28 Ekim 2015 Çarşamba

Sence Hangisi?


Söyle bakim biye iki gözüm,
Vazgeçmek mi zordur, vazgeçilmek mi?
Unutmak mı zordur, unutulmak mı?
Konuşmak mı zordur, susmak mı?
Sevmek mi zordur, sevmediğin tarafından sevilmek mi?
Kavuşmak mı zordur, beklemek mi?
Ummak mı zordur, umulmak mı?
Yaşamak mı zordur, ölmek mi?

Aldanmak mı kolaydır, aldatmak mı?
İnanmak mı kolaydır, inanılmak mı?
Tabi olmak mı kolaydır, yönetmek mi?
Düşünmek mi kolaydır, düşünülmek mi?
Karar vermek  mi kolaydır, verilmiş bir karara uymak mı?
Söz vermek mi kolaydır, verilmiş bir sözü tutmak mı?
Adam olmak mı kolaydır, alçak olmak mı?

Anlamak mı zordur tüm bunları yoksa anlatmak mı?

Bana bunların cevaplarını verebilir misin iki gözüm?

28 Ekim 2015 / KONYA / 21.22

25 Ekim 2015 Pazar

Gel Artık


Ölmüşüm ya işittin mi?
Beni ömründen ittin mi?
Sahi içimde bittin mi?
Çık gel artık çok yalnızım.

Anlamaz ağalar beyler,
Söyle gönül sensiz neyler?
Gözlerim seni seyreyler,
Çık gel artık çok yalnızım.

Şehir uyur, ben divane,
Ne yana dönsem bahane,
Bak gece olmuş; bana ne!
Çık gel artık çok yalnızım.

İşittim yağmurun sesi,
Gönül dedi "o da nesi?",
Beklediğim dost nefesi,
Çık gel artık çok yalnızım.

Kocasinan yalnız asker,
Ömrünü çileyle süsler,
Gider gelir umut besler,
Çık gel artık çok yalnızım,
Çaresizim, pusatsızım...

24 Ekim 2015 / KONYA / 04.21

19 Ekim 2015 Pazartesi

Güllerin Kurudu Kaldı Ellerimde


Ahmet, Manolyasına yaptığı ilk hayali konuşmadan sonra rahatladığını hissetti. Şimdi ne zaman içi daralsa eline kağıt kalem alıp O'na yazıyordu. Okumayacağını bilse bile sanki O okuyacakmış gibi yazıyordu. Kağıt kalemi masaya bırakıp radyoyu açtı önce. O an çalan şarkı nasıl da denk gelmişti, nasıl da içini yakmıştı Ahmet'in. Şöyle diyordu şarkı:

"Bir kulunu çok sevdim, o beni hiç sevmiyor,
Kalbimi ona verdim, artık geri vermiyor!
Elim kolum bağlanmış, çaresizim Allah'ım,
Bu canımı Sen verdin, benden almak istiyor."

Bu nasıl bir acıydı böyle? Ansızın duyduğu şarkılar bile ok olup sinesine saplanıyordu. Oturdu masanın başına ve yazmaya başladı Manolyasına:

"Merhaba Manolyam,
İçimden yine seninle konuşmak geldi. Biliyorsun, artık sadece yazıyorum sana (sanki okuyacakmışsın gibi). Biliyorum, bunları hiç bir zaman okumayacaksın. Hatta sana yazdıklarımdan haberin bile olmayacak. Ama ben yine de duyuyormuşsun gibi yazıyorum. Bu bana iyi geliyor çünkü.

Günlerdir, gecelerdir düşünüyorum neden böyle oldu diye. Bulabildiğim tek cevap 'hayırlısı buymuş'. Hiç şüphesiz ki öyle. Ama daha farklı bir şekilde de bitebilirdi. Beni bu derece incitmeyebilirdin mesela. Yüreğimi böylesine acıtmadan da gidebilirdin. Ben de kırdım seni başta. Kabul ediyorum. Lakin bunu farkedince defalarca özür dilemiştim senden. Kırmaktan korkuyordum çünkü ve istemeden olmuştu bu. Oysa sen beni mahvetmekten hiç çekinmedin. Hani şair der ya 'sen ki beni rezil ettin yedi cihanda, yalan oldum talan oldum senin sayende' diye; aynı o vaziyetteyim işte. Beni bir uçurumun kenarına kadar getirdin. Sonra sırtıma ansızın bir yumruk atıp uçurumdan itekledin. Düştüm, tutmadın. Biliyor musun artık rüyalarımda bile devasa uçurumlardan düşüyorum. Ben düştüm, sen tutmadın Manolyam. Zaten tutacak olsan neden itekleyesin ki?...

Merak ediyorum acaba sen de beni düşünüyor musun? Merak ediyorum acaba çektiklerimi anlayabiliyor musun? Merak ediyorum acaba sayende neler hissettiğimi biliyor musun? İçin cız ediyor mu? Sanmam. Kıydın bana. Ellerinle öldürdün. Artık yastığımın kuru kaldığı bir tek gece yok. Sakın 'erkekler ağlamaz' deme bana. Erkekler de yürek taşır. Onlar da incinir. Tamam güçlüdür erkek adam, her şeyi göğüsler. Ama taştan da değildir be gülüm...

Sayende hayattan koptum Manolyam. Adapte olamıyorum yaşamaya. Sadece Rabb'im'in beni çağıracağı günü bekliyorum. O güne kavuşmak için zaman dolduruyorum işte. Ötesi yok. İttin beni Manolyam, düşürüp öldürdün de bir of demedin. Bunca kötü müydüm ben? Ne ettim ki seni bunca nefret ettirdim kendimden?...

Şimdi o çok sevdiğin kırmızı gülleri alamıyorum. Çünkü vereceğim bir sen yok yanımda. Ahh benim vefasız Manolyam ahh...

İyileşemiyorum. Geçmiyor. Geçmiyor kalbimdeki öfke ve sızı. Bir gün bir yerde karşılaşırsak ansızın ve güldüğümü görürsen aldanma sakın. İçimde bir enkaz taşıyorum ben. Bundan böyle kimseye faydam olmaz. Ne kendime ne bir başkasına. Ailesini yitirmiş mülteci bir çocuk gibi hissediyorum. Bunun nasıl bir şey olduğunu anlayabiliyor musun?...

Ayrılırken hiç bir şey demedim sana. Sadece "mutlu ol" dedim. Oysa çok söylemek istediklerim vardı. Yuttum. Demirden bir leblebi gibi yuttum tüm lafları. Sen her şeye rağmen mutlu ol istedim. Kıyamadım sana. Kızamadım...

Şimdi eserinle övünebilirsin Manolyam. Alkışla kendini. Ardında bıraktığın enkaza dönüp bakmadan alkışla. Mutlu yaşa sen. Nasılsa ben iki kişilik üzülüyorum...

Geçmiyor işte. Tedavisi yok adeta. Geçmiyor..."

Ahmet'in belki çok söyleyecekleri vardı daha. Ama gücü yoktu. Yaşamaya, sevmeye, mutlu olmaya dair gücü yoktu. Yalnız üç kelime döküldü dudaklarından. Yalnız üç kelime:

"İnanmıştım sana. Yalanmış..."

19 Ekim 2015 / KONYA / 02.39

TÜM MANOLYA SERİSİ YAZILARI:
1. İçimdeki Boşluk
2. Hayallerim ve Sen
3. Güllerin Kurudu Kaldı Ellerimde
4. Neden Manolyam?
5. KırgınımSana
6. Ahmet'in Manolyaya Son Mektubu (SON)
7.Manolya'ya

17 Ekim 2015 Cumartesi

Hayallerim ve Sen


"Söylemek isteyip de söyleyemediğim onca şeyi, tıpkı sana anlatır gibi döküyorum kağıda Manolyam" idi ilk cümlesi. Ve devam etti:

"Sana, bana, ikimize dair hayallerim var benim. Kimi çocukça kimi fazlaca olgun. Mesela bir sabah uyanacağım, yanımda sen. Ama çoktan uyanmışsın. Gözlerin bana bakıyor. Oturmuş izliyorsun, belki de bir kaç saattir. Uyandığımı görünce öyle içten gülümsüyorsun ki adeta yüreğin yerinden çıkıp bana geliyor. Aydınlığım oluyor gözlerin; göz değil, gönül aydınlığım oluyor...

Mesela bir akşam üşüyeceğim. Ne kadar güçlü olursam olayım, şefkate muhtaç bir kedi gibi sokulacağım yamacına. Aynı battaniyenin içinde ellerimizde çaylarımızla güzel bir film izleyeceğiz. Film bahane, ben o an yüreğinin atış seslerini dinleyeceğim aslında...

Mesela bir gece yavaşça çıkacağız evimizden. Sırtlarımızda birer heybe, içi öte beri dolu. Karanlıkta yanyana yürüyeceğiz. Sırtımızda heybe, yüreğimizde aşk, ruhumuzda rıza arzusu. Ebul Vefa Hazretleri gibi fakirlerin kapısına heybeleri usulca bırakacağız. Sonra kapıyı çalıp koşarak saklanacak ve ev ahalisinin heybeleri görünce yaşadığı sevinci izleyeceğiz. Ellerin ellerimde, sevinip evimize döneceğiz.

Mesela bir gece yarısı uyanıp sana sesleneceğim. 'Agah ol Manolyam, teheccüd vakti geldi' diyeceğim. Ard arda namaza duracağız. Ruhlarımızda yine tek arzu, rıza...

Mesela beni çok seveceksin. Hani Urfa Tutkunu'nun Urfa'yı sevdiği gibi; anlıyor musun? O kadar çok, o kadar gerçek, o kadar içten ve o kadar tek...

Mesela bir cuma işten gelince hadi gidiyoruz deyip kaçıracağım seni :) Nereye mi? Haritadan işaret koyduğun, gidip görmek istediğin o yerlerden birine. Çocuk gibi sevineceksin. Ve bunu görünce tüm yorgunluğumu unutacağım.

Mesela yan yana yaşlanacağız. Bir gün Rabb'imiz bizi çağıracak. Ne sen arkaya kalacaksın ne ben. Birbirimizi öyle sevmişiz ki, Rabb'imiz bizi ayırmayacak. Aynı anda kabzedilecek ruhlarımız. Hani şu hayat boyu rıza için koşturan ruhlarımız var ya, onlar işte...

Mesela Cennet'e gireceğiz birlikte. Ne sen gılman isteyeceksin ne ben huri. Hiç ayrılmayacağız. Birlikte CemalUllah'ı göreceğiz. Birlikte şükredeceğiz zerrelerimizce...

Mesela sen, tüm bu satırları sana yazdığımı bileceksin Manolyam, sana..."

Manolyası bilecek mi bilinmez ama, bu hayalleri kağıda dökerken her şeye rağmen umudu diri idi. Yüreği ne kadar acısa da umudu canlıydı işte. Biliyordu. Allah'ın izniyle o bir gün gelecek ve Urfa Tutkunu'nun Urfa'yı sevdiği gibi sevecekti yarini...

17 Ekim 2015 / KONYA / 03.19


TÜM MANOLYA SERİSİ YAZILARI:
1. İçimdeki Boşluk
2. Hayallerim ve Sen
3. Güllerin Kurudu Kaldı Ellerimde
4. Neden Manolyam?
5. Kırgınım Sana
6. Ahmet'in Manolyaya Son Mektubu (SON)
7.Manolya'ya

5 Ekim 2015 Pazartesi

İçimdeki Boşluk


Manolyaları çok severdi Ahmet. O yüzden Ayla'ya hiç Ayla demedi. Hep 'manolyam' derdi ona. Şimdi çok uzaklardaydı manolya. Eline aldı onun bir fotoğrafını, işitmeyeceğini bilse de başladı dökmeye gönül lafını:

"İçimde koskocaman bi boşluk var manolyam. Ne yaparsam yapayım, kiminle konuşursam konuşayım dolmuyor. Yaşadığım mutluluklar hep anlık. Bi bakmışsın gülüyorken ağlamaya başlıyorum. Beklentisiz olmak istiyor, lakin bunu bir türlü beceremiyorum. Senin beni anlayacağın umuduyla yaşardım hep. Senin anlamadığını, üstüne üstlük bir de yanlış anladığını görmek beni çok yıprattı. Sen de böyle olursan ben artık kimden ne iyilik umabilirim ki?...

Benden niçin vazgeçtin manolyam? Sen değil miydin yüreğime aşk yeminleri fısıldayan? Sen değil miydin sonsuza kadar yamacımda yaşlanmak arzulayan? Sen değil miydin "o sensin işte, buldum" diye nara atan? Ya şimdi? Ne değişti sanki? Ben aynı benim inan ki. Sendeki bu değişiklik nedir peki? Benim bildiğim sevda lügatinde 'anca beraber kanca beraber' yazar. Benim bildiğim sevdaya 'vazgeçtim' diyen kendi kuyusunu kazar. Sen kendini atmışsın dipsiz kuyulara ya, benden ne istedin be manolya? Umudum, limanım, güvenim, sevdiğim sendin. Niçin söyle, niçin benden vazgeçtin?..
Boynuna taktın ah'tan bir kolye, neden yaktın kendini de beni de? Hayat kısa görmüyor musun, niçin hala oyalanıyorsun? Madem cesaretin yoktu yüreğinle yüzleşmeye, söyle ne vardı ya benimle sözleşmeye? Ah manolyam, benim sonsuzluk umudumun sonuna imzanı attın, ömrümü onulmaz ve namert bir derde kattın. 

Madem bu kadar kolaydı senin aşkının sonu, neden yeniden ehemmiyet kazandı bu konu? Bilmez misin karşındaki duygusuz değildir, onu yıkan ruhundaki müsbete meyildir. Şimdi yoksun madem çekip gittin bu diyardan, çıkmalısın o vakit hem düşten hem hayaldan. Sorun sende değil esasen haklısın, zannetme ki diğer insanlardan farklısın. Bir suçlu var ise o benim laf anlamaz kalbimdir, o kalp ki seni adam sanıp inanmış bir yetimdir. Adamlık sadece beylerde olur sanırsan yanılırsın, demek ki sen sözünün eri bir hatuna rastlamamışsın. Er kişi o değildir ki cinsiyeti erkek olsun, er kişi odur ki verdiği sözün ardında dursun! Kişi ister bey ola isterse hatun, sözünün eriyse adamdır sen sen ol onu savun. Ben sana ne diyorsam bilirim boştur, gönlü sağlam olmayanın gidişi hoştur. Var git tövbe havuzlarında yun ki yüzün gözün ağarsın, şu halinle hangi gönle girsen ona yüksün ağırsın! 

Beni yaşamaktan soğuttun ki telafisi yoktur, yaptığın hata yüreğimin dibine saplanan oktur. Şimdi bilmiyem mutlu musun değil mi, pişmanlığını duydum lakin sence de geç değil mi?..."

Ahmet, Ayla'nın fotoğrafına bakarken yüreğinden bir anda boşalıveren bu sözlerin tesiriyle ağlamaya başladı. Sanıldığı gibi "erkekler ağlamaz" değildi. Bilakis; gözyaşı, insan olabilmenin eseriydi...

05 Ekim 2015 / KONYA / 00.35


TÜM MANOLYA SERİSİ YAZILARI:
1. İçimdeki Boşluk
2. Hayallerim ve Sen
3. Güllerin Kurudu Kaldı Ellerimde
4. Neden Manolyam?
5. Kırgınım Sana
6. Ahmet'in Manolyaya Son Mektubu (SON)
7.Manolya'ya