1 Şubat 2010 Pazartesi

2008 URFA HATIRALARIM-4

Hilvan'ın girişinde bir petrolde ihtiyaç molası verdik. Görevliye de gitmek istediğimiz yerlerin listesini verip, tarif etmesini rica ettik. Ancak yazık ki tarihi mekanların çoğu tarih olmuş. Nereyi sorduysak "o artık yok, o artık yok" dedi amca. Mesela kara curun taşı. Urfa efsanelerinde de geçer. Ben bu taşı çok merak ediyorum ve görmek istiyordum. En son bir kalıntısı varmış, onu da bir müzeye götürmüşler. Tarihe karışmış yani tam anlamıyla. İki dakikalığına yol sorduğumuz bu amca, öğle yemeği olarak kendisine gelen lahmacunu bize ikram etti:) Urfalılar'ı seviyorum.
Petrolden ayrılıp Hilvan merkeze gittik. Hilvan'ın Ovacık Köyü'nde (manevi) kardeşim {Hilaloğlu} ve ailesi yaşıyor. Gezimiz bitince onlara gidecektik. Kardeşim "Hilvan'ın merkezine gelince haber et." demişti. Ben yol tarif etmek için soruyor sanmıştım. Meğer o bizi karşılamak için köyden kalkmış, ilçe merkezine gelmiş. Urfa insanlarındaki misafir sevgisini anlamak zor. Misafiri karşılamak için o kadar yol gelmiş,sağolsun. O önde biz arkada köye vardık. Kardeşimin ailesi de kendisi gibi müthiş insanlar. Misafir seven, sıcacık, sevgi dolu kimseler. Bizim için horoz kesmişler. Bir dünya hazırlık yapmışlar. Öyle bir ağırladılar ki, ancak o kadar olur. Zaten insanın zihni uyuşuyorsa, yemek içmek bahane. Hani kahve sohbet için bahane derler ya, onun gibi. Orda mükemmel bir gün geçirdik. Akşam Urfam'a mecbur dönmemiz gerekiyordu. Kardeşimin ailesi orada kalmamız için çok ısrar ettiler ama, dönmeye mecburduk. Bu arada acı sevdiğimizi görünce kendi yetiştirdikleri isottan koca bir poşet de onlar hediye ettiler. Bu sene isottan yana kısmetim açıldı:) Bu mükemmel günün ardından Urfam'a döndük. Gecenin o saatinde ver elini Balıklıgöl. Hazreti İbrahim makamı ziyaret edilmeden olur mu hiç? Ardından misss gibi sıcacık künefe. O saatte yenilen yemeğe Konyamız'da yat geberlik denir:) Ama muhatap künefeyse, hayır denmez saat kaç olursa olsun:) Öyle değil mi...
Güzelce dinlendik ve ertesi sabah Bozova yollarına düştük. Bozova, hakikaten adı gibi boz bir ova. Atatürk Barajı'na gittik. Allah'ım, o ne büyüklük, o ne ihtişam! Ziyaretçiler için ayrılmış seyir kısmından barajı bir güzel izledikten sonra yola koyulduk tekrar Bozova' ya doğru. Yolda bir fırından tırnak ekmek aldık. Kahvaltılıklar hazır. Arabada çay da var zaten. İnce kahvaltımızı ederek Yaslıca Belediyesi' ne geldik. Barajdan Bozova'ya dönerken sol kolda kalıyor. Girişinde "turizm beldesi Yaslıca" yazıyordu. Bir de Hayal Parkı varmış. Merak ettik, girdik. Ara, ara, ara... Hayal Parkı gerçekten hayal herhalde:) Bir türlü bulamadık. Ama geze geze Fırat'a çıktık. Çok yerde görmediğim renk ve güzellikteydi Fırat. Ahh Fırat, sen bir başkasın. Hem sıcaksın, hem soğuk. Hem fıkır fıkırsın, hem durgun. Hem en iyi dostsun, hem düşman gibi bakmaktasın. Sana bakarken ürpersem de, seni seviyorum. İnsanın derdini dinliyor, akıntına karıştırıp alıp gidiyorsun.
Fırat seyri, tüm bu yorgunluğa değdi. Çarmelik Kervansarayı'nı sorduk yolda bir amcaya. "Onun yerinde yeller eser. Bir yıkıntı oldu. Hem çok uzakta. Gittiğinize değmez." dedi. Ben her şeye rağmen görmek istiyorum ama, babam direksiyon sallamaktan bitap düştü. Ona kıyamadığımdan ses etmedim ve "dönelim" dedim. Soluğu Urfam'da aldık. Akşama Urfalı dostlarımızdan birine tepsi kebabı yemeye davetliydik:) Bu süper bi tat. Patlıcan, domates, isot ve kıymanın muhteşem uyumu. Ardından (kusura bakmayın) Şıllık tatlısı. Tadı güzel ama ah bir de adı güzel olsaydı. İnsan söylerken utanıyor. Bu güzel yemeklerin yanındaki eşsiz sohbet ise her şeyin üstünde. Bol keyifli, bol eğlenceli, bol gülmeli bir gece geçirdik. E artık iyi bir uykuyu hak ettik değil mi:) Urfalı dostlarımızın kızgınca söylenmeleri arasında yola düştük ve misafirhaneye ulaştık (onlar orada dururken otel, misafirhane gibi yerlerde kalmamızı ayıp karşılıyorlar). Güzel Urfam'ın güzel insanları... Ahhh, yaza yaza hasretim depreşti yine. En iyisi şimdi gitmek. Devamı yeni bir yazıda olsa daha iyi olacak.
Yeni bir yazıda buluşmak ümidiyle hepinize mutlu günler dilerim.

(İlk yayın Tarihi 23.12.2008)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hayatın kendisi bir yorumdur aslında. Özgün ol, kendi hikayeni yaşa.
Yorumlarınızla mutlu oluyorum. Hepinize teşekkürler.