1 Şubat 2010 Pazartesi

2009 AYINTAP-URFA GEZİM-4

yapraksarma.blogcu.com Zeynep Ablam'dan çıkınca doğruca hayvanat bahçesine gittik. Gaziantep Hayvanat Bahçesi Türkiye'nin en büyük hayvanat bahçesi olması hasebiyle benim için önem arzediyordu. Balık çeşitlerinden sürüngenlere, kuşlardan yırtıcılara varana kadar pek çok hayvan gördük. Filleri çok seviyorum ama onları göremedim. Kapanış saatine az bir zaman kala gidebildik ve koştura koştura gezdik. Eminim görmediğim daha pek çok yeri vardır. Gitmek isteyenler için bahsedeyim. Hayvanat Bahçesi büyük bir ormana kurulmuş. Etrafta piknik yapabileceğiniz masalar mevcut. Ailenizle hoşça vakit geçirebilirsiniz. Girişi de 2,5 TL idi. Hava kararınca oradan ayrılıp rehberimiz Gökhan Bey eşliğinde bizi yemekte konuk edecek olan ailenin evine vardık. Üç çocuklu bu genç çift bizi sıcakkanlılıkla karşıladılar. Muhkem bir sofra hazırlanmıştı. Evlerine ilk defa gittiğimiz için sofrayı fotoğraflamaya utandım. Ama size menüyü sayabilirim. Gaziantep'in meşhur yemeği yuvarlama, içli köfte, Antep dolması (her sebzeden vardı), salata, yeşillikler, tepsi kebabı (bunu Urfa'ya özgü olarak biliyorum. Balcan ve frenk kebabının tepsiye oturtulmuş hali), baklava, muska baklava, sarma baklava ve ayran. Umarım unuttuğum bir şey olmamıştır. Hepsi birbirinden güzeldi. Hangisini yiyeceğimizi şaşırdık. Ancak size özellikle yuvarlamadan bahsetmek istiyorum. Taneleri bezelyeden ufaktı. Yeşil mercimekten az büyük desem abartı olmaz. O kadar beğendim ki anlatamam. Oysa Antepli aile bu yuvarlamayı beğenmemiş ve istedikleri gibi olmadığı için kendilerince bize mahcup olmuşlardı. Onların beğenmedikleri böyleyse, işte budur diyecekleri yuvarlama nasıl olur bilemiyorum :) Yemekten sonra güzel bir çay ve sohbet faslı geçirdik. Ardından vedalaşıp tekrar yola koyulduk.


Gecenin sessizliği içinde biricik tutkuma, Sürme Gözlüm Canım Urfam'a yol aldık. Ve nihayet Birecik sınırından Urfam'a girdik. Bu anı nasıl tarif edeyim, bu duyguyu hangi kelimeyle anlatayım bilemiyorum. Sadece "kavuşmak" diyebiliyorum. Kavuşmak... Tam 11 ay hasret çektikten, kavrulduktan, için için yandıktan sonra, işte yine, nihayet kavuşmak... Yaratan'ına kurban olduğum Can Urfam. Sevmek dedikleri bu olsa gerek. Gecesini, ayazını, karanlığını, hatta bazen çaresiz kalmışlığını bile sevmek. Ben şimdi Sürme Gözlüm'e kavuşmuşum. Sıcakmış soğukmuş ne gam! Sarılırım Urfam'ın şefkatine, kendimi uykunun kollarına bırakırım. Ve işte yine bir ilki yaşıyorum. Her sene gezdiğim Birecik'te, ilk defa sabahlıyorum. Mirkelâm Tesisleri'nde.

Bir zamanlar koşarak şarkı söyleyen Mirkelâm'ı sanırım hatırlarsınız. Her sene Birecik'e vardığımızda Aydın Mirkelâm'ı ve ailesini hayırla anarım. Nedeni basit. Ortalarda "Urfalıyım" deyip kasıla kasıla, övüne övüne gezen; ama Urfam'a bir tek çivi bile çakmamış olan ve bu güzide şehre layık olmayan etiket budalalarını görünce, "memleketimdir, hizmet götüreyim" düşüncesiyle avuç içi kadar Birecik'e muazzam bir Dinlenme Tesisi yaptırmış olan Mirkelâm'ın kıymeti daha çabuk anlaşılıyor.


Urfam'da bir saniyeyi bile boşa harcamamak uğruna sabahın ilk ışıklarıyla ayağa dikilen ben, babamı ve halamı uyandırmak suretiyle yola düşmemize vesile oldum. İlk durağımız Göz Suyu. Birecik Köprüsü'nü geçip sola dönerek Kelaynak Tesisleri'ne doğru giderken yolun sağ tarafında kalıyor. Şifalı göz suyu çıkıyor. Son derece berrak. Turkuaza çalan bir rengi var. İçmeniz, gözlerinizi yıkamanız ve şişelerinizi doldurmanız mümkün. Biz de bu işlemleri yaptıktan sonra Göz Suyu'nun karşısındaki masalarda Fırat'a nazır kahvaltımızı yapıyoruz. Bir tesis filan yok, yanlış anlaşılmasın. Herkes yemeğini kendisi götürüp bu masalardan yararlanabiliyor. Kahvaltının ardından merkeze gidip Ala Burç'u, mırra anıtını ve etraftaki tarihi eserleri ziyaret ettik. Sonra arabayı parkedip, yürüyerek kalenin yolunu tuttuk. Kalenin normal bir çıkışı yok. Evlerin arasından aşırı dik bir yamaçtan çıkılıyor. Babam ve halam çıkamayacaklarını ifade ettikleri için mecbur tek başıma kaleye tırmanmaya başladım. Üç yıldır bu anı bekliyordum ama önceki yıllarda kısmet olmamıştı. Tepeden Birecik manzarası seyredeceğim, bu kaçarılır mı hiç! Biraz zor da olsa çıktım, fotoğraflar çektim, etrafı doya doya seyrettim. Ancak kalenin ön tarafında geçmedim yalnız olunca. Yani Fırat'ı kaleden izlemek bu yıl da nasip olmadı. Neyse, buna da şükür. Kısmetse o da bir dahaki sefere olur.




Kaleden inince Birecik sokaklarında yürüyerek biraz gezdik. Tulumba tatlısını bilirsiniz. Simit gibi yuvarlatılmışına halka tatlısı denir hani. Seyyar bir tezgahta onun satıldığını gördüm ama şekli çok farklıydı. Çarkıfelek gibi sarılmış hamur pişirilmişti ve boyutu da bir servis tabağı kadardı. Çok şaşırdım. Bu kadar büyük ve şekli böyle farklı bir halka tatlısını ilk kez görüyordum. Tabi boş durmayıp hemen fotoğrafını çektim :)




Birecik sokaklarındaki gezimiz bitince arabamıza binip Suruç'a doğru yol almaya başladık. Yeni bir yazıda buluşmak ümidiyle. Umut hep vâr olsun.

(İlk yayın Tarihi 19.11.2009)

6 yorum:

  1. Selamun aleykum Aslihan,

    hayirli olsun insALLAH.blogspota gecmene cok sevindim.blogun daha bir guzel oldu boyle.renklendi,civil civil olmus vallahi.

    bu guzel halka tatlisini gorunce,ilkokuldayken teneffuslerde alis verise gidip alirdik.onlarda kocamandi boyle,ici kivam doluydu.inanki tadi damagimda hala:)gene halka tatlisi yapma zamanim geldi sanirim.

    canim kardesim rabbime emanet ol.deger veripte yeni blog actigini haber ettigin icin cok tesekkur ederim

    YanıtlaSil
  2. Ve Aleyküm Selam Anlayamazsın,
    Beğenin için teşekkür ederim. Halka tatlısının yeri bir başkadır değil mi:)
    Ben teşekkür ederim yalnız bırakmadığın için.

    YanıtlaSil
  3. selamlar sana urfa tutkunu arkadaşım ne güzel anlatmışsın,teş. ederim sana merak ediyorum afina sığınarak soruyorum bu tutkunluğun nereden geliyor acaba urfalı mısın, urfalı olupta gurbetemisin çok güzel anlatmışsın keşke buralara geldiğinde senle tanışma imkanımız olsaydı bende sana urfadan selamlar sevgiler gönderiyorum

    YanıtlaSil
  4. Ve Aleykumus Selam sevgili nanekokusu,
    Affedecek ne var, ben de olsam merak ederdim. Neden sevdiğim sorusu bana öyle çok soruldu ki bu konu hakkında bir yazı yazdım. O linke yönlendireyim seni inş. Bir dahaki gelişimde nasipse tanışırız. Sen Urfalı mısın? Neresinde oturuyorsun? Bloğunu hemen izlemeye aldım. İçinde canım Urfam'dan soluk olan bir blog bulmuşum, kaçırmak istemedim :) İşte yazının linki:

    http://urfatutkunu.blogspot.com/2010/02/urfayi-neden-seviyorum.html

    YanıtlaSil
  5. çok güzel inş.oralara gelmek nasip olur banads....

    YanıtlaSil
  6. İnş hayırlısıyla gider görürsünüz Sevgili Berra Birsen. Sevgiler.

    YanıtlaSil

Hayatın kendisi bir yorumdur aslında. Özgün ol, kendi hikayeni yaşa.
Yorumlarınızla mutlu oluyorum. Hepinize teşekkürler.