Bir önceki yazıdan devam edelim Urfamız'ı gezmeye:
10 Ekim 2009 Cumartesi sabahı ilk işim yıllardır kaldığımız otelin fotoğraflarını çekmek oldu. Farkettim ki o güzel bahçeyi-havuzu kaç yıldır fotoğraflamamışım. Bu yıl fotoğraftan yana hiç eksiğim kalmasın istedim. Özledikçe açıp bakayım, doya doya yaşayayım Urfam'ı. Acaba bir sonraki sene hastalanıp da gelemeyecek olmam içime mi dolmuştu...
Fotoğraflardan sonra Halepli Bahçe'ye geçtik. Babam ve halam çayı-sofrayı ayarlarken annem ve ben de biber söğürtmek ve tırnaklı ekmek almak için fırının yolunu tuttuk. Fırıncıdan müsade alıp tırnaklı ekmeğin yapılışını fotoğraf çektim. Kahvaltının ardından soluğu Er-Ruha Otel'de aldık. İçerisinde yapay mağara var. Binası Urfa taş konakları görünümünde zaten. Çok güzel bir bina. Dekorasyon da iyi. Bazen kendinizi antikacı dükkanında geziyor sanıyorsunuz.
İkinci durağımız Harran Üniversitesi Kültür Evi idi. Tadilatta olduğu için her yerini gezemedik ama yine de gördüğümüz kısımlar muhteşemdi. Sanatsal bir şekilde ince ince işlenmiş taşlar, tarihi yansıtan odalar, ikinci katın terasına kurulmuş kuyu, konağın içindeki taştan oyma su yolu ve daha neler neler...
Bir sonraki uğrak yerimiz Balıklıgöl Sağlık Ocağı. Hastalıkta en önemli şey moral. Düşünsenize, hasta olduğunuz için sağlık ocağına gidiyorsunuz; ama bina o kadar farklı ve ferah ki içiniz aydınlanıyor. Doktorlardan rica ettik gezebilir miyiz diye, sağolsunlar izin verdiler. Biz gezimizi tamamlayamadan 112'ye anons gelince doktorlar da biz de apar topar çıkmak zorunda kaldık ama yine de o ana kadar pek çok foto çekebildim.
Çıkışta sağlık ocağının yanındaki bakkalda mırranın toz halini gördüm ve ardından Çardaklı Köşk'e geçtik. Çardaklı Köşk lokanta olarak hizmet veriyor. Her bir odası çardak şeklinde olduğu için bu adı almış. Güleryüzlü bir personel karşılıyor sizi. Bina gerçekten çok güzel, tüm diğer taş konaklar gibi...
Çardaklı Köşk' ten sonra Narlı Ev' e gitsek de kapalıydı. Çok merak etmeme rağmen gezemedim burayı. Bir dahaki sefere inşaAllah.
Şurkav Çarşısı'nda bir çay ve fotoğraf molası verdikten sonra Şurkav Vakfı'na gittik. Belki de haftasonu olması münasebetiyle görevli beyden başka kimseler yoktu. Gezmek isteğimizi dile getirince görevli beyefendi izin verdi ve bizimle o kadar ilgilendi ki... Bahçedeki kudret narını, süs narlarını anlattı. Urfa'yı anlattı. Misafiriz diye tam bir Urfa misafirperverliği sergiledi işte =) Şurkav Vakfı'nın duvarlarında Urfam'ın bazı yerlerinin eski ve yeni hallerinin fotoğrafları var. İşte size bir örnek:
Şurkav Vakfı'ndan sonra Narlı Ev'e tekrar uğradık ama halen kapalı olduğu için göremedik. Ardından Selahaddin Eyyubi Camisi'ni gördük. Çok güzel bir yapı gerçekten. Eski adıyla Fırfırlı Kilise.
Camiden sonra en merak ettiğim yerlerden birine gittik, Küçük Hacı Mustafa Hacıkâmiloğlu Konağı; nâm-ı diğer Cevahir Konukevi. Urfamız'a gitmemiş olsanız bile çoğunuz burayı duymuşsunuzdur sanırım. Bir hanım işletmecisi var. Sık sık tv'de / haberlerde çıkıyor. Belediye başkanı konuklarını burada ağırlıyor genelde. Zaten Valilik Konuk Evi diye de geçiyor. Odaları, avlusu, eşyaları, döşenme tarzı ile gözünüzü alamayacağınız ve huzurlu vakit geçireceğiniz bir mekân.
Cevahir'den sonra tetirbelerden (çıkmaz sokak) geçe geçe Yıldız Sarayı Konukevi'ne ulaştık. Ana yoldan arka sokağa girince sizi karşılayan bu enfes bina, güzelliği ve göz alıcılığı ile şaşırmanıza sebep oluyor. İşte Yıldız Sarayı'ndan küçük bir kare:
Yıldız Sarayı'ndan sonra ara sokaklardan (nereye gittiğimizi bilmeyerek) yola devam ederken karşımıza Nimetullah Camisi ve Kazancı Bedih Sokağı çıktı. Yolda eski binaları, taş evleri, biber çekme makinasını görerek ilerlerken Şeyh Abdulkadir Türbesi diye bir yere rast geldik. Oradaki halktan öğrendik ki Şeyh Abdulkadir, Dergâh Camisi'nin orda medfun bulunan Osman Avni Dede'nin hocası imiş. Şeyh Abdulkadir, eskiden ilim tahsil edilen ama şu an kullanılmayan bir medresenin içinde yatıyor. İçeriyi de gezmek nasip oldu. Bu güzel tevafuğu karşımıza çıkaran Allah'a (celle celaluHu) hamd ederek yolumuza devam ettik ve Vali Kemalettin Gazezoğlu Kültür Sanat Merkezi'ne ulaştık. Yine güzel bir bina ve yine bizi kapıda karşılayan güzel insanlar... Merkezin içinde Reji Kilisesi de bulunuyor. Orayı da gezdik. Şu an kullanılmıyor olsa da, ilk kez kullanılabilecek durumda bir kilise gördüm:
Kiliseden sonra ara sokaklardan yürüyüşümüze devam ettik. 11 Nisan Kurtuluş İlkokulu'nu, ara sokakta kurulu bir kalaycı dükkanını ve daha pek çok güzelliği gördük. Ard arda yüzlerce fotoğraf çeken makinam bu duruma daha fazla dayanamayıp "şarjım bittiiii" diye kapandı =) Dolayısıyla gezinin kalan kısmını sadece beynime kaydedebildim. Bu günkü gezimizde taş konaklara gidelim diye plan yapmıştık ama ara sokaklarda öylesine gezerken karşımıza öyle çok görülesi yer çıktı ki... Urfa'da herhangi bir plan yapmadan kendinizi sokağa atar ve öylesine yürümeye başlarsanız bile tarihi bir gezi yapmanız mümkün. Adım başı eski bir bina-eser...
Bunca yorgunluğun ardından Halepli Bahçe'ye gittik öğle yemeği için. Giderken o meşhur misss gibi susamlı Tarsus çöreklerinden almayı da ihmal etmedik =) Yemekten sonra Balıklıgöl'e geçtik. Kültür Sanat Festivali etkinlikleri çerçevesinde Balıklıgöl Amfi Tiyatro'da halk oyunları sergileniyordu ve ardından da çiğ köfte dağıtıldı. Her şey çok güzeldi. Çiğ köftelerimizi aldıktan sonra herkes Balıklıgöl tarafına geçerken biz Rızvaniye'ye geçmeyi tercih ettik. Rızvaniye'nin o huzur dolu, gönle inşirah veren bahçesine oturup Balıklıgöl'ü seyre koyulduk. İnsan orada hiç bir şey yapmadan saatlerce otursa, sadece seyretse, inanın canı sıkılmıyor. Gönlünüze bir şeyler akıyor sanki, siz farkına bile varmadan...
Akşam olmuştu ve atık Balıklıgöl'den ayrılık vakti gelmişti. Bu gün son günümüz Urfam'da. Bunu şimdiye kadar hiç kimseye söylememiştim ama nedense içime bir sıkıntı geldi. "Seneye gelemeyeceğim" gibi bir his kapladı ruhumu. Balıklıgöl'den çıkasım gelmedi. Gözlerimi de kendimi de ayıramadım. Annemler arabaya varmışlar, beni bekliyorlarmış. Farkında bile değilim gittiklerinin. Meğerse hakikaten bir sonraki yıl gidemeyecekmişim Urfam'a. Hastalık sağlık derken bu yıl nasip olmadı. Ne yapalım, her şeyde bir hayır vardır. Ama bunun burukluğunu bundan bir yıl önce yaşamıştım...
Akşam stadyumda sıra gecesi ve Alişan konseri olacaktı. Bunca senedir Canım Urfam'a gider gelirim, hiç sıra gecesi izlemedim. Gidip bir görelim dedik. Önce bir çocuk korosu çıktı. Sıra gecesi değilse de ona yakın anlar yaşadık. Çocuklar şiveli şiveli çok güzel söylüyorlardı. Ardından Alişan çıktı. Sonradan program değiştiğinden midir nedir sıra gecesi ekibi çıkmadı. Biz de Alişan çıkınca kalkıp yola düştük. İşte en zor an, Urfam'a veda etme anı...
Her yıl dönüşte Birecik sınırını çıkıncaya kadar gözlerimi kapamam. Urfam'ı bir saniye bile fazla görsem kârdır derim, etrafı seyrederim. Yine öyle oldu. Mirkelâm'da küçük bir mola verdikten sonra yola devam ettik ve sabaha karşı dört gibi halamın Adana'daki oğlunun evine vardık. Hoş beşten sonra hemen uykuya daldık tabi. Sabah (11 Ekim 2009 Pazar) kahvaltıdan sonra Hikmet Ağabey'im benim için ufak bir Adana gezisi düzenledi, sağolsun. Önce Balcalı kampüsünden barajlaştırılmış Seyhan Nehri'ni izledik. Yeşilin ve mavinin öyle güzel tonları var ki... Allah (celle celaluHu) ne güzellikler yaratıyor! Ardından yola devam ettik ve yol kenarına kurulmuş seyyar çay bahçelerinden birinde nehri izleyerek çay keyfi yaptık. Sonra da benim çok çok sevdiğim, ama kelepir yerlerden başka bir yerde de hakikisini bulamadığım =) Adana kebabını yemeye gittik. Güzel bir yemek ve sohbetin ardından halamı; oğlu-gelini ve torunuyla Adana'da bırakıp annem babam ve ben yola koyulduk. İstikamet Konya. Bunca yorgunluğun ardından neredeyse tüm yol boyunca bayılmış bir şekilde yata yata geldim =) Allah sağlık versin direksiyon da babama kaldı tabi. Ona bir faydam olmadı yani. Akşam üzeri Konyamız'a vardık. Evde babaannem, Hilâl ablam ve eşi, Hatice Teyzemiz ve tabi minik paşam Hamza bizi bekliyorlardı. Urfa'dan ayrıldığım için her ne kadar buruk olsam da, paşama kavuştuğum için de bir o kadar mutluydum. Teyze olmak çok güzel bir duygu =)
2009 yılı Urfa gezimiz böylece hitama ermiş oldu. Bu yıl her ne kadar gidememiş olsam ve gidemeyecek gibi görünsem de, ben hâlâ nereden hangi tatil çıkar da ne bahane olur ki giderim diye düşünmekteyim. İnsan göz bebeğinden, tutkusundan ayrı kalamıyor. Adeta nefesi içinde boğuluyor. Tutku böyle bir şey işte. Allah beni Urfam'dan Urfam'ı benden ayırmasın. Amin.
Sağlıklı sıhhatli yeni bir Urfa gezisi yazı dizisi ile buluşmak ümidiyle. Umut hep vâr olsun.
Urfanın kitabını sen yazıyorsun galiba canım ellerine yüreğine sağlık canım hayırlı bayramlar
YanıtlaSilSağolasın Keyfeseyran cığım. Uzun zamandır yoktun, hoşgeldin. Hayırlı bayramlar.
YanıtlaSilselam olsun Medine den:)
YanıtlaSilAslıhancığım hayırlı huzurlu güzel bir bayram dilerim canım Rabbim tekrar nasip etsin sevdiklerinle birlikte sağlıcakla muhabbetle kal
selamun aleykum.
YanıtlaSilAslihanim guzel arkadasim,mubarek ramazan bayramin kutlu olsun.rabbim bizleri nice bayramlara eristirsin.ailenle huzurlu bir bayram gecirmeni,ve safi olan ALLAHTAN sana sifa diliyorum.
sevgiler.huzurlu bayramlar.bide bol evetli cifte bayram diliyorum:))
Canim yazini en kisa zamanda okuyacagim,
YanıtlaSilBayramini kutlamak için geldim :)
Hayirli bereketli bayramlar olsun insaAllah...
Ve Aleykum Selam,
YanıtlaSilCanım arkadaşlarım, çok sağolun. Ben de hepinizin bayramını ayrı ayrı tebrik ediyorum.
S A,SEVGİLİ ASLIHANCIM,İNŞALLAH İYİSİNDİR ÖYLE ÜMİD EDİYORUM,SANA SAĞLIKLI,HUZURLU GÜNLER DİLERİM,SELAM VE DUA İLE
YanıtlaSilVe Aleykum Selam Feriha Ablacığım,
YanıtlaSilAllah razı olsun, ben daha iyiceyim. Güzel duaların için sağolasın. Sana da sağlık afiyet dilerim. Allah'a emanet ol.
sevgili aslıhan ne güzel anlatıyorsun urfayı.inan urfayı seninle seviyorum.gerçek bir urfa tutkunusun sanırım.sevgiler canım
YanıtlaSilcici ziyaretin içinse teşekkürler
Rica ederim. Bu güzel sözler için ben teşekkür ederim Sevgili Minti.
YanıtlaSilhafta sonu Urfa' ya gezmeye gittik. çok güzel peygamberler şehri. yalnız viranşehre gitmediğimize çok pişman olduk. inşallah bir dahakine.
YanıtlaSilSevgili Özlem Viranşehir'e mutlaka gitmelisiniz. Hazreti Eyüp'ün kabri var, Viranşehir'e bağlı Eyüp Nebi Köyü'nde. Hanımı Rahime Hatun var. Bir de Hazreti Elyesa var. Ayrıca Viranşehir merkezde de görülecek önemli yerler var. Gidersiniz inşaAllah.
YanıtlaSilmerhaba urfa tutkunu,hemşerim konyalıymışsınız ama urfa hayranlığınız bizden fazla görüyorum sizin kadar değilsede bende konyayı sevmiştim sanırım bu gibi şehirlere bizleri çeken mübarek zatlar ve manevi havası sizin sitenizi makaron tarifi araken gördüm güzel şeyler paylaşıyorsunuz özellikle memleketim urfamı tekrar bekleriz inşaallah allha emanet olun.
YanıtlaSilSevgili Turkuaz, çok teşekkür ederim. Ben de sizin gibi düşünüyorum. Manevi atmosferden dolayı böylesine seviyor olabiliriz belki. Ama ben canım Urfam'ı görmeden sevdim =) Kısmetse elbette istiyorum tekrar gelmeyi. Sizler de Konyamız'a buyrun. Allah'a emanet.
YanıtlaSilselamünaleyküm urfa tutkunu sizin blogu bizim pastaneden makaron tariflerini takip ederken gördüm.sizde paylaşmışsınız maalesef benim yaptıklarım güzel sonuç vermedi biraz ara verdim sizi kutluyorum başarmışsınız,başarılarınızın devamını dilerim
YanıtlaSilVe aleykum selam,
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Umarım bir sonraki denemeniz daha güzel olur. Sevgilerimle.