1 Şubat 2010 Pazartesi

2009 AYINTAP-URFA GEZİM-2

02 Ekim cuma akşam saat 19 gibi Konya'dan yola çıktık. Annem, babam, halam ve ben. Biz zaten her yıl Allah izin verdikçe gidiyoruz Urfam'a. Halam defalarca rüyasında görmüş. Çok arzu ediyordu. Bu yıl onu da davet ettik ve hep beraber arabamızla yola koyulduk. Sabaha karşı Antep'e vardık. Kahvaltıda Antep'in meşhur katmerini yiyecektik. Antepli bir aile bizi sabah katmercide kahvaltıya ve akşam da evlerinde yemeğe davet etmişti. Sabah evin beyiyle buluştuk katmercide. Geçen yılki Urfam anılarımı okuyanlar hatırlayacaklardır. Urfam insanı bir başkadır. Misafiri için canını yola seriyor desek yalan olmaz sanırım. Fakat Antepli bir aileyle ilk defa bu kadar yakın olduk. İlgilerinden çok memnun kaldık, misafir sevgilerine hayran olduk. Katmer sabah 6 gibi başlayıp en geç 10 gibi biten bir yiyecekmiş. Sabahın o kör vaktinde bizim için katmerciye gelip özel katmer yaptırmışlar. Normalde kızartma oluyormuş ama bizim yediğimiz fırında pişmişti. Ben ilk kez yedim. 4'lük, 6'lık, 8'lik ve 10'luk oluyormuş. Bizim yediğimiz altılıktı. Yanında da süt içiliyor. Daha önce yiyenler "içiniz bayılır, yiyemezsiniz" demişlerdi. Ama ben sevdim. İçim de bayılmadı. Rahat yedim. Bizi evine davet eden bu Antepli aile, Antep'i bize gezdirmesi için bir arkadaşının rehberlik etmesini önermişti. Biz de utana sıkıla kabul ettik. İnsanları işlerinden alıkoymayalım istedik ama doğu insanı bu konuda gerçekten bambaşka. Onlar için bir misafirin rahat etmesi dünyalara bedel. Ne diyelim, Allah mizanlarına koysun bu iyilikleri misli misline.
Kahvaltıdan sonra rehberimizle gezmeye başladık. İlk durak tarihi Zeugma mozaiklerinin olduğu Arkeoloji Müzesi idi. Senelerdir merak edip görmek istediğim o meşhur çingene kızı mozaiğini gördüm ve hatta resimledim. Resimlerin tamamını henüz bilgisayarıma yüklemediğim için sizlerle paylaşamıyorum. İleriki günlerde onları da beğeninize sunacağım nasipse.
Antep Kalesi, Savaş Müzesi, Bayazhan, Pişirici Kasteli, Kapalı Çarşılar ve halıcıları ve tabi Türkiye'nin en büyük hayvanat bahçesi olan Gaziantep Hayvanat Bahçesi'ni gezdik. Hayvanat Bahçesi çok büyüktü. Oraya vardığımızda da zamanımız kısıtlıydı. Eminim göremediğimiz kısımları kalmıştır. Gezdiğimiz yerlerin hepsi birbirinden güzeldi. Savaş Müzesi'nde yarım saatlik bir video izledik. Onu da izleyince Antep'in neler çektiğini, Gazi ünvanını nasıl aldığını daha iyi anladım. Kadınıyla, çocuğuyla, tüm insanlarıyla mert bir şehir. Savaş zamanında yokluktan dolayı imamlar başlarındaki sarıkları vermişler. Onları kaynatıp gazlı bez olarak kullanmışlar. Morfin olmadığı için hastaları demir sedirlere bağlayıp onların bağırışları arasında ağlayarak ameliyat etmişler doktorlar. Bizim silahlarımız az olduğu için düşmanlar sesten çok sanıp korksun diye tahtadan taktak adı verilen aletler yapılmış. Salladığınızda silah patlama sesi çıkarıyor. Allah o kötü günleri bir daha göstermesin. Minarelerinde hala mermi izleri duruyor. Muhakkak gidip bu şehrimizi görmenizi tavsiye ederim.
Gezinin bir bölümünde yapraksarma blogcusu Zeynep Abla'nın evine konuk olduk. Beklenmeyen acil bir durumdan dolayı annem Bursa'ya gitmek durumunda kalınca halam ve ben gittik. Babam ve rehberimiz de arabada bizi beklediler. Zeynep Abla keşke onlar da çıksaydı dedi ve içi rahat etmeyince taaa arabaya kadar çay ve pasta yolladı sağolsun. Bizi çok güzel karşıladı. Aynen buradan tanıdığım gibi sıcak, sevecen ve güleryüzlü. Önceki gece ufak kızı Sena hasta olmasına rağmen iki arada bir derede bir sürü pasta yapmış. Ve tamamen bana çalışmış sağolsun :) En sevdiklerimi yapmış. Kahke, limonlu pasta... Limonu çok seviyorum diye internetten limonlu pasta tariflerine bakmış. Antep'in özel kalıbıyla yapılan bir kurabiye vardı, hatta kalıbını da bana hediye etti sağolsun. Çok mutlu oldum. Tabağı fotoğraflayıp size göstermek isterdim ama yazık ki o sırada makinamın şarjı yoktu. Peçetelikle süslenmiş dizaynı muhteşem bir tabak. Pastaların hepsi birbirinden güzeldi. Kızlarını da çok güzel yetiştirmiş maşaAllah. Selin daha çayımız biterken fırlayıp bardağı alıyordu. Eeee öyle anneye öyle kızlar değil mi :) {Ablacığım bak buralarda seni övüyorum, sen okuma ki yüzüne karşı övmüş olmayayım:)}
Taze fıstık ve baklavayı da söylemeden geçmeyelim. Veee hepsinin ardından tadını tarife kelime bulamadığım muhteşem bir limonata. O kadar ki ikinci bardağa hemen tamam dedim :) Gerçekten çok güzeldi.
Zeynep Ablacım her şeyiyle tam bir Antep Hanımefendisi. Bizi çok güzel ağırladı. Yazdıklarımın fazlası vardır eksiği yoktur. Onunla yüzyüze tanıştığım için gerçekten çok mutlu oldum. Kalan pastaları da yolluk olarak yanımıza verdi, ince düşünceli Ablacım, sağolsun. Umarım bu buluşmayı hayırlısıyla tekrar edebiliriz. Konya' da bizim evde de tabi ki. Bu kadar anlattıktan sonra da hepsine tümden bir maşaAllah diyelim, aman nazar değmesin :)
Gezinin kalan kısımları için bir başka yazıda buluşmak ümidiyle, şimdilik hoşçakalın.

(İlk yayın Tarihi 13.10.2009)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hayatın kendisi bir yorumdur aslında. Özgün ol, kendi hikayeni yaşa.
Yorumlarınızla mutlu oluyorum. Hepinize teşekkürler.