Penceresinin önüne koyduğu menekşeye nazikçe su verirken derin bir iç çekti. İçinde sanki bir anda boşalıvermeyi bekleyen yağmur bulutları vardı. Yüreği kabarmış, içi dolu dolu olmuştu. Bir vakittir bu hal üzereydi. Çiçeği sulaması bittikten sonra ne yapacağını bilemez halde mutfağa yöneldi. Kendine bir fincan kahve yapmaya karar verdi. Önce radyonun düğmesine dokundu. Musiki saati başlamıştı radyoda. O kahve hazırlıklarını yapadursun, radyodan bir ses yükseldi:
"Bu şarkımız, hislerini haykıramayıp içinde tutan tüm aşıklara gelsin, 'Yanımda Kal', hep birlikte dinleyelim"
Şarkı çalmaya başladığında cezveye su doldurmuş, kahve atmak üzereydi. Birden kulağı şarkının sözlerine takıldı:
"Öyle savunmasız bir zamandı
Bulduğunda beni
Sen başlattın, boyun eğdim
Kabullendim seni
Bu sözlerim sitem değil ama
Yazık değil mi bana
Çok yalnızdım kaybolmuştum
Sığındım işte sana...
Kaygılarım yeniden uyanıyor
Bu duygular beni ürkütüyor
Yeniden yaşamak mı gerekiyor
Yine acılar yine korkular
Yine aaaaaaaşk
Yanımda kal yanımda kal
Düşlerin yetmez ki bana
Yanımda kal yanımda kal
Çok geç rastladım sana"
Sözlere odaklanmasıyla ruhen dağılması bir oldu. Bu şarkıyı evvelce de işitmiş, lakin belki sözlerine kulak vermemişti bile. Şu an tam bir 'algıda seçicilik' yaşıyordu. Şarkının sözleri birebir yaşadıklarını anlatıyordu. Bir şarkı insanı bu denli etkiler miydi! Kalbi adeta paramparça olmuştu. Yahut zaten parçalanmış ancak kendi zoruyla bir arada tuttuğu kalbini salıvermiş, moleküllerine ayrılmasını izliyordu... Elindeki su dolu cezveyi daha fazla tutacak takati kalmamıştı. Yere fırlayan cezveden saçılan sular yerleri ıslatırken, o da artık kendisini taşıyamayan dizlerine yenilip olduğu yere çökerek sarsıla sarsıla ağlamaya başlamıştı. İşte yüreğine çöreklenen o yağmur yüklü bulutlar şimdi ardı ardına boşalıyorlardı. Bu esnada yaşadığı her şey gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyordu. Sevdiğinden aldığı darbe neticesinde kendisine bu konuda destek vereceğine ve onu asla yalnız bırakmayacağına dair söz veren dostu da bir anda kayıplara karışmıştı. Arada bir görünüp bahanelerini sıraladıktan sonra tekrar ortadan kayboluyordu. O ise tüm bu olup bitenlere anlam vermeye çalışmaktan yorgun düşmüştü...
Şarkı bittiği halde bir müddet etkisinden kurtulamayıp höyküre höyküre ağlamaya devam etti. Şimdi artık öylesine yorgundu ki, adeta ağlayacak takati dahi kalmamıştı. Çöktüğü dizlerinin üstünde çaresizce açık duran avuçlarını görüp, bilinçaltının ona verdiği bu mesaja üzüldü bir kez de. Adeta "Veronika ölmek istemiyor", kendisine uzatılacak kurtarıcı bir eli tutmak için avuçları açık, hazır bekliyordu...
Hikayenin sonunda "o el" geldi mi bilinmez. Bu kısmı okurun güzel kalbine bırakıyorum. Herkes yüreğine göre bir son biçecektir elbet. Kimi umutlu, kimi realist...
Eee ne diyelim o vakit yeni bir yazıda görüşmek ümidiyle. Umut hep vâr olsun...
15 Aralık 2018 / KONYA / 01.47
ne kadar güzel bir yazı offff offfff sen gel diyorsuuuuuun cümlesi ezgiyle çınladı kulaklımda
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
Silaynı zamanda dost olan bir sevgili gelsin veronika'nın moleküllerine ayrılan kalbini toplasın. iyi düşünelim iyi olsun. selametle
SilBence bu harika bir son olur. Hatta sonun başlangıcı :)
SilTebrik ederim, kaleminize sağlık..!
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Sil