"Bu kadar anlayışsız ve suskun olmayı nasıl başarıyorsun anlamıyorum?" dedi. "Benden ne istiyorsun? Neden mutlu olmamıza izin vermiyorsun?"
Telefonun diğer ucunda sessizlik hakimdi. Sonsuza dek bitmeyecekmiş gibi görünen bir sessizlik. Ve sonra devam etti aynı ses:
"Biliyor musun 'yorgunum. Çünkü yorgunluğumun yaşamak gibi bir anlamı var'dı. Oysa şimdi yaşamıyorum. Sen beni öldürdün. Güldürmeye çeyrek kala öldürdün beni. Tutanamıyorum. Nefesim çıkmıyor. Yaşayamıyorum. Ve böyle hissettiğim için kendimden nefret ediyorum. Yorgunum. Çünkü artık yorgunluğumun ölmek gibi bir anlamı var." dedi. Telefonun diğer ucundaki hâlâ konuşmuyordu. Konuşansa biliyordu ki ölüler işitilmezdi. Onu da işiten yoktu işte. Böylece iyice kanaat getirdi gerçekten öldüğüne. Ölmüştü. O güzel gözlerini hiç gülemeden kapatmıştı sonsuza dek.
"Yaziktur günahtur"...
24 Kasım 2015 / KONYA / 13.49