17 Ağustos 2010 Salı

2009 AYINTAP-URFA GEZİM-11

Hepinize hayırlı Ramazanlar,
Bizleri bu aylara bu günlere eriştiren Rabb'imiz'e (celle celâluHu) hamd olsun.

Yazımın başlığına bakınca içim cızz ediyor. Her yıl Ramazan'dan sonra giderdik canım Urfam'a. 2010 Urfa zamanım gelmesine rağmen 2009 yazı dizisini bitiremedim henüz, malum sağlık arasından dolayı. Ve bu yıl yine çok çok özlemiş durumdayım, ama gidemeyeceğim gibi görünüyor. Tedavim devam ediyor ve sıfır tuz diyetim de. Yediğim ekmek bile özel tuzsuz ekmek. Urfa'da böyle bir imkanım olmayacağı için bu sene ara vermek durumundayım ne yazık ki. Hepinizden dualarınızı bekliyorum bir an evvel sağlığıma kavuşup normal yaşama dönmek için.

Bir önceki yazıda kaldığımız yerden Urfa'yı gezmeye devam edelim.

09 Ekim 2009 cuma günü gezimize Abide Meydanı'ndaki Abide Anıtı'nı inceleyerek ve fotoğraflayarak başladık. Dört yanında çeşmeler bulunan bu tarihi anıt Çanakkale şehitlerinin anısına yapılmış. Üzerinde ok işaretleri ile bazı yönler gösteriliyor. Yanında dev bir bayrak direği var. Urfam' a giderseniz görmeden geçmeyin derim.

Yola devam edip Eyüp Nebi Mahallesi'ne vardık. Bu dizinin 6 numaralı yazısında bahsettiğim gibi tekrar gelmiştik. Hazreti Eyüp'ün biiznİllah şifa bulduğu suda duş aldık. Bunca senedir gelir giderim, daha önce hiç duşa girmemiştik. Sadece içmekle yetinmiştik. Ne kadar yanlış yaptığımızı anladım bu defa yıkanınca. O kadar farklı bir su ki. İnsanın cildi adeta bebek gibi yumuşacık oluyor. Üzerinizde farklı bir rahatlama hissediyorsunuz. Duşun ardından çilehaneye ziyaretimizi gerçekleştirip Eyüp Nebi Mahallesi Parkı'na geçtik. Babamın cumadan çıkmasını annem ve halamla burada bekleyecektik. Belediye ne güzel bir park yapmış. Geniş bir mekan üzerine kurulu, yemyeşil. Eyüp Nebi Camisi'ne göre yolun hemen karşı tarafında kalıyor bu park. İçinde wc, çeşme, piknik masaları... her şey var.

Namazdan sonra tırnaklı ekmekler eşliğinde balcan ve isot söğürmelerimizi yeyip yola düştük yine. Üç yıldır istediğim, ama bir türlü göremediğim Deyr Yakup Manastırı ve Nemrut Tahtı'na gidiyorduk. Kolay bir yerde değildi. Dağın başında yolu izi olmayan bir bölgede. Mehmet Oymak'ın sunduğu Adım Adım Urfa programında izlediğim yol tarifine göre arayacaktık. Eyüp Nebi Camisi'ni sol kolumuza alıp devam edince bir yerden sağa döndük. Mahalle aralarından geçip dağ yoluna girdik. Bir süre gittikten sonra arabanın ilerlemeyeceği kısımlara geldik ve arabayı oraya park edip yürüyerek yola devam ettik. Biraz yürüdükten sonra babam "ben devam edemeyeceğim, siz gidin" dedi. Zira çok sıcaktı, yolumuz ise uzun ve bozuktu. Yani yol da denmez aslında. Sıra dağlara ine çıka gidiyorduk. Bir hayli ilerledik. İlk bakışta üç adet sıra dağ var gibi görünüyordu. Yan yana değil de ard arda dizildiği için, tam saymak mümkün değildi. Bu üç dağı aştık, ardından bir kaç tane daha. Onu da aştık biraz daha... Bitecek gibi değildi. Yolun belli bir yerinde mola verdik ve serinleyelim diye yanımıza aldığımız sodaları içtik. Annem taşımıştı sağolsun. Ben o sıcakta kendimi zor taşıyordum =) Anneler ne fedakâr oluyorlar değil mi, Allah (celle celâluHu) onları başımızdan eksik etmesin. Bu moladan sonra halam da "ben devam edemeyeceğim" dedi ve annemle ikimiz yola düştük. Benim için de hiç kolay değildi. Ama üç yıldır istiyordum görmeyi ve bu kadar yaklaşmışken geri dönmek olmazdı. Git git git yol bitmek bilmedi derken nihayet varabildik tepeye. Aman Allah'ım, bu ne güzel manzara! Nemrut Tahtı'nı nereye kuracağını çok iyi seçmiş doğrusu. Orada müthiş bir rüzgâr ve esinti var. Güneş tam tepenizde olmasına rağmen yanmıyor ve serinliyorsunuz. Birbiri içine açılan odacıklar dağlara oyulmuş durumda. Suyun akması için su yolları yapılmış ve sarnıç da var. O zamanki insanların çok uzun boylu olduğu söylenir. Taştan oyulmuş basamaklar da bunu doğrular yöndeydi. Merdivenin bir basamağının boyu neredeyse 1,5 metreye yakındı. Düşünün artık.

Nemrut Tahtı'ndan canım Urfam'ı kuşbakışı izlemek mümkün. Yeni yapılan Olimpik Stadı bile gördüm. Hemen arkasında ise Deyr Yakup Manastırı bütün ihtişamıyla salınmakta. Kültür Bakanlığı'nın tanıtım afişlerinde resmine rast gelmişsinizdir. Yuvarlak değişik bir yapısı var. Urfa'da gerçekten bir tarih yatıyor ama ah bir de hakkıyla değerlendirilebilse.

Bu zorlu yolculuğun bir de dönüşü vardı elbette ve işte artık vakit gelmişti. Sıcaktan ve yorgunluktan bitmiş bir halde kendimizi arabaya attık =) Mahalle arasında biraz duraklayıp etrafta oynayan güzel gözlü güzel yüzlü çocuklara şeker dağıttık annelerinin gülümseyen çehreleri arasında. İşte bu mutluluk herşeye değer...

Merkeze bu defa farklı bir yoldan indik yolda kocaman bir isot anıtı gördük. Sonra Belediye önünde düzenlenen Kültür Sanat Festivali'ni görünce biz de katıldık. Farklı yörelerden pek çok halk oyunu ekibi vardı. Coşkulu bir hava hakimdi. Halk oyunlarını izleyip katılımcıları fotoğrafladık. Burada daha önceki yazılarda bahsettiğim Balıklıgöl'de tanıştığımız Konyalı amca ile karşılaştık yine. Hani kendi bastırdığı tişörtü giyen. Müsadesini alıp resmini çektim.



Vakit akşama dönmeye başlamıştı ve yemek için Halepli Bahçe'nin yolunu tuttuk. Burada tanıştığımız Bereket Döner işletmecisi Hatice abla ve ailesinden bahsetmiştim. Onlar da balcan (patlıcan) tava yapmışlar, büfenin önüne sofrayı kurmuşlar tam yemeğe oturuyorlarmış. Bizi de buyur ettiler. Önce oturmak istemedim belki azdır insanların yemeğine mani olmayalım diye. Ama annem "davet çevrilmez, bir lokma da olsa alayım" düşüncesiyle oturmadan çömeldi. Onu görünce ben de bir lokma alayım dedim. Bizi görünce babam ve halam da geldi =) İlk lokmayı aldıktan sonra çömelmeden oturma pozisyonuna geçtik hepimiz =)) O kadar lezzetliydi ki anlatamam. Nasıl da acıkmışız. Baştan yok filan derken bir anda üç kişilik bir ailenin yemeğine ortak çıkıvermiştik. Öyle candan "hadi yeyin, buyurun" diyorlardı ki. Kendi tabaklarındaki yemekleri bile bize vermeye çalışıyorlardı. Yemeği İslim Teyze yapmış. Sordum, aslında yapılışı da pek değişik bir şey değildi. Ama elinin lezzetinden midir yoksa Urfa sebzelerinin güzelliğinden mi bilmem, enfes bir tadı vardı. Bu konuyu daha evvel Gaziantepli yapraksarma Zeynep Ablam'la da konuşmuştuk. Her yaz Mersin'e tatile gittiklerinde oranın domatesinde patlıcanında Antep'teki tadı bulamadığından bahsetmişti.


Bu enfes yemeği çayla ve hoş sohbetle taçlandırdıktan sonra Halil-Ur-Rahman Camisi'nde namazlarımızı eda ettik. Balıklıgöl'ün doyumsuz manzarasını akşam vakti izleyip Şurkav'ı biraz gezdik ve künefe için vazgeçilmez mekânımız olan Gümrük Hanı' na gittik. Künefenin ardından Hasan Paşa Camisi'ni ve Dergah Camisi'ni gece halleriyle fotoğrafladım ve Anzılha Çay Bahçesi'ne gittik. Semaver çayının tadını Anzılha Gölü'nü seyrederek çıkardık. Yoğun ve yorgun bir günün ardından otelin yolunu tuttuk. Ertesi gün Urfa taş konaklarını gezmeye devam edecektik.

Yeni bir yazıda görüşmek ümidiyle. Umut hep vâr olsun.


11 yorum:

  1. Canım çok geçmiş olsun.İnşallah çabuk iyleşirsin.Hayırlı ramazanlar..

    YanıtlaSil
  2. Geçmiş olsun.Allah şifalar versin. Bende çok özledim Urfa'yı. Allah nasip ederse bayram da Urfa da olucam. Hiç doyamıyorum memleketime.

    YanıtlaSil
  3. Allah acil şifalar versin inşallah...bi an önce sağlığınıza kavuşursunuz umarım

    hayırlı ramazanlar

    YanıtlaSil
  4. Geçmiş olsun,acil şifalar...sevgilerrrr....

    YanıtlaSil
  5. selamun aleykum:)

    Aslihan yuzunu goren cennetlik misali:)ama inanki sizleri cok ozledim.biz iyiyiz hamd olsun.yakinda varil gibi sisip bloguna yuvarlana yuvarlana gelecem haberin olsun.yok blogumda agirlik yaptin,canin urfa yemekleri cekti deme,ona gore:)))

    rabbim sana ve hasta olan butun kardeslerime sifa versin.insALLAH bu yil olmazsa,seneye acisini cikarir ve urfaya gidersin.turkiyemin dogu illerini daha bir seviyorum.tarihi eserleri,insanlari bir baska.hic gitmememe ragmen,gormeden seviyorum.insALLAH banada nasip olur birgun.

    rabbime emanet ol.rabbim sifa versin.hayirli huzurlu ramazanlar diliyorum.

    YanıtlaSil
  6. hu huu =)

    öncelikle;
    şu limonlu tarifi buyrunuz :P
    sağolsun rumma abla adeta sana özel tarif yayınlamış sitesinde :)))

    http://www.rumma.org/yemekler/kurabiyeler/limon-dolgulu-kurabiye.html

    artık yapar da afiyetle yersin inş.

    Urfaa hakikaten senin tutkun..ya hu mübarek o kadar çok yer adı sayıyorsun ki ben aklımda tutamam şahsen =) ama sevince akılda kalıyor herhalde.. ne güzel yerler..senin güzel anlatımınla daha da güzelleşip, özelleşiyor..

    Tez zamanda önce sağlığına sonra da Urfa'na kavuşursun inş.

    YanıtlaSil
  7. bir önceki yorumu yazan;

    ben z, kelebek - z

    :)))

    YanıtlaSil
  8. canım arkadaşım inşallah Rabbim tez zamanda hayırlı şifalar versin, sen iyi ol da Urfa bekler meraklanma :)

    dua ile...

    YanıtlaSil
  9. Hepinize teşekkürler arkadaşlar.

    Anlayamazsın ve Aleykum Selam, yuvarlansan da farketmez =) Takma kafana. Her halinle güzelsindir sen. Bebiş iyi olsun da. Dediğin gibi doğu bir başka gerçekten.

    Kelebek'im tanımıştım seni zaten =)Rumma'nın tarifi hakikaten bana özel gibi, nerde limon orda ben =) Sağolasın. Canım Urfam'a iyileşip kavuşmak duana da canı gönülden amin diyorum.

    Hepinize sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  10. Aslıhan cım,
    harikasın, o kadar güzel anlatmışsın ki, sanki ben de gezmiş kadar oldum:))
    Hayırlı Ramazanlar, hayırlı cumalar canım...
    Dualarda buluşmak üzere, sevgilerimle AEO

    YanıtlaSil
  11. allah şifalar versin

    YanıtlaSil

Hayatın kendisi bir yorumdur aslında. Özgün ol, kendi hikayeni yaşa.
Yorumlarınızla mutlu oluyorum. Hepinize teşekkürler.