Merhaba sevgili blog dostları,
Aklım ve kalbim hep buralarda olsa da uzun zamandır yazı ekleyemedim. Ve şimdi farklı bir yazı ile karşınızdayım :)
Bundan 7 ay önce sol kulağımda enfeksiyona bağlı ani işitme kaybı oluştu. Kulağımda sürekli ziller çalıyor ve içine şiş batar gibi oluyordu. Ayrıca adından da anlaşılacağı gibi o kulaktan duymuyordum. Beyhekim hastanesinde yapılan testler sonucu acil olarak Konya Şehir Hastanesi'ne Hiperbarik Oksijen Tedavisi için gönderildim. Açıkçası o ana kadar hiperbarik terimini duymamıştım bile.
Şehir hastanesinde yapılan tetkikler sonucu kulağımdaki işitme kaybı için hiperbarik oksijen tedavisine başlamam uygun görüldü ve sıraya adım yazıldı. Böylece maceram başlamış oldu.
Başıma gelen bu hadise ile araştırıp öğrendim ki geçmeyen yaralar, işitme kaybı, göçük altında kalıp uzuv kesilmesi, ileri düzey kemik erimesi gibi bir çok rahatsızlıkta hiperbarik oksijen tedavisi uygulanıyormuş. Tedavi özetle basınçlı bir odada size oksijen verilmesi demek. Bu da hücre yenilenmesine ve çabuk iyileşmeye vesile oluyormuş.
Tedavime hemen başlanmayıp adımın sıra listesine yazılması ise bekleyen çok kişi olmasından kaynaklanıyor. İşitme kaybı tedavisinde süre çok mühim olduğu için AİK (ani işitme kaybı) hastalarına öncelik tanıyorlar. Benim tedavimle eş zamanlı olarak Ankara'daki bir akrabama da hiperbarik oksijen tedavisi uygulandı. Kendisiyle süreci konuşurken Konya'da bu tedavinin olmasına çok şaşırdığını belirtti. Eskiden sadece Ankara İstanbul gibi merkezlerde oluyormuş. Ama şimdi şehir hastaneleri sağolsun, pek çok yerde var.
Şimdi size tedavi bölümünü tanıtayım:
İşte bu kapsülün içinde hiperbarik oksijen tedavisi uygulanıyor. Öncelikle size bir dosya açılıyor ve birim doktorlarından birisi sizin doktorunuz olarak atanıyor. Yapılması gereken (yazılı) anket/soru cevap vb her şeyi doktorunuzla hallediyorsunuz. Sonra hangi seansa gireceğiniz hakkında bilgi veriliyor (sabah, öğleden sonra). Her bir seans iki saat sürüyor.
Denizaltını andıran kapsülün ışıkları yanınca görünümü böyle. Seans başlama saatinden en az 15 dakika önce orada hazır bulunmanız isteniyor çünkü kapsüle girmeden bir giyinme hazırlanma süreci var:) Mümkünse tok gelin diye de uyarılıyor çünkü seans esnasında basınçtan dolayı mide bulanması olabiliyormuş.
Seans öncesi size yüzde yüz pamuk kıyafetler veriyorlar. İçeride yüksek oranda oksijen olacağı için üzerinizde takı bulunması, oje, jöle gibi tutuşmayı artırıcı şeyler bulunması kesinlikle yasak. Bir defasında seans başlamasına geç kalıp sonradan gelen bir hanım aceleden kolundaki altın bilekliğini unutmuş. Kapsüldeki görevli bilekliği hemen sargı bezinin içerisine koyup iletme kapsülü ile dışarıya yollamıştı. Böyle bir durum olursa kapsülün(kabinin) kapılarını açmadan, minik iletme kapsülü ile dışarıdan içeriye içeriden dışarıya alışveriş yapmak mümkün. İçeride yüksek oksijenden dolayı parlama ve patlama olabileceği ihtimali ile üzerinizdeki pamuk kıyafetler ve su şişeniz harici hiç bir şey bulundurulmuyor. Hatta bir defasında seansa giren bir teyzenin ayağında polyester(ince) çorap vardı, onu uyarmışlardı bir daha bu çorapla gelme diye. Bir de içeride oksijen maskesini takacağımız zamana kadar kullanmamız için herkese birer kağıt maske veriliyor her seans öncesinde.
Kapsül içinde böyle yangın söndürücü tüp bulunuyor.
12+2 adet oturma alanı var. Her bir hasta bunlardan birine oturuyor. Bir de görevli giriyor sizinle beraber. Aynı tedavinin tek kişilik kapsül şeklinde olanları da varmış. Hatta haberlerden duymuşsunuzdur belki, ünlü futbolcu Ronaldo evine hiperbarik oksijen kapsülü kurdurmuş. Futbolcular erken yaşta jübile yaparken, Ronaldo'nun yaşına rağmen devam edebilmesinin nedeni buymuş. Ronaldo'nun onbinlerce dolara evine kurdurduğu tek kişilik kabin tedavisini devlet bizlere kocaman oda şeklinde üstelik ücretsiz veriyor. Ne diyelim, Allah devletimize zeval vermesin.
Kapsülün her iki tatafında da kapı var.
Bu kapıların arkasında televizyon ekranı var. Zira seans 2 saat sürüyor ve içerde zaman akıp gitmediği için oyalanmanız maksadıyla video açıyorlar. Siz o videoyu izlerken sıkılmıyor ve zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorsunuz. Benim seanslarım esnasında TRT'nin eski komedi dizisi Yedi Numara'yı izletiyorlardı. Her gün, bir önceki günden kaldığımız yeri açıyorlardı ve oradan devam ediyorduk.
Kapsülün ya da kabinin bir uçtan diğer uca görünümü böyle. Dışarıdan içeriye sokulabilen tek şey dediğim gibi pet şişede su. Onun da seans öncesi kapağını açmanız isteniyor. Zira içeride yüksek basınç oluşacağı için seans öncesinde şişenin kapağını açmaz da içeceğinizde açarsanız yüksek basınçtan dolayı şişe patlıyor. Buna dair video var internette. Oradan bakabilirsiniz. Ayrıca içeri girdiğinizde seans başlamadan önce herkese birer tane (sargı bezinden kesilmiş) bez parça veriliyor. Olaki ihtiyacınız olursa mendil amaçlı kullanmanız için. Zira dışarıdan içeriye mendil de sokmak yasak.
Bu fotoğrafta oturma alanlarına dikkatli bakarsanız yukarıdan ikişer hortumla bir maske indiğini fark edeceksiniz.
Maskeler burada daha yakından görünüyor. Her koltuğun yukarısından 2 hortum iniyor ve hortumların ucuna kişinin kullanacağı maske takılıyor. Bu hortumların birinden temiz oksijen girişi sağlanırken diğerinden de soluduğunuz karbondioksit çıkışı sağlanıyor. Yani kirli ve temiz hava birbirine karışmıyor. Maskeler kişiye özel takılıyor ve her kullanımdan sonra dezenfekte edilmeye gidiyor. Kadınlara S erkeklere M beden maske veriliyor. Böylece yüz hatlarınıza ancak uyum sağlıyor.
Seans başlarken kapılar kapatılıyor, herkes pet şişesinin kapağını açıyor ve içerideki görevli "dalış başlıyor" diyor. O sırada denizaltıyla denizin dibine daldığınızı düşünün, aynı onun gibi kapsülün basıncı yükseliyor. Haliyle sizde de kulak tıkanıklıkları oluyor. Aynı uçağa bindiğimizde yükselirken olduğu gibi. Zaten seansa ilk katıldığınızda daha seans başlamadan görevli basınç yükselirken kulağımızı nasıl eşitleyeceğimizi anlatıyor. Bu kapsüle gripken girmemek gerekiyor çünkü burun yolunuzun açık olması şart kulak eşitlemesi için. Eğer kulak eşitlemesi yapamıyorsanız kulakta çok ciddi sancı hissediliyormuş. Öyle bir durumla karşılaşanların hiç beklemeden görevliye bildirmesi isteniyor. Benim girdiğim dönemde bir kişinin başına böyle bir şey geldi. Bu durumda içerideki görevli öncelikle uyarı düğmesine basıyor ve dışarıdaki görevliye seslenerek seansın durdurulmasını istiyor. Sonra basınç eşitlemesinde problem yaşayan ya da kulağında ağrı oluşan hastaya bir damla damlatılıyor ve bu damla vesilesiyle hastanın ağrısı anında diniyor. Sonra seansa devam ediliyor ve basınç yükselmeye devam ediyor. Eğer hasta yine eşitlemekte sorun yaşarsa tekrar dışarıya sesleniliyor. İçerideki görevli normal konuştuğu zaman dışarıda takip eden görevli her konuşmayı duyuyor. Dışarıdaki ise bir mikrofondan konuşuyor ve ses içeriye o şekilde geliyor. Eğer hasta kulağını hala eşitlemiyor ve çok ciddi sancısı oluyorsa seans durduruluyor, basınç boşaltılıp kapı açılıyor ve o hasta dışarıya alınıyor. Daha sonra kapı kapatılıp seans tekrar başlıyor.
Seans başlayınca dalış tamamlanana kadar dediğim gibi kulak basıncınızı eşitliyorsunuz. Sonra darış bittiğinde oksijen maskelerinizi takmanızı istiyor görevli. Herkes görevlinin yardımıyla maskesini takıyor. Yüzünüze tam oturması kesinlikle çok önemli. Kaçak olmaması gerekiyor. Bu noktada bir sorun yaşıyorsanız muhakkak görevliye bildirmeniz lazım. Daha sonra oksijen solumaya başlıyorsunuz yüksek basınç altında ve bir müddet sonra içerideki mavi ledli lambalar sönüyor. Bu teneffüs vakti geldi demek. O sırada maskenizi çıkarıp su içiyor ve 2 dakika dinleniyorsunuz. Sonrasında mavi ledler tekrar yanıyor ve yeniden maskelerinizi takıp yüksek basınç altında oksijen solumaya devam ediyorsunuz. Bir müddet daha devam ettikten sonra 2 saatin sonuna yaklaşılıyor. Bu arada dalış yapan denizaltının yeniden yükselmeye başladığını düşünün. Yükselme başlarken mavi ledler yine sönüyor ve herkes maskesini çıkarıyor Kabin içi basınç dış ortam basıncı ile eşitleninceye kadar yani dalışın su yüzüne çıkması tamamlanıncaya kadar oturduğunuz yerde bekliyorsunuz ve görevli yerinizden kalkmamanızı istiyor. Çünkü ani kalkışlarda baş dönmesi yaşanabiliyormuş. Basınç eşitlendiği zaman pıs sesi gelince görevli kapıları açıyor ve herkes kabini terkediyor. Böylece seans bitmiş oluyor.
Hiperbarik oksijen tedavisine başladığınızda doktorunuzun uygun gördüğü gün kadar her gün hastaneye gelip gidiyorsunuz. Hiçbir şekilde ara vermemeniz gerekiyor. Yatan hastalardan da tedavi alanlar var. Hatta deprem bölgesinden getirilen hastalar bile olduğunu söylemişti doktorumuz.
Tedavinizin kaç gün süreceğine sizinle ilgilenen doktor karar veriyor ve belirli aralıklarla hastalığınıza göre testler yapılıyor. Bu testlerle iyileşme elde edilip edilmediği saptanıyor.
Ben AİK yaşayınca haliyle bir şaşkınlık ve bir korku yaşadım. Konya Şehir Hastanesi hiperbarik oksijen tedavisi birimine gittiğim ilk gün muayene odasında Metehan hoca vardı. O kadar güzel ilgilendi ve sorduğum her soruyu öyle güzel cevapladı ki, bu ilgisi ile kaygı yaşayan hastanın gerçekten ferahlamasına vesile oluyor. Tedavinin uygulandığı bölümdeki tüm diğer doktorlar da gerçekten ilgililer. Çalışanlar da aynı şekilde hem ilgili hem güler yüzlüler. Dilerim Allah hiçbirimize ihtiyaç etmesin ama başımıza bir şey gelirse devletimizin bize böyle bir hak tanıdığını ve işini güzel yapan doktorların olduğunu bilmek gerçekten çok rahatlatıcı bir duygu.
Yazımı görürler mi bilmiyorum ama başta Metehan Hoca olmak üzere hiperbarik oksijen bölümündeki tüm doktorlara ve tüm çalışanlara ilgilerinden dolayı can-ı gönülden teşekkür ediyorum. Hijyen kurallarına üst düzey dikkat edilen bir ortamda tedavi almamızı sağlayan Konya Şehir Hastanesi yetkililerine de teşekkür ediyorum.
İnsan hastalık başına gelince daha iyi anlıyor ki bu dünyada en önemli şey kesinlikle sağlık. Sağlığımız yerindeyse ne kadar şükretsek gerçekten azdır. Sıhhat, afiyet ve mutluluk içerisinde yeni bir yazıda görüşebilmek ümidiyle.
Umut hep vâr olsun.
06 Aralık 2023 / Konya Şehir Hastanesi /15.41