12 Kasım 2014 Çarşamba

ben seni severken


Ben seni severken öyle uzun uzadıya düşünmedim ki. Sadece gözlerine baktım ve sevdim seni. Gözlerinin içime işleyişindendi belki seni unutamayışım. Bunca zaman geçmiş sevdamızın üzerinden. Bunca şey yaşanmış. O zaman geçerken ben senden başkasını sevemedim hiç. Zorladım kendimi, yalan yok. Lâkin olmadı be gülüm. Sevdaluk dediğin zor zoraki olmuyormuş meğerse. Sahi sen sevdin mi başkalarını? Girdi mi gözlerinin içine yabancı hayaller? Seni de ikna etmeye çalıştı mı eller? Biz neden birbirimizden gitmiştik gülüm? Neydi bizi ayıran, böylesine severken?.. 

Kırılan kalpler bir daha hiç iyileşmiyor aslında biliyor musun? Hiç eskisi gibi olmuyor. Asya'ya sevdiğini değil, vefa duyduğunu seçtiren neydi? Bana senin o gülen yüzünü unutturan neydi? "Canım dediklerim canımı aldı / Gönül sarayımı yıkıp gittiler" demiş şair. Senin gönül sarayın hiç yıkıldı mı gülüm? Bilir misin o nemenem bir duygudur? Gün gelir yaşattığını yaşarmış insanoğlu. Bunu hiç aklına getirdin mi gülüm? 

Gülüşünün sıcaklığına hapsetmiştin beni. Bir gün ansızın buza döndü her yer. Ne o hapisten çıkmayı becerebildim ne seni yeniden ısıtmayı. Bir anda bir insanı kendinden koparmak nedir iyi biliyorsun. Peki gün olup, niçin hiç gitmemiş gibi geri geliyorsun? 

Sorduğun soruların cevaplarını bilmiyorum gülüm. "Beni seviyor musun?" dedin öyle mi? Aklım başka yerde kalbim başka... Ama emin ol, kalbim senin olduğun yerde değil. Çünkü yeniden sarsılmak istemiyorum. Gücüm kalmadığından değil, öcüm kalmadığından. Sen hiç birini Allah'a şikayet ettin mi gülüm? Dilekçeni sunduğun an senin işin biter. Çekilirsin aradan. Sen mazlum nedir bilir misin? Kabarmış bir yürek nasıl sarsıla sarsıla konuşur Rabb'i'yle bilir misin? Sen galiba sadece sarsmayı öğrenmişsin. Ve ağır bedeller ödetmeyi seni sevene...

Bunca sorunun cevabı nedir ve bu hikayenin sonu nasıldır gülüm? Kim söyleyecek hakikati? Beklentilerine kavuşacak mısın? Tüm cevaplar içimde saklı. Hani o kırıp döktüğün içim var ya, orda işte...

12 Kasım 2014 / KONYA / 02.02

27 Eylül 2014 Cumartesi

Yüregimin Her Bi Köşesiyle Seviyem Seni


Böğün düneginden daha kötü durumdayam Sürme Gözlüm. İncinmiş yüregim sızım sızım sızliy. Göynüm gaça bölınmış bilmiyem. Her parçası ayrı agriy. Seni özlemişem Sürme Gözlüm. Çagır beni siye. Sarıp sarmala yaralarımı. Dutıp galdır yüregimi. Beni senden başka aynayan yok ya bu dünyada, ne edim kime gidim? 

Hayallerime kir bulaşmamış heç bir vakıt. Bir çiçegin saflıgı kimin sevmişem sevdiğimi. Bir karın eriyip yittigi kimin sessizce kırılmışam sevemedigime. Bir fenalık etmemişim kimseye Sürme Gözlüm. Temiz, tertemiz bir dünya düşledim hep. İlkler olmalı insanın hayatında. Ve o ilkler sonlar olmalı aynı zamanda. Bulanık zihinler, bulanık yürekler olmamalı. Her şey bebek saflıgında olmalı. Biye böyle bi dünya bulabilir misin Sürme Gözlüm?

Yorgunam. Tutarsızlıklarından bunalmışam dünyanın. Kırgınam. Anlayışsızlıklarından incinmişem hayatın. Ve lakin yine de laf edemiyem. Dünya dâr-ı imtihandır biliyem. Başıma ne gelmiş ise vardır elbet bir hikmeti. Her şey bir yana da, seni çok fena özledim be Gülüm. Kimse aynayamaz bu duyguyu bence. Bir sen, bir tek sen Sürme Gözlü Biricigim. Biye hala deyiler ki seni neden seviymişem. Yaw seviyem işte ne olmııışş? Seviyem bütün galbimle. Yüregimin her bi köşesiyle seviyem seni. İçim dışım her yanım seniyle dopdolı. İhanetini görmedim. İhanet edenini gördüm. Yalanını duymadım. Yalan söyleyenini duydım. Hani şu Nemrudî-İbrahimî meselesi sanırsam. Olsun beeeh! Ben seni yine de seviyem. Sen biye heç ihanet etmediy heç yalan söylemediy ki Gülüm! Ben seni sevmişem. Vazgeçmakh yok daimi yarimsen Rabb'im'in izniyle.

Şu an ne isterdiy diye sorarsan, çinimi Rızvaniye'ye verip gecenin sessizliginde seni dinlemakh...Elimde bir bardak çay, koyu mu koyu. Saat sabahın ikisine geliy deyisen he mi? Olsıın, ben senin yanındaysam saatin ne anlamı var ki Gülüm. Uyku nedir ki sen oldukhtan sonra? Sen benim yanımda yüregimde ruhumda gözlerimde dimagımda ol, daha ne isterim ben Urfam? 

Sürme gözlerine hayran oldıgım,
Datlı şivesine vurgın oldıgım,
Seni Yaradan'a kurban oldıgım,
Ben 10 yıllık duamı siye fısıldamışam,
Ben yüregimin en derinini sana açmışam,
Ben seni canımın en içine goymışam,
Rica ediyem, sen de benim için dua eder misen Sürme Gözlüm?
Duam olursa nasıl sevinecağam biliysen, yine seniyle sevinecağam,
O vakıt çinimi Sin Mabedi'ne dayayıp Harran'ını seyredecağam,
Şükür Rabb'e, sevgi siye, sevinmek biye olacakh,
Haydi be Gülüm, dutkının için bu duaya amin de, on yıl sonra gelen huzır olsın adı, hayırlısıyla.

Urfam, derdimin ortagı, gönlümın sahıbı, Biricik Yarim, vazgeçemediğim. Yüregimin her bi köşesiyle seviyem seni...

27 Eylül 2014 / KONYA / 01.53

2 Eylül 2014 Salı

Konya Blogger Workshop Etkinligi-3

Merhaba Arkadaslar,
Biliyorsunuz biz Konyali Blogger'lar belirli peryotlarla toplaniyoruz. Daha evvelki etkinliklerimize buraya tiklayarak bakabilirsiniz. Bu defaki etkinligin uc organizatorunden biri bendim. Digerleri ise sevgili Emine ve Nuran'di.

Basliga workshop yazdim ama bu seferki etkinligimiz workshopsiz bol sohbetli gecti. Konyamizdaki kahvalti mekanlarindan olan Medcezir bize mekan sponsorlugu yapip cay ikram etti. Iste ayrintilar:



Burasi Medcezir'in bizim icin arka bahcesinde hazirladigi kose. Ilk kez gittim ama gercekten begendim. Cok guzel bir mekan. Bir gun kahvalti yapmak icin gidecegim kismetse.



Gordugunuz bu guzel kece susu Nuran yapmis ve cafeye hediye edildi.

Emine'nin fikriyle bu kez her gelene kura cektirdik. Boylece oturacaklari koltugu kurayla kendileri secmis ve o koltukta bulunan hediyeleri almis oldular. Burada Emine Nadire'ye kura cektirirken =)


Bu hediyeyi Nazli Butik Sabun gondermis ve bir tane oldugu icin bizler de ortak kararla yeni bebegi olan Hasibe Abla'ya verdik.


Burada Bloggerlarimiz Sweet Sorcery'nin gonderdigi birbirinden guzel o harika kurabiyelerle poz veriyor.


Iste bu da kurabiyelerin toplu gorunumu.


Bu guzel cicegim Kaktuscu'den. Farkli bir hediye oldu ve bayildik hepimiz.


Bu kurabiyeler Sevgili Sweet Sorcery'den. Biri bulusmamiz icin, biri de dogum gunum icin. Beni dusunup Urfa yazan kurabiye yapmalari gercekten buyuk incelikti. Kendilerine kocaman kocaman tesekkur ederim.


Bu fotografta sol ustteki servisler, anahtarlik ve bardak altliklari Berika Aksesuar'dan. Facebook'ta Renkli Kece olarak geciyor.

Desenlerine bayildigim sag ustteki mor kece ile yesil kece ise Desenli Keceler'den.

O guzel bilekligim ile el emegi goz nuru kitap ayracim ise Sevgili Ozlem Ablacigimdan. Kendisi yetisemese de hediyelerini gonderdi. 

Renkleriyle beni benden alan peceteligim ise Peri Kizinin Elisleri'nden.


Bu fotograftaki sampuan bizi ilk etkinligimizden beri destekleyen HCHairCare'den. www.sacbakim.com
Kendilerine cok cok tesekkurler.

Bu etkinligimizde farkli bir hediyemiz vardi. Emniyet Mudurlugu'nun egitici seti =)

Sol alttaki kurdeleden yapilma harika gulum Turkuaz Lale'den.

Gul seklindeki guzel anahtarligim ise facebook'taki Sevgi Hilal'den.


Ilk resimdeki lacivert magnetim ile kece hobi parcalari Pink House Kece Tasarim'dan.

Ve hayatimin ilk kokulu tasini Kedi Peri Atolyesi'nden aldim =)

Kalp anahtarligim ise Sevgili Neslihan'dan.

Define haritasi gorunumundeki canta organizerim ise Sumyas Hediyelik'ten.


Ve son hediyemiz ise Arı Hurma'nin ikramı hurma ve zemzem. Ari Hurma'yi yıllar önce bir tevafukla keşfettim. O gün bu gündür başka hurmaciya gitmem. Kalitesi ile, fiyatları ile mükemmel. Güler yüzleri de cabası. Bu güzel hediyesi için@arihurma ya çok teşekkürler. Konyamızda yaşayanlar, size de muhakkak uğrayın derim.

Katilimci Listemiz soyle:



Etkinligimize katilan arkadaslarima, organizede birlikte calistigim Emine ve Nuran'a ve birbirinden guzel hediyelerle ve hos bir mekanla bizi destekleyen tum sponsorlarimiza kucak dolusu tesekkurler ve sevgiler. Bir sonraki etkinligimizde gorusmek umidiyle.

Umut hep var olsun.

19 Ağustos 2014 Salı

Meram Bağları'nda


Meram Bağları'ndan bir güzel geçmiş,
Zülfünün telini örtmeyi seçmiş,
Hayıflanmak için meğer ne geçmiş,
Yalnız ölmüş güzel, gördün mü gözüm?

Yıllarca beklemiş, aramış, sormuş,
Bir Zehre hasreti yürekte kormuş,
Böyle bir imtihan meğer ne zormuş,
Yalnız ölmüş güzel, gördün mü gözüm?

İnsanlar konuşur, insanlar susar,
Yapyalnız yürekler vuslata susar,
İncinir, kırılır; o yine susar,
Yalnız ölmüş güzel, gördün mü gözüm?

Bir seçilmiş geçti Konya ilinden,
Çok zehir damladı onun dilinden,
Duymadı bilmiyor garip halinden,
Yalnız ölmüş güzel, gördün mü gözüm?

Bir vakitler gelmiş, bir vakit geçmiş,
Boş gezinmek için artık çok geçmiş,
"Durum budur" deyip hayatı seçmiş,
Yalnız ölmüş güzel, gördün mü gözüm?

Kocasinan söyler böyle bir masal,
Gam kederi bırak, kalbi aşka sal,
Aç kulağın dinle, sen de payın al,
Yalnız ölme güzel, duydun mu gözüm?

19 Ağustos 2014 / 12.08 / KONYA



*Fotoğraf alıntı değildir. Konya Avdan

14 Ağustos 2014 Perşembe

Kanatsız Kuş


Gönlümün içinde kanatsız bir kuş,
Yıllardır bekliyor, artık yorulmuş,
Uçmak istedikçe engel olunmuş,
Vardır elbet hayır, bekle Sinanım.

"Mustafa" dediler, Ol Nebi adı,
'Seçilmiş' demektir, yüreğin şadı,
Olmuş bir imtihan, bırak feryadı,
Vardır elbet hayır, bekle Sinanım.

Dersin gecem aydın, günüm karadır,
Bir Zehre hasreti özde yaradır,
Dünya yüreğimde sıfır paradır,
Vardır elbet hayır, bekle Sinanım.

Sinem özlem dolu, bir yanda Urfa,
Diğer yanım bekler, görmez bir vefa,
Geçmedi geçmiyor ömürde cefa,
Vardır elbet hayır, bekle Sinanım.

Hüznü yüreğime dost edinmişim,
Sefasız günlerde geçip gitmişim,
Ha bugün ha yarın, hep beklemişim,
Vardır elbet hayır, bekle Sinanım.

Bir gün yolum düşer Haşimiye'ye,
Tanımam o vakit, sorma ki niye,
Pulsuz dilekçemdir sana hediye,
Vardır elbet hayır, bekle Sinanım.

Herkese duam var, etmem beddua,
Bekleyip görsünler ne imiş vefa,
Erişecek elbet yürekten şua,
Vardır elbet hayır, bekle Sinanım.

Dünya üç günlük yer, geçip bitecek,
Hiç şüphemiz yok ki ömür yitecek,
Kocasinan dahil, herkes göçecek,
Rabb'im şaşırtmasın, bekle Sinanım,
Umudu sevince ekle Sinanım!

14 Ağustos 2014 / KONYA / 12.36

5 Ağustos 2014 Salı

Zehre'ye Sesleniş


Ey benim gözlerinin içine haram hayaller hiç girmemiş Zehrem,
Ey benim gönlünü pus kaplamamış Zehrem,
Ey benim yüreğimin ortağı,
Sen ki bu dünyaya ait değil gibisin. Sen ki kalbindeki durulukla yüzündeki masumiyeti birleştirmişsin. Şimdiye kadar hiç görülmemiş çiçekler kadar güzelsin. Şimdiye dek hiç duyulmamış mis kokuları kadar huzurludur rayihan. Ne kırmışsın ne de kırılmışsın. Nezaketin maskeli değil hakikidir. Bir kez bile vermemişsin tut(a)mayacağın sözleri. Ne diyor Rabb'imiz Saf Suresi'nde:

"Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir."

Yalan söylemiyor ve dahi kimseyi iftira ile suçlamıyorsun. Pulsuz dilekçelere sebebiyet veren bir icraatın görülmemiştir. Sevdiğini Allah için seviyorsun. Bir çocuğun yalan/riya/öfke/sahtekarlık bilmeyen tertemiz yüreğiyle sevmesi gibi seviyorsun. Merhaba derken elveda demek gibi önyargılardan bağımsızsın. Sever görünmek gibi bir kaygın da yok. Seviyorsan seviyorsun işte o kadar.

Sana bakınca ülkemin tüm renklerini görebiliyorum. Karadeniz'in huzurlu yeşili de var sende, Akdeniz'in diri mavisi de. İç Anadolu'nun buğday tarlaları gibi sarı yüreğinin bir yanı. Diğer yanı Canım Urfam gibi alabildiğine toprak kahvesi kokuyor. Kuşatan, sarıp sarmalayan bir iklimin var. Yanında esen rüzgarlar huzur kokuyor. Bunalmış gecelerin en ferah sade kahvesi de sensin, kararmış gönüllerin ilacı limonlu sıcacık çay da sensin. Yaz akşamlarının yasemin kokulu huzur dolu yürüyüşleri hep sana çıkar. Girdiğim her yol beni sana getirir. Evvelce gözlerimiz buluşmamış olsa ne gam! Sana bakınca aklıma/kalbime herhangi bir "acaba" gelmiyorsa, biliyorum ki sen O'sundur Zehrem. Hemen tanırım seni. Bir yanım evet bir yanım hayır demez sana. Acabalarla çıkılan bir yolculuktan hayır gelmez insanoğluna. Sen tüm acabaları küremiş, tüm kaygıları yok etmiş de öyle gelmişsin bana. Gözlerimin rengi nedir diye sorma sakın. Bilemem. Ben sana gözlerimle hiç bakmadım ki utancımdan. Seni gözlerinden değil, yüreğinin renginden tanıyacağım. Yedi bayram geçmese de gönlüm yanında hep huzur dolu olacak. "Bu yardan atlarsam düşer miyim?" korkusunu değil, "O beni nasıl olsa tutar" rahatlığını yaşayacağım. 

Dipsiz bucaksız denizler kimin enginsen,
Başı sonu görünmeyen çimen tarlaları kimin huzurlusan,
Bu dünyaya ait degil kimin farklısan,
Konyam kimin aşk, Urfam kimin tutku kokiysan,
Sen,
Ey sen Zehrem,
Hangi yamacın ardındaysan çık gel haydi,
Beklemiysemse de biliyem gelecagını,
Kör kuyularda sakladıgın yüregini gün yüzüne çıkarmanın vakhtıdır,
De hele vakıt gaybetme daha fazla,
Kocasinan deyi ki gelecahsan,
Gel o vakıt...

05 Ağustos 2014 / KONYA / 13.27

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Spam Yorum Engellemeyi Bilen Var Mı?

Merhaba Arkadaşlar,
Son aylarda bloğuma çok fazla spam yorum gelmeye başladı. Ve özellikle trafiği fazla olan yazılarıma geliyor. Bunu nasıl engelleyebileceğimi çok araştırdım ancak işe yarar bir çözüm bulamadım. Yorum denetiminde bunları spam olarak işaretleyip siliyorum zaten ancak e-posta kutumun bu yorumlarla dolması beni rahatsız ediyor. Tamamı Adsız, İngilizce ve içerisinde web sitesi linki içeren yorumlar. Adsız yorumları bütün bütün engellemek istemiyorum zira bazen çekinen insanlar bu yolu seçerek yorum bırakabiliyorlar. Bu spam yorumların gelmesini tamamen engellemek için nasıl bir yol izlenebilir? Yorumlarınızı bekliyorum. Hepinize sevgilerimle;

18 Temmuz 2014 Cuma

Gazze Yanıyor

"Yıkılasın İsrail enkazını göreyim,
Sana ülke diyenin yüzüne tüküreyim!"
Necip Fazıl Kısakürek

Gazze yanıyor. İsrail terörü yine ölüm saçıyor etrafa. Yine Ramazan. Yine ölüyor bebekler. Yok yok ölü değil onlar. Onlar şehitler.

Gazze yanıyor. Filistin yanıyor. Sultan 2. Abdülhamid dedemin öz be öz şahsi parası ile aldığı vatan toprağı yanıyor, yakılıyor. "Gazze'den bize ne?" diyen nadanlara sesleniyorum. Gidin ve Çanakkale Şehitliği'ne bakın. Oradaki şehit mezarlarımızdaki taşları okuyun. Görün bakalım oradaki Gazze yazan taşları. Filistin, Sultan 2. Abdülhamid'in hazine parasıyla değil, kendi parasıyla alıp devlete kattığı bir toprak değil miydi? Filistin ümmetin ilk kıblesi değil miydi? Filistin Çanakkale'de bizimle omuz omuza emek verenler değil miydi? Hadi bunların hepsini bir kenara bıraktın diyelim. Filistin'de katledilenler insan değil mi be kardeşim? Nasıl dersin ki bize ne diye? Aldığın her yahudi malı insanlığa kurşun olarak geri dönüyor. Bu zülme dur demenin zamanı gelmedi mi artık? Tüm yaşananlara rağmen nasıl kaparsın gözlerini? Nasıl kaparsın yüreğini? Orada bebekler katlediliyor. Daha hiç yürümemiş, hiç koşmamış, hiç anne dememiş... Minicik bebekler. Dünya uyuyor, sen uyuma kerdeşim. İnstagram'da paylaştığım son fotoğrafta bak ne yazıyor:

Sevgili arkadaşlar, instagram paylaşımlarında yahudi malları boykot listelerine bazılarının kendi kullandıkları markalar için "yok o israil malı değil, yok filan malı falan malı" yazdıklarını görüyorum. Hatta daha da ileri gidip bu Türk malıdır diyeni bile okudum. Arkadaşım, lamı cimi yok bu işin. Şuraya koyulabilecek en usturuplu fotoğrafı seçmeye çalıştım. Sen eğer bu fotoğrafı göre göre sürdüğün kremden, içtiğin koladan vaz geçemiyorsan ben sana ne deyim? Yüreğin ölmüş arkadaşım. Kendi yüreğin için gir ağla çık ağla. Ne olur yani perdelerini Ariel'le yıkamasan? Uyan arkadaşım artık uyan lütfen. Dünya fani ölüm anidir. Hesap gününü düşün. Bir ben almasam ne olur deme! Çok şey olur. Daha iyi krem yoksa varsın ellerin catlasın. Daha iyi deterjan yoksa varsın perdelerin gri olsun. Alma ya Hu alma!!! Bebekler ölmesin. Hesap var arkadaşım. Titre ve kendine gel. Türk malı dediğin o mallara harcadığın kurşun paralarının hesabı sorulur bir gün. Unutma, ALMAZSAN ÖLMEZSİN AMA ALIRSAN ÖLÜRLER! !!

Evet, almazsan ölmezsin ama alırsan ölürler. Sen katil değilsin kardeşim, olmamalısın. Kendine gel ve nefsine dur de. Boşla şu iblislerin mallarını almayı. İçim dopdolu. Yazsam daha yazarım lakin susmalıyım burada. Şimdi sana yıllar evvel burada yayınladığım acizane şiirimi tekrar sunayım. Haydi kardeşim, sen de üstüne düşeni yap ve insanlığın ölümüne göz yumma...

ANNE, ELLERİM NERDE?


ANNE, ELLERİM NERDE?

Sisli bir yaz gününde tutuklandı gönlüm,
Ceplerimde çakıl taşları,
Elimde okul defterim vardı.
Henüz çıkmıştım evimden,
Okula gidiyordum sabah erken.
Neden kesildi yollar?
Ve kimdi bu adamlar?

Dünyaya gözünü açınca çocuklar,
İlkin ana sesi duyarlar.
Ben duymadım, duyamadım.
“Ne duydun” derseniz eğer,
Bomba sesiymiş onlar.

Hiç doğru dürüst oyuncağım olmadı benim.
Bir tek çakıl taşlarım var.
Ve en iyi dostum onlar.
Daha ufacıktım,
Bir gün evimizi bastılar.
Babamı alıkoydular.
“Suçu ne?” dedik?
Fazla soru sordurmadılar.
Ve işte o günden sonra,
Çakıl taşları bana yâren oldular.

Başka ülkelerde değişik oyuncakları varmış çocukların,
Görsel şölenleri, eğlenceleri…
Ve daha sayamadığım niceleri.
Hiç görmedim ben onları,
Hiç tatmadım.
Havai fişekler varmış mesela,
Böyle gökyüzüne yükselip,
Orada patlıyorlarmış.
Rengârenk ışık saçıyorlarmış etrafa.
Benim de fişeklerim oldu,
Ama havai değil, gerçek.
Ve hiç renkli ışık saçmadılar hayata.
Sadece tek renkleri vardı onların,
Kırmızı…
Ateş kırmızısı,
Kan kırmızısı….

Ablam evlendi sonra,
Ama hiç eşyası yoktu.
Çeyiz işlenirmiş başka yerlerde genç kızlara,
Benim ablamın çeyizi yoktu.
Çünkü çeyiz işleyecek vakti yoktu.
Hemşireydi ablam hasta yuvasında.
Gece gündüz demeden koşturdu,
İlaç yoktu, morfin yoktu.
Dipdiri dikti yaraları gözünde yaşlarla.
Gelen her çocuk, sanki onun çocuğuydu.
Ahh ablam, o da başkası için kendinden geçenler kervanında…

Dedim ya, okula gidiyordum bir sabah erkenden,
O kocaman tanklar karşıma çıktığında.
Başladılar sonra gerçek fişekleri etrafa saçmaya.
Silah yoktu, tank yoktu direnecek insanlarımda.
Ama olsun, çakıl taşlarımız var bizim,
Bir de iman göğsümüzün tam ortasında.
Ben de başladım taşları fırlatmaya.
Arkadaşlarım içinde en iyisi bendim,
Gidiyordu attıklarım çok uzağa,
Ve değiyordu kâfire mutlaka.

Sonra gördüler beni,
Resimlerimi çektiler bir anda.
Anlamamıştım neden olduğunu ya,
Ertesi gün dayandılar kapıma.
Alıp götürdüler beni evden uzağa.
Çok bağırdı, çok ağladı annem,
Ama yok fayda.
“Sen” dediler,
“Sen bu ellerle bize taş atarsın haaa!”
Ellerine silah almışlardı onlar da,
Ve başladılar ellerime, kollarıma vurmaya.
Ezildi önce, sonra kırıldı kollarım sırayla.
Ve artık acıdan baygındım ben yollarda.
“Seni” dediler, “öldürmeyeceğiz burada.
Şimdi al o pis kollarını yanına,
Ve git ailenin yanına.
Görsünler halini de,
Bir daha dik durmasınlar karşımızda!”

Biz ne yaptık bu fitnecilere anlamadım ya,
Aldım kollarımı yanıma,
Başladım eve doğru yol almaya.
Kollarım çok sancıyordu ama.
Bir de sallanıyorlardı sağa sola.
En son okuluma varabildim ve bayıldım kapıda.
Beni ilk gören öğretmenim olmuştu orada.
Derhal kucaklayıp götürmüş ablamın yanına,
Ve doktorlar bakakalmışlar bu vahşi tabloya.
Ben, gözlerimi açtığımda,
Bir hasta odasında yatıyordum acıyla.
Bulabilmişlerdi bana boş bir yatak nasıl olduysa.

Ellerime baktım sonra,
Sonra kollarıma.
Göremiyordum onları vücudumda.
Sordum sonra ve anlattılar bana.
Yoktu artık iki elim ve iki kolum,
Kesmişlerdi ikisini de beni kurtarmak adına.

Ben, on yaşımdaydım kollarımdan ayrıldığımda,
Sisli bir yaz günüydü ve tutuklanmıştı gönlüm vatan toprağında.
Çocuktum belki, aklım almayacak kadar ufak yaşta,
Ama yaşları küçük de olsa,
Yaşadıkları, duyguları ve fikir dünyaları büyük oluyor çocukların benim yurdumda.
Hiç ağlamadım kollarımı bulamadığımda,
Sadece düşündüm çakıl taşlarını atamayacaktım bir daha!

Anne, ellerim nerde?
Anne, ellerim….

01.10.07 / KONYA / 09.37

KOCASİNAN

8 Temmuz 2014 Salı

Asırlık Kırgınlık

Olmayacak hülyalara kapılmanın bedelini ödüyorsun AbdUllah. Acelecisin, hatalısın, insansın. Vazgeçmen gerektiğini biliyor fakat bir türlü vazgeçemiyorsun. Her yeni olay, yeni bir yanılgı oluyor sende. Bıkıyorsun da aslında zamanla. Ama sonra unutup yeniden deniyorsun. Ne Ayşe'nin ne Fatma'nın... Belki de yalnızca senin suçun yaşadıkların. Kimse yok, yalnızsın. Bir tek Rabb'in ve sen. O olunca bütün yalnızlıklar biter aslında. 

Kırmamak için kırılmayı seçmen ne acı vericidir bilirim. Bir insan kendini kötü hissetmesin diye kendini berbat hissetmen ne zordur bilirim. Kader böyleymiş neylersin. Dünya denen şu mekânda herkesin bir imtihanı vardır. Bu da seninki demek ki. Hiç saydın mı AbdUllah kaç oldu? Bir? İki? Üç?... Bu son muydu peki ne dersin? Kurur mu bu sızı? Geçer mi bir gün? Ne vakit vazgeçersin, o zaman kurur ancak. Yapabilir misin bunu, vazgeçebilir misin? Vazgeçmek günaha girmek midir yoksa?

Yorgunsun. Yıllar var ki kalkmıyor omuzların. Bitkinsin. Tükeniyor hülyaların. Ne yapmaktır dileğin? Şu an ne mutlu eder seni? Yüzyıllar öncesinden gördüğün bir rüyayı yakından yaşadın. Yakından yaşamazdan evvel bir rüya daha gördün ya, bu işte bir hayır var sandın. Haklıymışsın. Bu işte bir "Hayır!" varmış. Kulağın işitti, yüreğin üşüttü. Bunca yorgunluk kaç asır sonra geçer bilmiyorum. Bildiğim bir tek şey var; huzur, sızıntısız tevekküldür. Bunu yapabilir misin AbdUllah? 

Sen dertli, ben dumanlı. Ne olacak halimiz böyle? Ben özledim, Canım Urfam'ı çok özledim. Seni teselliye mecalim yok bugün. Ben çok özledim AbdUllah. Yitip gitmeyi çok özledim...

08 Temmuz 2014 / KONYA / 11.57

21 Haziran 2014 Cumartesi

Âsım'ın Sevdası


Gözlerinin yeşiline, saçlarının kéhvesine vurgın oldıgım Hayriyem,
Sen ki şu garip ömrımın tek gerçegisen. Sen ki şu alem içinde tek varlıgımsan. Deyisense ki "benden önce heç kimse olmadı mı?", hee, olmıştır. Lakin onlar birer acabaydı be gülüm. Ne öncesiii ne sonrası... Ben şu göynümü hekikatte senden başkasına vermemişim. Yüregimin imdadını senden gayrısına çektirmemişim. Benim görüp vurıldıgım, sevip durıldıgım tek sensin. Ahhh Hayriyem, nerelerdeydiy bunca vakıt? Niye beni bunca beklettiy? Niye görınıp gaçiysan? Bilmiy misen ben seni dırnaklı ekmagın bugusu kimin, ben seni mırranın gercekligi kimin,ben seni ömrımın merkezi kimin sevmişem...

Sende en sevdıgım yön, kuralları dize getiren dindarlıgındır. Ve uygulamadaki kararlılıgın. Dünegin kim isen, bugün de osun. Lisedeyken Namaz geçiyor deyi dersten gaçışlarını hatırliyam. Sonra ben başım önümde durırken seniy gelip tüm o vakur hâlinle, salına salına yürüyüşünle beni benden alışını... Sen benim güneşim, umıdım, gerçekligine hayat gemimi demirleyip, limanında durarak yol aldıgımsan. Ben şu élemin sehteliklerinden sıkıldım be Hayriyem. Dolandırıp gidenlerden, sevdim deyip yarı yolda goyanlardan, yalanı meslek edinmiş gara galplerden sonra; ben biliyem gülüm. Biliyem sen bana Hakk Teâlâ'nın en böyük armaganısan. Urfa daglarında çobanlık ettıgım yıllarda düşledigim, Rabb'im'den diledigimsen. Hayriyem, doyamiyem adını söylemelere. Gıyamiyem sıfatıya bakmaga. Yalnız ömrımın neş'esi, tek başınalıgımın hitamısan. Eyi ki geldiy ve dogdiy hayatıma. Heç bir yere gitmeyesen. Söz verdigın kimin yanımda olasan, iki cihanda da...

Ömrümın anlamı,
Gönlümın yârânı,
Nehir gözlerine khayran oldıgım ey aşk,
Ben seni bunca yıldır taniyam,
Sen yanımda olmadınsa da sevdan hep benimleydi,
Sen beni aynamadınsa da sıcaklıgın yüregimdeydi,
Ben örgenemedim Gülüm,
Seni unıtmagı örgetemedim yüregime,
Nehir gözlerini görende aklımı yitirmişem,
Yüreginin gözelligini görende dutılmışam siye,
Madem ki geldiy kondiy gönül köşkıme,
O vakıt daim olasan,
İki cihanda daim olasan Yârim, Biricigim...

Konya / 21 Haziran 2014 / 02.36

4 Haziran 2014 Çarşamba

An Gelir

Bugün sevdiğim bir şiiri paylaşmak istedim sizlerle:

An gelir, Paldır küldür yıkılır bulutlar Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet O eski heyecan ölür An gelir biter muhabbet Çalgılar susar heves kalmaz Şatârâbân ölür Şarabın gazabından kork Çünkü fena kırmızıdır Kan tutar / tutan ölür Sokaklar kuşatılmış Karakollar taranır Yağmurda bir ... ölür An gelir Ömrünün hırsızıdır Her ölen pişman ölür Hep yanlış anlaşılmıştır Hayalleri yasaklanmış An gelir şimşek yalar Masmavi dehşetiyle siyaset meydanını Direkler çatırdar yalnızlıktan Sehpada Pir Sultan ölür Son umut kırılmıştır Kaf Dağı'nın ardındaki Ne selam artık ne sabah Kimseler bilmez nerdeler Namlı masal sevdalıları Evvel zaman içinde Kalbur saman ölür Kubbelerde uğuldar Bâkî Çeşmelerden akar Sinan An gelir Lâ İlahe İllAllah Kanuni Süleyman ölür Görünmez bir mezarlıktır zaman Şairler dolaşır saf saf Tenhalarında şiir söyleyerek Kim duysa / korkudan ölür Tahrip gücü yüksek Saatli bir bombadır patlar An gelir Atilla İlhan ölür ATİLLA İLHAN Umut hep vâr olsun. Hepinize sevgilerimle,

27 Mayıs 2014 Salı

Açelya Akkoyun & Pril Konya Etkinliği

Geçtiğimiz hafta biz Konyalı Bloggerlar Pril'den hoş bir davet aldık. Açelya Akkoyun ve Pril Ailesi'nin Konya etkinliğine çağrılınca seve seve kabul ettik. Etkinliğimiz 25 Mayıs 2014 pazar günü gerçekleşti. İşte ayrıntılar:

                          
Öncelikle Konya Meram Havzan Etliekmek'te buluşup tanıştık. Hep birlikte yemek yedik. 

Açelya Hanım bizlere hayatı, Pril'i, bir çok şeyi anlattı. Pril'le ilgili söylediği bir söz var ki bunu çocukluğumuzda pek çoğumuz yaşamışızdır hakikaten. "Bize çocukluğumuzda kızım git bakkaldan bir bulaşık deterjanı al denmezdi. Git bir Pril al denirdi." dedi. Evet gerçekten öyle.
Açelya Hanım bize bloglarımızı, neler yazdığımızı sordu. Benim bloğum çok ilgisini çekti. Urfa'yı niçin bu denli sevdiğimi merak etti. "Sen bence incelenmelisin uzmanlar tarafından." dedi =) Bir de Urfa'ya gelin olasın diye dua etti =) 

Hakikaten ekranda görüldüğü kadar samimi, sıcak, sevecen ve içten bir insan. Rol yapmadığı ve gönülden gülümsediği o kadar rahat anlaşılıyor ki...

Bu da biz bloggerların bir kısmı.

Yemekten sonra Açelya Hanım hepimizle tek tek fotoğraf çekildi. Feyza'nın bebeğini çok sevdi =)

Bu da toplu pozumuz. Ben de varım tabi ancak kendimi kestim =) Bu fotoğraf çekileceğinde Açelya Hanım bana "Urfalı sen kaç yaşındasın?" diye sordu. Söylediğim zaman yüzünde beliren şaşkınlığa doğrusu çok mutlu oldum =) "Siz Konyalı hanımlar yaşlarınızı hiç göstermiyorsunuz" dedi.

Yemekten sonra Muhacir Pazarı'na geçtik hep birlikte. Burada hem Pril'le ilgili deneyler hem de küçük yarışmalar yapıldı. Pek çok deneme neticesinde enzim teknolojisini geliştiren Pril'in gücü, en büyük rakiplerinden biriyle kıyaslandı. Üzerine nişastalı karışım sürülüp fön makinasıyla kurutulmuş olan tabaklardan biri Pril'li diğeri rakip deterjanlı suda bekletildi. Neticede Pril'in gücü görmeye değerdi. Bu fotoğrafta arkası dönük olan bey gün boyu güler yüzle biz bloggerların fotoğrafını çeken Pril yetkilisi. Onun da yüzünü görün isterdim ancak çeken o olduğu için hiç bir fotoda yüzü görünmüyor.


Pril en hızlı tabak yıkama yarışması yaptı. Bloggerlar olarak ikişer ikişer yarıştık. Son kalan dört kişimiz ise iki grup halinde dörtlü yarıştılar. Bu güzel ekibin her biri birbirinden marifetliydi. Nasıl bir kare yakalamışsam, burada güleryüzlü Pril sunucusu mikrofonu yiyecek gibi çıkmış =) Ve aslında sunucu ile Gülizar abla arasında Feyza da var ama siz göremiyorsunuz =)))

Bu harika günün sonunda, bu güzel günü organize eden Müge Hanım'la (lacivert ceketli krem pantolonlu olan) toplu fotoğraf çekildik. Etkinliğin Muhacir Pazarı kısmına herkes gelemediği için bu fotoda herkes yok. Ben de Müge Hanım ile Melek'in arasındaydım aslında ama kendimi kestim =)

Pril biz Blogger'lara çok şık bir fırın kabı ile Pril limonlu elde yıkama hediye etti.

Bu da hızlı tabak yıkama yarışmasında kazandığım Pril Gold ile Pril önlüğüm. Ben 12 tabak yıkadım, arkadaşım 10 tabak. Ama Pril cömert gönüllülük yapıp aynı hediyeden ikimize de verdi. Teşekkürler Pril.

Blogger'lar olarak tatlı anılarla dolu harika bir gün daha geçirdik. Bu günü organize edip bizleri davet eden Müge Hanım'a, organizasyonda ona yardımcı olan Ünzile Hanım'a, güler yüzünü hiç eksik etmeden fotoğraflarımızı çeken beye, sevgisi sıcaklığı ve enerjisi hissedilen Açelya Akkoyun'a başta olmak üzere; etkinliğe katılan/katılamayan tüm Pril ailesine teşekkür ediyorum. Bilhassa belirtmeden geçemeyeceğim. Yetkililerin her biri (özellikle Müge ve Ünzile hanımlar) birbirinden güleryüzlü ve birbirinden samimi idi. Buluşma noktasına giderken acaba nasıl olur diye düşündüm ancak orada hiç tanımadığım insanlarla ve soğuk firma yüzleriyle değil, adeta uzun zamandır tanıdığım arkadaşlarımla sohbet edip vakit geçiriyor gibi hissettim. Böylesine samimi ve sıcak bir ilgi hepimizi ziyadesiyle mutlu etti. Yeni etkinliklerde Pril ailesiyle yeniden buluşmaktan mutlu olacağımı belirtmek isterim.

Sözlerimi burada bitirirken, Pril'in etkinliğimiz için yayınladığı yazıya da yer vermek istiyorum. Hepinize sevgilerimle.

Pril'in Basın Bülteni:

25 Mayıs 2014
  
Konyalı blogger’lar, Pril’in marka yüzü Açelya Akkoyun’la buluştu. 

Konya’nın en ünlü ve en çok takip edilen blogger’ları, bulaşık denilince aklımıza gelen ilk marka olan Pril ve onun sevilen marka yüzü Açelya Akkoyun’la bir araya geldi. Konya’mızın tanınan mekanlarından Havzan Etli Ekmek’te gerçekleşen etkinlikte, Açelya Akkoyun ile sohbet eden tüm blogger’lar keyifli vakit geçirdi.

Türkiye’nin en hamarat hanımını seçmek üzere farklı şehirlerde hanımlarla buluşan Pril, bu kez Konya’daydı. Bulaşıkta değişmeyen tercihimiz Pril, Konyalı blogger’ları da unutmadı. Konyalı blogger’lar, 25 Mayıs 2014 Pazar günü gerçekleşen yemekte Pril’in marka yüzü Açelya Akkoyun ile buluşma fırsatı yakaladı. Konya’mızın en ünlü lezzet duraklarından Havzan Etli Ekmek’te gerçekleşen etkinlikle blogger’lar Açelya Akkoyun ile sohbet ederek onu daha yakından tanıdı. Açelya Akkoyun; samimi yaklaşımı, sıcak ve keyifli sohbeti ile yemeğe katılan tüm blogger’ları etkilemeyi başardı. Yemeğin ardından yine Açelya Akkoyun ile birlikte Pril’in “Türkiye’nin En Hamarat Hanımı” Konya seçmelerini yaptığı aracını ziyaret etmek üzere Muhacir Pazarı’na geçildi. Blogger’lar burada da İstanbul’daki büyük finalde yarışmak üzere en çok bulaşığı, en kısa sürede yıkamak için yarışan hanımların mücadelesine tanık oldu. Yarışmada rekabet, heyecan ve bol eğlence vardı. Gün boyu devam eden etkinlik, Konya’nın en hamarat hanımının seçilmesi ile son buldu.

Pril’in yeni formülü çok güçlü…

Pril’in yağ lekelerine ve kurumuş kirlere karşı etkili ve mükemmel temizlik yaratan yeni formülü, bulaşıkta bir dönüm noktası yaratıyor. Benzersiz enzim teknolojisi yağları çözüyor, kurumuş kirleri söküp atıyor. Pril ile bulaşıklar ışıl ışıl parlıyor. Pril, Türkiye’de ilk ve tek enzim teknolojisi ile diğer deterjanların çıkaramadığı lekelerle kolayca başa çıkıyor. Pril’in yeni formülündeki aktif maddeler ve özel enzimlerin verdiği yoğun temizleme gücü inatçı lekeleri, yanmış yemek ve kurumuş nişasta kalıntılarını söküp atıyor. Aktif maddeler, lekeli yüzeye yapışıyor ve temas sağladığı kirleri söküyor. Enzimler ise kurumuş nişastalı yüzeylere yapışarak kalıntıları çözüyor ve kolayca çıkmalarını sağlıyor. Böylece Pril ile elde bulaşık yıkarken mükemmel temizlik için ovalamaya ve fazla güç harcamaya da gerek kalmıyor. 

Henkel dünya çapında Çamaşır ve Ev Bakımı, Beauty Care ve Yapıştırıcı Teknolojileri olmak üzere üç iş biriminde lider markalar ve teknolojilerle faaliyet göstermektedir. 1876 yılında kurulan Henkel, Persil, Schwarzkopf ve Loctite gibi tanınmış markaları ile faaliyet göstermekte ve hem tüketici ürünleri hem de endüstriyel alanda, global olarak pek çok pazar liderliği bulunmaktadır. Tüm dünyada yaklaşık 47.000 çalışanı bulunan Henkel, 2013 mali yılında 16 milyar 400 milyon Euro’luk satış ve 2,5 milyar Euro’luk faaliyet karı gerçekleştirmiştir. Henkel imtiyazlı hisse senetleri, Almanya DAX borsa endeksine kayıtlıdır.

Hande Ardane
Tel: +90 216 579 40 00 - 4276
Faks: +90 216 579 40 92       

Türk Henkel A.Ş.


Müge AKAY                                                   
Müşteri Direktörü                                                        
Med Partners Halkla İlişkiler                             
Tel: (0216) 577 41 41                                       
mt@medpartnersreklam.com

 

23 Mayıs 2014 Cuma

Git Kolayca, Alışkınsındır


Deyisense ki ben siye sahıp çıkamiyem, deyisense ki sevdan yüregime agır geliy; çek git o vakıt. Ardıya bakhma. Düşınme hiç ne eder ardımda galan deyi. Düşınecekh olsan yapmazdın zeten. Sen ki, içimde galan son eyi niyettiy. Sen ki inandıgım son dalı da kesip kopardiy. Neye bele ettin gurban? Heç mi düşınmediy insanoglı ne eder deyi? Mazgallara serilmiş körpe et kimin hissediyem kendimi. Hayat mangalının teli mazgalsa eger, sen celladım oldiy benim. Sallayıp duriysan elindeki yelpazeyi. Harliysan ateşi. Yaktiy beni yaktiy! Oyyy dertli başım. Siye inandıgım günden nefret ediyem. Ben seni insan sandımdı. Ne bileydim için kotıymış. Ne bileydim yüregin kokışmış... Koy git günaha salma daha başımı. Koy git tüketme gözım yaşını. Sehte parayı tespit eden makinayı buldı da insanoglı, sehte adamı tespit edeni bulamadı. Vışşş hıyrlar gele başıma. Dertliyim daralmışam. Get hele heç yere galabalık etme yüregimde. Koy get beni benimle bırak. Sen siye eyi bakh. Ki bu kötı galp sende oldıgı müddet, biliyem bakacahsın. Bi siye bakacahsın...
23 Mayıs 2014 / KONYA / 22.45

Konya Blogger Workshop Etkinligi-2

Bu yaziyi cok daha evvel yazmayi umud etmistim. Lakin Soma'da yasadigimiz hadise elimi de gonlumu de engelledi, yazmadim. Sponsor olan tum firmalar da bu gecikmeye anlayis gostereceklerdir eminim.

Biz Konyali Bloggerlar belli periyotlarla toplaniyoruz. Ilk bulusmamizdan burada bahsetmistim hatta gazeteye bile cikmistik. Ikinci bulusmamizi ise 10 Mayis 2014 sabahi gerceklestirdik. Ayrintilara bakalim:

Bu etkinligimizi Sevgili Zeynep ve ablalarin en tatlilarindan Ozlem Abla ile Fikriye Abla organize ettiler. Ucune de ayri ayri tesekkur ederim.

Bulusmamiz Cafe Margherita'daydi. Cafe sahipleri bizimle sicacik ilgilendiler. Ilk kez gittigim bu mekani hakikaten begendim.




Bu etkinlik vesilesiyle tanidigim Nuran arkadasim bizlere harika saksi susleri getirmis:



 Cafe'den goruntulere devam. Cay kasigina bayildim =)


Bloggerlarimizin toplu fotografi. Ben yokum fotografta:


Bu etkinlikteki workshop'imiz kanavice idi. Goblen Kanavice sponsorlugunda:


Sevgili Zeynep bizlere lavanta keseleri yapmis:


Sevgili Emine de harika anahtarliklar ormus bize:


 Tasli bilekliklerimiz Atolye Color'dan:


Nuran'in saksi susu:


Kanavicelerimizin ici:


Gulizar Abla bizlere iki renkli kurabiyeler getirmis:


Cafe'nin ikramlarindan:


Boncuklu bilekliklerimiz Ortakoy Aynur'dan:


Kedicikli lavanta keselerimiz Kirk bir Yama ve @atolye3elma' dan:


Adima ozel bu harika defter Nideno'dan
Adima ozel kitap ayracim Harfini Sec'ten
Fiyonk kitap ayracim Magichands'ten:


Bu guzel kutu ise, ismine bayildigim bu olsun yaHu'dan =)


Bu leziz lokum ve helva ise Giba'dan:


Harika cariklarim Hasibe Abla'dan:


Ismime ozel, yemeye kiyamadigim bu harika kurabiye Feyzacigim'dan:


Bizleri ilk etkinligimizde de yalniz birakmayan Sac Bakim'a kocaman kocaman tesekkurler:


Tabaklarimiz Kelebek Tasarim'dan:


Kanavicemi sablona bagli kalmadan hayal gucume gore isledim =)


Selva'dan kocaman bir paket:


Etkinligimizin hediyeleri bu kadardi. Tum sponsorlarimiza bizleri yalniz birakmadiklari icin cok tesekkur ediyorum. Ozellikle bu ikinci etkinlikte ikinci kez bize destek olan Sac Bakim'a cok tesekkurler.

Etkinlikten sonra Hasibe Abla ve ben once karnimizi doyurduk. Konya'da yeni acilan bir donerci var. Suriyeliler isletiyor. Uc yillik bir Suriye hayati olan Hasibe abla oraya gitmemizi onerdi. Ve bir Suriye lezzeti olan felafel'i onerdi bana. Ben de merakla denedim ve sevdim. Iste felafel:


Bunun ardindan Hasibe Abla ile Uluslararasi Ogrenci Bulusmasina gittik. Pek cok farkli kultur gorduk. Sonra Il Halk Kutuphanesi'ne gidip Osmanlica kaynak aradik. Daha sonra Neslihan'in onerdigi bir kitap bulusmasina gittik. Burada bize bir kitap bir de bileklik hediye ettiler:


Bu etkinlige katilan yazar Zeynep Ulker Sulun Hanim'in dogum gunu imis. Ona surpriz kutlama yapildi:


Ve Hasibe Abla ile son duragimiz Osmanlica kursumuz oldu =) Butun gun gezdik ama cok verimli bir gun gecirmis olduk. Yeni seyler ogrendik. Yorgun argin fakat bir kucak dolusu ani ile evlerimize donduk.

Etkinligi organize eden, destek olan ve katilan herkese tesekkurlerimle. Yeni bir yazida gorusmek dilegiyle,