18 Temmuz 2012 Çarşamba

KARANLIK ODA


Masanın üzerinde duran paketten bir sigara aldı. Bir elinde sade kahvesi, diğer elinde kahveyle tellendirdiği sigarası varken, uzaklara, taaa eskilere daldı. Neden sonra ısrarla çalan kapının sesi ile kendine gelebildi. Kapıyı açtığında karşısında ona şefkat ve vefa ile bakan bir çift göz duruyordu, sırdaşının gözleri...

Birlikte salona geçtiler. Kapalı perdeler, birbirine karışmış kahve ve sigara kokuları ve vazgeçilmiş bir hayat görüntüsü vardı salonda.

"Ah be sırdaşım, ne yaptın kendine böyle..." dedi Selim. Lâkin Tahsin'in buna cevap verecek kadar bile dermanı yoktu. 

Selim perdeleri açıp odayı havalandırdı. Sonra koltuğa, sırdaşı Tahsin'in yanına oturdu. Tahsin'in gözlerinde derin bir hüzün, dilindeyse çözülmeyi bekleyen bir sükut hâli vardı adeta. Güzel yazardı. Ama konuşmayı pek beceremezdi. Hele bir insana gönlünü açmayı hiç beceremezdi. Bu anlamda Selim onun için büyük bir hazine idi; derdini anlatabildiği / sırrını korkmadan paylaşabildiği tek insan...

Tahsin bir yandan sigarasını içine çekmeye devam ediyor diğer yandan sırdaşına mutsuz ve bitkin gözlerle bakıyordu. “Anlat hadi” der gibi baktı Selim. Zaten iki sırdaş çoğu zaman gözleriyle konuşurlardı sözler yerine. Öyle zamanlar olur ki söz kifayetsiz kalır. Ama gözler çok şey anlatır okumasını bilene. Hele o gözden süzülen inciler, daha da çok şey anlatır. 

Tahsin birdenbire hüngür hüngür ağlamaya başladı. İçinde günlerin-haftaların-ayların birikmişliği vardı. Kendine engel olamıyor ve olmak da istemiyordu. Beklediği şefkatli kucak yanı başındaydı artık. Onun yanında her hâli yaşar, bundan hiç gocunmazdı. Aynı şey Selim için de geçerliydi. Tahsin'in böyle sarsıla sarsıla ağlaması karşısında Selim ona sarıldı ve "ağla" dedi. "İçine akıtma dedim sana hep. Ağla ki için yıkansın sırdaşım." Tahsin uzunca bir süre sırdaşının güven veren omzunda ağladı. Sonra konuşmaya başladı, başlayabildi. Akan gözyaşları ile adeta hafifliyor, yaralı yüreğine bir parça olsun nefes aldırabiliyordu. 

"Sırdaşım, sana bunca zaman iyiyim dedim. İyi olmak için çalıştım hep. Unutmak istedim. Lakin kendime bu durumu unutturabilmek için hata üstüne hata yaptım. İçime attım her şeyi. Giderek kendimden uzaklaştım. Biliyorum;

Onurlu bir yalnızlık, onursuz bir beraberlikten yeğdir.

Kendime hep bunu söyledim. Ama buna rağmen ne yüreğimin yangınını geçirebildim ne her şeye rağmen ona üzülmekten vazgeçebildim... Ben hep, o mutlu olsun istedim. Benden önce, her şeyden önce, herkesten önce; hep o mutlu olsun. Keşke benim mutluluğum da onun yanında olabilseydi. Ama elden ne gelir. Senin bana verdiğin el, harcadığın çaba karşısında iyi olmak için nasıl çabaladım bir bilsen... Lâkin şimdi anlıyorum ki, 'iyiyim' demelerim kendimi kandırmakmış. Onsuz nasıl iyi olabilirim ki? Daha da önemlisi, onun hâline üzülürken nasıl iyi olabilirim?..."

Selim kesmeden dinliyordu. Biliyordu ki bazı hallerde dinlemek, konuşmaktan çok ama çok daha önemlidir. Uzun zamandır susan sırdaşı Tahsin'in şimdi dinlenilmeye ihtiyacı vardı. Kendisini anlayan / kınamadan omuz veren bir insan tarafından dinlenilmeye. Tahsin devam etti:

"Aradan uzun bir zaman geçti. Hayata döndüğümü, iyileştiğimi sanmıştım. Ancak şu an geldiğim nokta, sadece bir kayboluş isteğinden ibaret. Hiç kimsenin beni tanımadığı, kuş uçmaz kervan geçmez uzak bir köye gidip, tanınmadan-bilinmeden yaşayasım var. Biliyorum sırdaşım, ne yaparsam yapayım yüreğimin bir ucu hep yanacak. Aradan kaç yıl geçerse geçsin asla unutamayacağım. Böyle büyük bir sevda nasıl unutulur ki! Biliyorsun, kendimden vazgeçmişim. Tek isteğim onun iyi ve mutlu olması."

O günden sonra Tahsin'in gözlerinde, Selim'den başka kimsenin anlayamadığı bir hüzün oldu hep. "Gözlerinin içi gülüyor" terimi hiç kullanılamadı Tahsin için. Çünkü gülemedi bir daha gözlerinin içi. Tıpkı düşündeki gibi kaybolmuş bir hayatı seçti. Hakkında kimsenin uzun boylu malumat sahibi olamadığı ve Selim'den başka kimseye gönlünü açmadığı, derdini dökmediği yalnız, yapayalnız bir hayat...

18 Temmuz 2012 / KONYA / 12,34


6 yorum:

  1. Onurlu bir yalnızlık, onursuz bir beraberlikten yeğdir.Sözü insanı derinden yakalıyor,sanki biraz kendi yalnızlığınızdan birşeyşer katıp bir resim ortaya çıkarmışsınız gibi.

    YanıtlaSil
  2. Mr.Cilalibo, insan bazen yaşadıklarını bazen gözlemlediklerini harman edip yazar. Ama her yazılanda illa ki bir yaşanmışlık vardır. Ben hep böyle inanırım. Beğenmenize sevindim. Röportajınız için de teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  3. çocuk dışında her acı zamanla tamir oluyor olmuyorsa kendimiz yapıyoruz bunu der birileri : )

    YanıtlaSil
  4. Bu bir anne yorumu gibi geldi bana Minecim =) Haklı olabilir =)

    YanıtlaSil
  5. kemalpasatatlisi.com30 Temmuz 2012 09:43

    Aslıhan cım Yetur a ulaşabiliyor musun?

    YanıtlaSil
  6. Mine Ablacığım bir önceki yorumunu numaran görünmesin diye yayınlamadım. No'yu kaydettim ve sana sms attım. Yeşim Hanım'a sen deyince baktım. Hesabını kapatmış. Yeni adresi http://lezzetkareleri.blogspot.com/ imiş ama o da sadece davetli okuyuculara açık.

    YanıtlaSil

Hayatın kendisi bir yorumdur aslında. Özgün ol, kendi hikayeni yaşa.
Yorumlarınızla mutlu oluyorum. Hepinize teşekkürler.