Canım Urfam’da 2009’daki gezi hatıralarımı anlatmaya kaldığım yerden devam edeyim. Blog adresimin taşınması, helâl gıda araştırmaları, denediğim tariflerin yayınlanması derken araya bir hayli zaman girdi. En son 8 numaralı yazıda Viranşehir gezimizi anlatmış; 9.1 ve 9.2 numaralı yazılarımda da Urfam’ dan kareler sunmuştum sizlere. Şimdi kaldığımız yerden yola devam:
08 Ekim 2009 perşembe günü kahvaltımızı yine Halepli Bahçe’de yapıp Urfa merkez gezimize başladık. Helepli Bahçe’de otururken, bir tarihin üzerinde oturduğumu düşünürüm hep. Zira bahçenin hemen dibindeki kazıda, yerin çok değil 1-1,5 m altında bulunan mozaikler, amazon kadınlarının burada yaşadığını göstermiş ve dünyada sadece dört yerde bulunan bu KIRILMAMIŞ ve üstü İSİM YAZILI mozaikler korumaya alınmıştır. Evlerinin, hamamlarının kalıntısı da 2009’da bulundu. Oradaki kazı çalışmaları bitince Halepli Bahçe’nin de tamamen kaldırılacağı ve altının kazılacağı söyleniyor. Kim bilir ne cevherler çıkar ondan da.
İlk durağımız Balıklıgöl. O sevimli mübareklere yem atmanın hazzını yaşadıktan sonra seyrine doyum olmayan Rızvaniye’ye bakıp Anzılha Gölü’ne geçtik. Zeliha’ nın göz yaşlarını simgeleyen fıskiyeyi, gölü, köprüyü ve etrafı fotoğrafladıktan sonra Dergâh Camisi’ne yöneldik. Bu yıl her ayrıntıyı fotoğraflamaya çalıştım Urfam’da. Toplamda neredeyse 2500’e vardı adet. Dergâh Camisi’nin bahçesinde Risale-i Nur Müellifi Üstad Bediüzzaman Said Nursî’ nin ilk kabir yeri de bulunuyor. Vefatına yakın 30 kiloluk o bitkin halinde tüm rahatsızlığına rağmen adeta koşarak Urfa’ya gelen büyük insan, burada 23 Mart 1960’ta vefat etmiş ve o zamana dek görülmemiş bir kalabalıkla Dergâh Camisi’nin avlusuna defnedilmiştir. Ancak sonra bu mezardan çıkarılıp Isparta’da bilinmeyen bir yere gömülmüştür. İşte o ilk kabri Urfa’da hala korunmakta, ziyaret edilmekte.
Sonra Üstad’ın kabir yerinin tam karşısındaki Mevlid-i Halil Camisi’ni ve Efendimiz’in (Sallalahu Aleyhi Ve Sellem) Cedd’i Hazreti İbrahim Aleyhisselâm’ın doğduğu Mevlid-i Halil Mağarası’ nı ziyaret ettik. Ziyaretimizin ardından caminin bahçe çıkışında bulunan Hazreti İbrahim HalilUllah Kültür ve Eğitim Vakfı’nı görüp yol üzerinden Hasan Paşa Camisi’ ne vardık. Balıklıgöl ve Anzılha’dan geçen su, buraya kadar ulaşıyor. Balıklar da gün boyu gidip geliyorlar tabi bu güzergâhta. Mekânın genişliğine bakınca Nemrut’un nemrutluğunu ve Cenab-ı Hakk’ın kudretini bir kez daha anlıyor insan. İsterlerse dünya kadar büyük bir ateş yaksınlar. Allah ateşe “yakma!” dedikten sonra o ateş gül gülistan oluyor işte. Hasan Paşa’nın her karesini resmettikten sonra çarşılara geçiyoruz. Çarşının tavanı bile sanatlı. Burada sıra sıra kuruları, isotları görüyoruz. Canım Urfam’ın pullu tülleri de olmazsa olmazlardan. Sumak’ın baharatlaştırılmamış halini ilk kez burada gördüm. Karabiber tanesi gibi yuvarlak sarımsı bir şey. Ezmeden suya koyup, suya çıkan ekşisini kullanıyorlar Urfam’da.
Duraklarımızdan birisi de Kazaz Pazarı; nâm-ı diğer Bedesten. Halam çeyiz işlerine meraklı zaten :) Bir girdik zor çıktık. Renkli renkli çeşit çeşit margizetler, örtüler…
Gümrük Hanı, Hacı Kâmil Hanı, Arasa Hamamı, Ucuzluk Pazarı, İsotçu Pazarı ve daha sayamadığım bir sürü çarşı…
Sonra Şeyh Bekir Türbesi’ni ziyaret edip Ulu Cami’ye geçtik. Ulu Cami’yi ve oradaki saat kulesini izlemeyi çok seviyorum.
Ve artık yavaş yavaş taş konaklara girmeye başlıyoruz. İlk durak Gülizar Konukevi. Gittiğimiz her konakta Urfam’ın misafirperver insanları etrafımızda pervane olup bizi gezdirdiler. Allah’ım, dünyadaki en büyük mutluluklardan birisi Urfa’yı ve Urfalı’yı tanımak bence… Ne kadar şükretsem az kalır, buna eminim. Gülizar Konukevi çok güzel seçkin bir mekân. Odaları, hayatı, her yeri güzel. Buradan Hüseyin Paşa Camisi’ne geçtik. Sonra Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’ ne. Devlet Güzel Sanatlar Galerisi izlemeye-incelemeye doyamayacağınız bir taş konak. Pek çok devlet binası böyle taş konaklardan oluşuyor Urfam’da. Düşünsenize, bir iş için gidiyorsunuz ama mekânda hiç boğulmuyorsunuz. Çünkü gittiğiniz yer tarihi bir bina. Sonra Ptt önündeki o ilginç bankı gördük. Her yıl buradan geçerken ille bir dikkat ederim bu banka :) Çok değişik kıvrımlı bir yapısı var. Kimisi konveks kimisi konkav. Bankları bile özel :)
Yol üzerindeki sanatsal F.Nusret Hatipoğlu çeşmesinden sonra Yusuf Paşa Camisi’ni gördük. Kapaklı Pasajı, Şanlıurfa Belediyesi, yol ortasındaki şekerliğe benzeyen adlandıramadığım balıklı figürden sonra Şair Nabi Kültür Merkezi’ne vardık. Çok değişik yuvarlak şirin bir taş bina. Şair Nabi de edebiyatımızda önemli yeri olan Urfalı değerlerimizden birisi. Sonra yol ortasında ilginç bir dikme anıt görüp İl Kültür Müdürlüğü’ne vardık. İl Kültür Müdürlüğü de taş bir konak. Muhteşem bir bina. Bahçesi de çok güzel ve bahçede Urfa’da bulunan mozaiklerin, Urfa Müzesi’ndeki önemli eserlerin ve Balıklıgöl’ün heykelleri var. Burada uzunca bir inceleme yapıp bir dinlenme molası verdikten sonra tekrar yola koyulup Şanlıurfa Valiliği’ni, Tarım İl Müdürlüğü’nü ve sokağa masa açmış ciğercileri gördük. Sonra ara sokaklardan geçe geçe yola devam ettik ve taş evleri, kapıların üstündeki taş süslemeleri, ev duvarlarındaki özel kuş yuvalarını ve Urfa’nın olmazsa olmazı faydalıcıyı gördük :) Faydalı meyan kökü bitkisinden yapılan içecek. Çok faydalı olduğu için “faydalıııı faydalııı faydalıııı” diye bağırarak satıyorlar ve adı bu. İstanbul’daki şerbetçiler gibi aynı. Özellikle Ramazan’da “faydalı olmadan sofraya oturmayız” diyor Urfalılar.
Çok yorulmuştuk ve artık öğle yemeği vaktiydi. Halam da tatsın diye o enfes Tarsus çöreğinden aldık ve Halepli Bahçe’ye geçtik. Tarsus’ta bu çöreğe hiç rastlamadım. Belki vardır ama ben görmedim. Hep Urfa’da gördüm ama adına neden Tarsus çöreği demişler bilmiyorum.
Öğle yemeğinin ardından tekrar yola koyulduk. İlk durağımız Halepli Bahçe’deki Sakıbın Köşkü. Burası da muhteşem bir taş konak. Belediye başkanının resmi misafirlerini ağırladığı bir bina. Avlusu, eyvanı, odaları, hamamı, her yeri sanat eseri gibi. Bahçesindeki süs narları da çok güzel yaratılmışlardı. Bildiğimiz narın fındıktan az büyük olanları :) İkinci katın doğusunda yer alan odanın duvarlarını Sakıp Efendi’ nin mavi boyalı ahşap üzerine 1263 tarihli (M 1845) Ta'lik hattıyla yazılmış şiiri dolaşıyor. Gerçekten muazzam bir yer, mutlaka görmelisiniz. Sakıbın Köşkü’nden sonra yoldaki balık anıtını görüp Bediüzzaman mezarlığı’na geldik. Tarihte bilinen iki Bediüzzaman vardır. İlki bu mezarlığa ismini veren ve burada medfun bulunan Bediüzzaman Ahmet Hamedâni Hazretleri. O’ndan daha sonra yaşamış olan ikincisi ise yazının üst kısımlarında bahsettiğim Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri.
Mezarlıktan sonra Karakoyun Deresi’ne ve Hızmalı Köprü’ye geçtik. Hızmalı Köprü’nün güzel bir yapılış hikâyesi vardır. Hızmalı Köprü’nün bir ucunda da Millet Köprüsü bulunuyor. Ki Şanlıurfamız’ın kurtuluş mücadelesinde Fransızlar’ı şehri terke mecbur eden anlaşma 10.04.1920 tarihinde bu köprüde imzalanmıştır.
Sonra mezarlıkla köprü arasında kalan saat kulesini ve önündeki havuz ile ceylan anıtlarını gördük. Bu saat kulesinin ilk yapılış tarihi 1890’dır.
Sonra Kadıoğlu Camisi’ni, Şehit Nusret İlkokulun’nu, duvarlarında ayna olan aynalı bir apartmanı ve Pınarbaşı Konağ’ nı gördük. Konakta en çok ilgimi çeken zerzembe yani kiler olmuştu. Artık öyle yorulmuştuk ki otele dönüp biraz dinlenip hazırlandık. Ve akşam davetli olduğumuz Bahattin Ağabey gile gittik. Menüde yine temel olarak mercimek çorbası ve çiğ köfte vardı. Bahattin Ağabey bu defa çiğ köfteyi mutfakta değil, yanımızda yaptı. Maksadı bana ayrıntıları öğretmekti. Sağolsun, tüm incelikleri tek tek anlattı. Sorularıma da ayrıntılı cevaplar verdi. Yemekten sonra bu güzel ailenin o doyumsuz sohbetini bir kez daha yaşadık. Yorgun bir günün ardından dost muhabbetiyle şenlenmiş güzel ve verimli bir gece geçirmiştik. Ve Bahattin Ağabey’in benim için çok önemli olan el yazması Osmanlıca bir eseri hediye ederek sevincime sevinç eklenmesine vesile olmasıyla onlardan ayrıldık. Otele dönüp dinlendik zira yarın bu günden çok daha yorucu geçecekti :) Üç yıldır çok çok istediğim Deyr Yakup’a gidecektik çünkü.
Yeni bir yazıda buluşmak ümidiyle. Umut hep vâr olsun.
08 Ekim 2009 perşembe günü kahvaltımızı yine Halepli Bahçe’de yapıp Urfa merkez gezimize başladık. Helepli Bahçe’de otururken, bir tarihin üzerinde oturduğumu düşünürüm hep. Zira bahçenin hemen dibindeki kazıda, yerin çok değil 1-1,5 m altında bulunan mozaikler, amazon kadınlarının burada yaşadığını göstermiş ve dünyada sadece dört yerde bulunan bu KIRILMAMIŞ ve üstü İSİM YAZILI mozaikler korumaya alınmıştır. Evlerinin, hamamlarının kalıntısı da 2009’da bulundu. Oradaki kazı çalışmaları bitince Halepli Bahçe’nin de tamamen kaldırılacağı ve altının kazılacağı söyleniyor. Kim bilir ne cevherler çıkar ondan da.
İlk durağımız Balıklıgöl. O sevimli mübareklere yem atmanın hazzını yaşadıktan sonra seyrine doyum olmayan Rızvaniye’ye bakıp Anzılha Gölü’ne geçtik. Zeliha’ nın göz yaşlarını simgeleyen fıskiyeyi, gölü, köprüyü ve etrafı fotoğrafladıktan sonra Dergâh Camisi’ne yöneldik. Bu yıl her ayrıntıyı fotoğraflamaya çalıştım Urfam’da. Toplamda neredeyse 2500’e vardı adet. Dergâh Camisi’nin bahçesinde Risale-i Nur Müellifi Üstad Bediüzzaman Said Nursî’ nin ilk kabir yeri de bulunuyor. Vefatına yakın 30 kiloluk o bitkin halinde tüm rahatsızlığına rağmen adeta koşarak Urfa’ya gelen büyük insan, burada 23 Mart 1960’ta vefat etmiş ve o zamana dek görülmemiş bir kalabalıkla Dergâh Camisi’nin avlusuna defnedilmiştir. Ancak sonra bu mezardan çıkarılıp Isparta’da bilinmeyen bir yere gömülmüştür. İşte o ilk kabri Urfa’da hala korunmakta, ziyaret edilmekte.
Sonra Üstad’ın kabir yerinin tam karşısındaki Mevlid-i Halil Camisi’ni ve Efendimiz’in (Sallalahu Aleyhi Ve Sellem) Cedd’i Hazreti İbrahim Aleyhisselâm’ın doğduğu Mevlid-i Halil Mağarası’ nı ziyaret ettik. Ziyaretimizin ardından caminin bahçe çıkışında bulunan Hazreti İbrahim HalilUllah Kültür ve Eğitim Vakfı’nı görüp yol üzerinden Hasan Paşa Camisi’ ne vardık. Balıklıgöl ve Anzılha’dan geçen su, buraya kadar ulaşıyor. Balıklar da gün boyu gidip geliyorlar tabi bu güzergâhta. Mekânın genişliğine bakınca Nemrut’un nemrutluğunu ve Cenab-ı Hakk’ın kudretini bir kez daha anlıyor insan. İsterlerse dünya kadar büyük bir ateş yaksınlar. Allah ateşe “yakma!” dedikten sonra o ateş gül gülistan oluyor işte. Hasan Paşa’nın her karesini resmettikten sonra çarşılara geçiyoruz. Çarşının tavanı bile sanatlı. Burada sıra sıra kuruları, isotları görüyoruz. Canım Urfam’ın pullu tülleri de olmazsa olmazlardan. Sumak’ın baharatlaştırılmamış halini ilk kez burada gördüm. Karabiber tanesi gibi yuvarlak sarımsı bir şey. Ezmeden suya koyup, suya çıkan ekşisini kullanıyorlar Urfam’da.
Duraklarımızdan birisi de Kazaz Pazarı; nâm-ı diğer Bedesten. Halam çeyiz işlerine meraklı zaten :) Bir girdik zor çıktık. Renkli renkli çeşit çeşit margizetler, örtüler…
Gümrük Hanı, Hacı Kâmil Hanı, Arasa Hamamı, Ucuzluk Pazarı, İsotçu Pazarı ve daha sayamadığım bir sürü çarşı…
Sonra Şeyh Bekir Türbesi’ni ziyaret edip Ulu Cami’ye geçtik. Ulu Cami’yi ve oradaki saat kulesini izlemeyi çok seviyorum.
Ve artık yavaş yavaş taş konaklara girmeye başlıyoruz. İlk durak Gülizar Konukevi. Gittiğimiz her konakta Urfam’ın misafirperver insanları etrafımızda pervane olup bizi gezdirdiler. Allah’ım, dünyadaki en büyük mutluluklardan birisi Urfa’yı ve Urfalı’yı tanımak bence… Ne kadar şükretsem az kalır, buna eminim. Gülizar Konukevi çok güzel seçkin bir mekân. Odaları, hayatı, her yeri güzel. Buradan Hüseyin Paşa Camisi’ne geçtik. Sonra Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’ ne. Devlet Güzel Sanatlar Galerisi izlemeye-incelemeye doyamayacağınız bir taş konak. Pek çok devlet binası böyle taş konaklardan oluşuyor Urfam’da. Düşünsenize, bir iş için gidiyorsunuz ama mekânda hiç boğulmuyorsunuz. Çünkü gittiğiniz yer tarihi bir bina. Sonra Ptt önündeki o ilginç bankı gördük. Her yıl buradan geçerken ille bir dikkat ederim bu banka :) Çok değişik kıvrımlı bir yapısı var. Kimisi konveks kimisi konkav. Bankları bile özel :)
Yol üzerindeki sanatsal F.Nusret Hatipoğlu çeşmesinden sonra Yusuf Paşa Camisi’ni gördük. Kapaklı Pasajı, Şanlıurfa Belediyesi, yol ortasındaki şekerliğe benzeyen adlandıramadığım balıklı figürden sonra Şair Nabi Kültür Merkezi’ne vardık. Çok değişik yuvarlak şirin bir taş bina. Şair Nabi de edebiyatımızda önemli yeri olan Urfalı değerlerimizden birisi. Sonra yol ortasında ilginç bir dikme anıt görüp İl Kültür Müdürlüğü’ne vardık. İl Kültür Müdürlüğü de taş bir konak. Muhteşem bir bina. Bahçesi de çok güzel ve bahçede Urfa’da bulunan mozaiklerin, Urfa Müzesi’ndeki önemli eserlerin ve Balıklıgöl’ün heykelleri var. Burada uzunca bir inceleme yapıp bir dinlenme molası verdikten sonra tekrar yola koyulup Şanlıurfa Valiliği’ni, Tarım İl Müdürlüğü’nü ve sokağa masa açmış ciğercileri gördük. Sonra ara sokaklardan geçe geçe yola devam ettik ve taş evleri, kapıların üstündeki taş süslemeleri, ev duvarlarındaki özel kuş yuvalarını ve Urfa’nın olmazsa olmazı faydalıcıyı gördük :) Faydalı meyan kökü bitkisinden yapılan içecek. Çok faydalı olduğu için “faydalıııı faydalııı faydalıııı” diye bağırarak satıyorlar ve adı bu. İstanbul’daki şerbetçiler gibi aynı. Özellikle Ramazan’da “faydalı olmadan sofraya oturmayız” diyor Urfalılar.
Çok yorulmuştuk ve artık öğle yemeği vaktiydi. Halam da tatsın diye o enfes Tarsus çöreğinden aldık ve Halepli Bahçe’ye geçtik. Tarsus’ta bu çöreğe hiç rastlamadım. Belki vardır ama ben görmedim. Hep Urfa’da gördüm ama adına neden Tarsus çöreği demişler bilmiyorum.
Öğle yemeğinin ardından tekrar yola koyulduk. İlk durağımız Halepli Bahçe’deki Sakıbın Köşkü. Burası da muhteşem bir taş konak. Belediye başkanının resmi misafirlerini ağırladığı bir bina. Avlusu, eyvanı, odaları, hamamı, her yeri sanat eseri gibi. Bahçesindeki süs narları da çok güzel yaratılmışlardı. Bildiğimiz narın fındıktan az büyük olanları :) İkinci katın doğusunda yer alan odanın duvarlarını Sakıp Efendi’ nin mavi boyalı ahşap üzerine 1263 tarihli (M 1845) Ta'lik hattıyla yazılmış şiiri dolaşıyor. Gerçekten muazzam bir yer, mutlaka görmelisiniz. Sakıbın Köşkü’nden sonra yoldaki balık anıtını görüp Bediüzzaman mezarlığı’na geldik. Tarihte bilinen iki Bediüzzaman vardır. İlki bu mezarlığa ismini veren ve burada medfun bulunan Bediüzzaman Ahmet Hamedâni Hazretleri. O’ndan daha sonra yaşamış olan ikincisi ise yazının üst kısımlarında bahsettiğim Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri.
Mezarlıktan sonra Karakoyun Deresi’ne ve Hızmalı Köprü’ye geçtik. Hızmalı Köprü’nün güzel bir yapılış hikâyesi vardır. Hızmalı Köprü’nün bir ucunda da Millet Köprüsü bulunuyor. Ki Şanlıurfamız’ın kurtuluş mücadelesinde Fransızlar’ı şehri terke mecbur eden anlaşma 10.04.1920 tarihinde bu köprüde imzalanmıştır.
Sonra mezarlıkla köprü arasında kalan saat kulesini ve önündeki havuz ile ceylan anıtlarını gördük. Bu saat kulesinin ilk yapılış tarihi 1890’dır.
Sonra Kadıoğlu Camisi’ni, Şehit Nusret İlkokulun’nu, duvarlarında ayna olan aynalı bir apartmanı ve Pınarbaşı Konağ’ nı gördük. Konakta en çok ilgimi çeken zerzembe yani kiler olmuştu. Artık öyle yorulmuştuk ki otele dönüp biraz dinlenip hazırlandık. Ve akşam davetli olduğumuz Bahattin Ağabey gile gittik. Menüde yine temel olarak mercimek çorbası ve çiğ köfte vardı. Bahattin Ağabey bu defa çiğ köfteyi mutfakta değil, yanımızda yaptı. Maksadı bana ayrıntıları öğretmekti. Sağolsun, tüm incelikleri tek tek anlattı. Sorularıma da ayrıntılı cevaplar verdi. Yemekten sonra bu güzel ailenin o doyumsuz sohbetini bir kez daha yaşadık. Yorgun bir günün ardından dost muhabbetiyle şenlenmiş güzel ve verimli bir gece geçirmiştik. Ve Bahattin Ağabey’in benim için çok önemli olan el yazması Osmanlıca bir eseri hediye ederek sevincime sevinç eklenmesine vesile olmasıyla onlardan ayrıldık. Otele dönüp dinlendik zira yarın bu günden çok daha yorucu geçecekti :) Üç yıldır çok çok istediğim Deyr Yakup’a gidecektik çünkü.
Yeni bir yazıda buluşmak ümidiyle. Umut hep vâr olsun.
Canım , ne güzel gezmişsin maşaallah..Bizlerle paylaştığın içinde sağolasın gitmiş kadar olmasakta hayalimizde epey canlandı o mubarek yerler...:)
YanıtlaSilsevgiler
Aslıhancım, Şanlı Urfa, Antep, Mardin, hep görmeyi arzuladığım şehirlerin başında geliyor, birgün nasip olursa senin bu yazılarını yanıma rehber olarak alıcam:) emeğine ellerine sağlık canım. Cahidem de sevgi ve selamlarını gönderdi, ikimiz adına cumanı tebrik ederim canım.
YanıtlaSilCanım hayırlı cumalar, sevgiler
YanıtlaSilmerhaba sevgili urfa tutkunu..
YanıtlaSilbirkac yil once bende hem gaziantep hem de sanliurfa da bulundum..ve hayran kaldim..havasi,carsilari,parklari,tarihi yerleri muhtesem..insanlari cok misafirperver.hep aklimin bir kosesinde kalmistir simdi oralar.tekrar gitmeyi cok istiyorum.insallah nasip olur yeniden..sevgiler,selamlar..
Sevgili Aslıhan cığım,
YanıtlaSilNe yazık ki Kayseri den daha ileri gitmek nasip olmadı.Toplum olarak kültür gezilerine çıktığımız pek de söylenemez değil mi?İnş. birgün Urfa, k. maraş ve antep e gezmeyi çok isterim. Mardin i merak ediyorum ama oraya gitmeye cesaret edebilir miyim bilmem:(
Sevgilerimle..AEO
Sevgili Aslıhan cığım,
YanıtlaSilNe yazık ki Kayseri den daha ileri gitmek nasip olmadı.Toplum olarak kültür gezilerine çıktığımız pek de söylenemez değil mi?İnş. birgün Urfa, k. maraş ve antep e gezmeyi çok isterim. Mardin i merak ediyorum ama oraya gitmeye cesaret edebilir miyim bilmem:(
Sevgilerimle..AEO
CANIM URFAYA GELİRSEN HABERİM OLSUN MUTLAKA SELAMLAR.
YanıtlaSilSelamlar :)
YanıtlaSilBloğunuzdaki yazılara binaen sizi etkinliğimize davet etmek istiyorum, katılırsanız sevinirim.
Etkinliğimize katılır mısınız?
"İslamın Işığında" Dini Etkinliği 2 - Aşk ve Evlilik
humeyraninyeri.blogspot.com
gelibolu17.blogspot.com
tarafından hazırlanmış olan "İSLAM'IN IŞIĞINDA"
isimli etkinliğimize vereceğiniz destekler için şimdiden çok teşekkürler.
Biz düşündük ki, hepimiz sayfalarımızda önceden belirlediğimiz bir konu hakkında yazılar yazıp yayınlarsak, hem hep birlikte yeni ayetler, hadisler, dualar öğreniriz,
hem de belirlenmiş olan konu hakkında bilgilerimiz tazelenir.
22 NİSAN-7 MAYIS
tarihleri arasında etkinliğimize
humeyraninyeri.blogspot.com
yani ben ev sahibeliği yapacağım.
Sayfanızda yazınızı yayınlayıp başına
-İslam'ın Işığında-
yazıp bana haber verirseniz yazınızı zevkle sayfamda yayınlarım.
Ayrıca bu etkinliğe isteyen herkes katılabilir,
davetiye götüremediğimiz arkadaşlarımız lütfen kusura bakmasınlar.
Etkinliğimize herkes davetlidir...
Sevgiler
ne kadar güzel geçmiş geziniz maaşallah karış karış gezmişsiniz bu güzel şehri.
YanıtlaSilinşallah en kısa zamanda banada nasibolur.
ALLAHA emaet ol
Urfa'ya geçen sene gittim. Çok kısa bir gezi de olsa aklım kaldı oralarda ...
YanıtlaSilHerkesin başındaki eflatun poşulardan, Balıklı Göl'den , mezarlıktan, Karınca evlerinden gözlerimi ve aklımı hala alabilmiş değilim İnşallah tekrar gitmek nasip olur. Sevgiler...
Aslıhancığım,
YanıtlaSilne güzel anlatmışsın,kalemine sağlık.
İnşaallah iyisindir,uzun zaman olmuş ara vereli,
Rabbime emanet ol,sevgilerimle...
Selamün aleyküm canım kardeşim,
YanıtlaSilTaşındım yerleştim çok şükür.Görüşmeyeli iyisindir inşaallah.Yazını okuyamadım daha sonra okurum inşaallah canım.Herkese yorum yazamadım.Yorgunluk halim devam ediyor.Allah'a emanet ol canım benim...
Aslıhancığım,
YanıtlaSilKardeşinden, hasta olduğunu öğrendim,Rabbim hayırlı şifalar versin,inşaallah tez zamanda sağlığına kavuşursun(amin),sevgilerimle...