Esma okuldan geldikten sonra odasına çekilmiş, kendince günün muhasebesini yapmaktaydı. Bir yandan kahvesini yudumlarken diğer yandan CD çalara ney taksimleri CD'sini taktı. Neyin insanı ortamdan koparan ve farklı alemlere dalmasına vesile olan o eşsiz sesinden çocukluğundan beri hep etkilenmişti. Onu dinledikçe hücrelerinin rahatladığını, kaslarının gevşediğini hissediyordu adeta. İşte böyle bir ortamda bu sabah okulda yaşananları düşünmeye ve irdelemeye başladı.
İnsanoğlu diğer tüm varlıklardan farklı yaratılmıştı. Kuşlar uçmayı, arılar bal yapmayı, ördekler yüzmeyi bilerek doğarken; insan her şeyi yaşaya yaşaya, göre göre, yapa yapa öğreniyordu. Ve insan olma çabası da bu öğrenilenlere dahildi. Her bir insan doğuştan bir takım özellikleri getirse de; bunları iyiye yahut kötüye doğru yürütmek, o yönde geliştirmek kendi elindeydi. Düşündü Esma. Genellikle insanlar hep gördüklerine inanır ve hükümlerini de ona göre verirler. Ancak küçük yaşta olmasına rağmen bunun ne kadar yanlış olduğunu yaşadığı bazı hadiselerle anlamıştı...
Okulda Esma'yı çok seven, adeta bölüşemeyen iki arkadaşı vardı, Zuhal ve Feride. Esma'nın kalbi insan olarak her ikisini de sevse de; Zuhal'i kendine daha bir yakın hissediyordu. Feride Esma'nın Zuhal'e olan bu yakınlığını anlamakta güçlük çekiyor, işin doğrusu onu biraz da kıskanıyordu. Esma durumu her zaman idare etmeye çalışsa da Feride olayı zaman zaman abartıyor ve haddini aşacak konuşmalara girişiyordu. İşte bu gün de o konuşmalardan biri olmuştu. Tam bir konu üzerinde konuşuyorlardı ki Feride Zuhal ve Esma'nın daha önceden bu konuda konuşup görüştüklerini, anlaştıklarını, fakat kendisinden olan biteni gizlediklerini zannetti. Aslına bakarsanız böyle sanması için hiçbir sebep yoktu ortada. Olay tamamen Feride'nin suizannından kaynaklanıyordu ve nasıl olur da benden habersiz bu konuyu konuşup ayarlama yaparsınız diye garip bir çıkış yaptı. Üstelik bunu ilk defa da yapmıyordu! Arkadaşları hatır için onu idare etmeye çalışsalar da bu kadar ileri gitmesi hiç hoş bir şey değildi. Dahası iddia ettiği şeyler gerçekte vuku bulmamış, tamamen onun kafasının içinde olduğunu zannedip senaryolaştırdığı şeylerdi. Bir anda ikisine yönelik konuşmasından vazgeçip Esma'ya dönen Feride, ona garip hislerle bağırmaya başladı Bir taraftan ona yakın hissediyor diğer taraftan onu sorguya çeker gibi bağırıyordu. "Sen nasıl olup da Zuhal'i benden daha çok sevebilirsin, neden kendini ona daha yakın hissediyorsun? Oysa bizim seninle aramızda akrabalık bağı dahi var uzaktan da olsa. O sadece bir okul arkadaşın. Bense hem arkadaşın hem akrabanım. Bana vermen gereken sevgiyi neden ona veriyorsun?!" 17 yaşındaki Esma o zamana kadar bu kadar ilginç bir çıkış yaşamamıştı hiç kimseden ve Feride'nin bu yersiz huzur bozmalarına bir son vermek gerektiğini düşünerek ona şunları söyledi :
"Öncelikle ben bir insan olarak ikinizi de seviyorum fakat kalbim kendisini Zuhal'e daha yakın hissediyor. Bana neden olduğunu soruyorsun. Aslında bu soruyu bana değil kendine sorman gerekirdi. Yine de bunları seni sevdiğim ve önemsediğim için anlatıyorum. Ola ki düşünüp ibret alır ve kendini değiştirme yoluna gidersin.
Sen her zaman olayların gördüğün kısmına inanıyor ve ona göre hükümler veriyorsun. Beni çok sevdiğini söylüyorsun. Ancak yaşadığımız hiçbir yanlış anlamada bugüne kadar bana neden diye sorup açıklama fırsatı vermedin. Ne zaman yanlış anladığın bir şey olsa karşıma dikilip 'sen bana şöyle yaptın, sen bana şunu demek istedin' diye bağırdın. Zuhal ise yanlış anladığı yahut anlayamadığı bir şey yaşadığında bana gelip bu neden böyle diye samimi bir şekilde soruyor ve açıklamamı bekliyor. Kısacası o beni dinliyor ve peşin hükümlülük yapmıyor. Sense sadece gördüğün şeylere inanıyorsun. Hayattaki en büyük yanlışlardan bir tanesinin gördüğüne inanmak olduğunu kendi hayatımda kaç kez tecrübe ettim. İşin iç yüzü görünenden farklıdır çoğu zaman. Bu nedenle sadece zahire bakarak hüküm veren insanlar çoğunlukta yanılmışlardır. Mesela ben bir konuda evet demeye çalışırım, sen onu zahirde hayır anladığın için sırtını dönüp gidiyorsun. Oysa anlasan ki ben orada sana evet demeye çalışıyorum... Bak Feride seni sevdiğim için söylüyorum bunları. Bu tavrın hem sana hem de etrafındaki insanlara zarar veriyor. Bu tavrın insanı çok yoruyor ve kendin de yoruluyorsun... Lütfen artık vazgeç önyargılarından. Peşin hükümlülüğü üzerinden sıyırıp at ve hayatına yepyeni bir sayfa aç. İnsanlara şüphe ve kötü niyet gözlüğü ile bakmayı bırakıp sevgi gözlüğü ile baktığın zaman her şeyin çok daha farklı olacağını sen de göreceksin!"
Esma bu sözleri biraz da üzülerek söylemişti arkadaşına. Ancak onun hatalarını anlayıp kalan hayatında kendini düzeltmesi, kendine ve etrafındaki insanlara zarar vermemesi için böyle sarsıcı bir konuşmaya ihtiyacı vardı. Ve bugün yaşanan olay o konuşmanın başlamasını tetikleyen unsur olmuştu. Esma tüm kalbiyle arkadaşı için dua edip gerçekleri görebilmesini ve kendini düzeltmek, gitgide daha iyi bir insan olmak için çabalamasını diledi. Belki de Zuhal'i daha çok sevmesinin nedenlerinden biri buydu! Dedik ya hani İnsanoğlu her şeyi görerek ve zamanla öğreniyor diye, Zuhal de zaman içerisinde kendisini çok değiştirmiş, karakterindeki ve yaşamındaki olumsuz yönlerini törpüleyip olumlu yönlerini geliştirmişti. Ve her gün bir öncekinden daha iyi bir insan olmak için çabalıyordu. Bu çabalara yakından şahit olan Esma bunları gördükçe Zuhal'e olan hayranlığı artıyordu.
Esma kahvesinden son damlaları yudumlarken; kendisi, Zuhal ve Feride için canı gönülden dualar etti. Aralarında geçen konuşmadan aklında sürekli yankı yapan kısım "O beni dinliyor" demesi olmuştu. Dinlemek anlamanın belki de yarısından fazlasıydı! Ve maalesef her insan dinleme erdemine sahip olamıyordu...
22.10.2019/KONYA /01.43