuna bak.. Bedeninin nerede olduğuna değil… Sen gidenin, gittiğine üzülme.. Hiç önemli değil.. Gitmesine izin Veren, dilerse geri getirir… Gitmek onun elindedir de.. Geri getirmek “ el Cebbar” olanın elindedir… Şunu da deme; “ gitmesi, kaderimizmiş.. Öyle değil! İnan bana öyle değil! Hele bir "canı gönülden" dönmesini iste, kaderiniz "birlik" olur…
“Dönerse anlamı yok” da deme, gönlünle çelişme.. El Cebbar olan, kırılan kemiği milimi milimine birleştirir… “Ya benim gönlüm o ne olacak” deme, onu da deme.. Ne kadar çok olgunlaştın bu acı ile inkar etme… Gitmesi seni inşa etti, yıkıp perişan etmedi.. Kişiyi acıları derinleştirir... Teşekkür et, minnettar ol yaşatana.. Duacı ol… Ne olursa olsun Sevmekten de vazgeçme… Burada birbirini seven ahirette birbirinindir.. Orada ikilik yok.. kıskançlık yok, kınayan yok.. Her şey seven gönüllerindir... 

Yani her Ayrilik gitmek degildir.. :)"
Kürt Hafız

Katılıyor musunuz yazıya?


7 Kasım 2015 Cumartesi

Kırgınım Sana



O gün Ahmet için diğerlerinden farksız bir gündü. Öğlen biten mesaisinden çıktıktan sonra eve vardığında buzdolabını açınca, market alışverişi yapmanın zamanının geldiğini gördü. Hava güzeldi. "Yürüyüş için ideal zaman" diye düşünerek arabanın anahtarını eve bıraktı ve yürüyerek marketin yolunu tuttu. Markette aklındakileri bir bir sepete atarken, evde sabunun azaldığını hatırladı ve birden manav reyonundan çıkıp sabun-temizlik maddesi reyonuna yöneldi. Seçtiği sabunu sepetine koyarken arkasından gelen "Ahmet" sesiyle irkildi. Sesin geldiği tarafa döndüğünde gençten bir hanımın karşısında durup iri gözlerle ona baktığını gördü. Bir an bocaladı Ahmet. Boş gözlerle baktı bu genç hanıma. Sonra da tek kelime etmeden yürüdü gitti.

Bu manzara karşısında şok olan genç hanım kendi kendine mırıldanmaya başladı. Mütemadiyen "beni tanımadı, nasıl olur, inanamıyorum nasıl olur..." diyordu. Çantasından cep telefonunu çıkarıp Ahmet'e bir mesaj yolladı.

Gelen mesaj sesiyle cep telefonu öttüğünde, Ahmet elleri cebinde deniz kenarında yürüyordu. Telefonu çıkarıp mesajı okudu:

"Bana her şey seni hatırlatırken, sana neden hiç bir şey beni hatırlatmıyor? Unuttun mu yoksa kim olduğumu? Benim ben, Manolyan. Döndüm işte, sana geldim..."

Ahmet, sahildeki banklardan birine oturup Manolyasının mesajını yanıtladı çok sevdiği bir şiirin bazı dizeleriyle:

"Parçalandı sabır taşı,
Gelsen de bir gelmesen de!
Kurudu gözümün yaşı,
Silsen de bir silmesen de!

Bilmedin kâr zararını,
Bugüne sattın yarını!
Eyvah deyip saçlarını,
Yolsan da bir yolmasan da!

Ben sevdamı kefenledim."

Manolya okuduğu mesajla olduğu yere mıh gibi çakılandı. Tutarsız ve umarsız davranışlarının Ahmet'in yüreğindeki sevgi tomurcuklarını öldürdüğünü gördü. Ahmet ona açık ve net "parçalandı sabır taşı" demişti. O bunları düşünedursun, Ahmet yine kalemi kağıdı eline alıp okumayacağını bile bile bir mektup yazdı Ayla'ya. Lakin bu defaki mektup tek cümleden oluşuyordu:

"Çok kırgınım sana Manolyam çok..."

7 Kasım 2015/ KONYA / 23.56



TÜM MANOLYA SERİSİ YAZILARI:
1. İçimdeki Boşluk
2. Hayallerim ve Sen
3. Güllerin Kurudu Kaldı Ellerimde
4. Neden Manolyam?
5. KırgınımSana
6. Ahmet'in Manolyaya Son Mektubu (SON)
7.Manolya'ya

4 Kasım 2015 Çarşamba

Haydi Kocasinan


Anlar olur insanoğlu usanır,
Canlar gider yürek onu zul sanır,
Bir gün gelir aşk-u şevke susanır,
Şimdi yunmak vakti içim, bak da gör!

Hayli vakit oyalandın durmadın,
Didinip de bir menzile varmadın,
Aklın pek çoğidi lakin yormadın,
Şimdi onmak vakti içim, bak da gör!

Bazı zaman yanlış yaptın inatla,
Kimi vakit göğe uçtun kanatla,
Sen bu yolda bir yayaydın bir atla,
Şimdi dinmek vakti içim, bak da gör!

Olur böyle şeyler akıl yorulur,
Vakti gelir tüm hesaplar sorulur,
Sen sakin ol o dalgalar durulur,
Şimdi gülmek vakti içim, bak da gör!

Kocasinan yalpaladı bir vakit,
Hem unuttu zaman idi o nakit,
Rabb'e vermiş idi oysa bir akit,
Şimdi yunmak vakti içim, bak da gör!
Uyan, diril ve sonucu kalk da gör!

04 Kasım 2015 / KONYA / 23.07

3 Kasım 2015 Salı

Neden Manolyam?

Ahmet yine kendisini dumanlı bir dağ gibi hissediyordu.  Görünüşte dağ gibi duran, lakin yana yana içten içe bitmiş bir enkazdı adeta. Kağıda kaleme sarıldı. Bir de semsert kahve aldı, başladı yazmaya:

"Biliyor musun Manolyam, saçmalamakta üstüme yok benim. Kendimi anlamaya çözmeye çalışıyorum ama ne mümkün! Sen bir anda bıraktın beni, terkettin. Neden böyle olduğunu bile anlayamadım üstelik. Hikayemizin başı biraz ilginç oldu evet. Ben sana hayır demeye meyilliyken sen yanımdaydın. Benim fikrim "her şeye rağmen evet"e döndü ve sen gittin. Gidiyorum dedin ama tam olarak da gitmedin aslında. Bir gölge gibi yanımdaydın hep. Benimleydin. Bunu biliyorum. Ya sonra? Varlığını yeniden hissetmeye başlamışken çekip gittin külliyen. Neden ama neden? Öldün sansam değil, belli ki sağsın. Yandın sansam değil, hayata bağsın. Kendimi çözmeye çalışırken, bir de sen çıktın aniden? Neden geldin yeniden ve madem neden gittin aniden? Gecelerdir uykuyu durağı kaybettim düşünmekten. Peki ya ben? Ben neden, neden hala... Boşver be Manolya. İşitmiyorsun beni nasıl olsa! Öyle kendi kendime konuşuyorum aslında. Çok şey var söylemek istediğim. Çok şey var yapmanı beklediğim. "Ahmet sen erkeksin, bir şey gerekiyorsa yapacak sensin" dediğini duyar gibiyim. Ama öyle olmuyor işte. Elimi kolumu bağladın gidişinle. Seni bi anlasam, ahh bi anlasam... Olmuyor. İçimdeki boşluklar dolmuyor. Gündüz gece, gece gece. Beni kimse anlamıyor. Sen bile beni dışlamışken, başkasına ne derim ki ben? 

Yoksun. Bak gözlerim gözlerinin nurundan yoksun. Ne zaman bitecek bu işkence? Rabb'im karanlıklarımı çevirsin sevince..."

03 Kasım 2015 / KONYA / 21.27


TÜM MANOLYA SERİSİ YAZILARI:
1. İçimdeki Boşluk
2. Hayallerim ve Sen
3. Güllerin Kurudu Kaldı Ellerimde
4. Neden Manolyam?
5. KırgınımSana
6. Ahmet'in Manolyaya Son Mektubu (SON)
7.Manolya'ya