"Annem neden beni hiç sevmedi?" diye düşünüp duruyordu Rabia. Ömrü boyunca bu soruya cevap aramış, lakin bir türlü cevap bulamamıştı. İşin ilginci annesine de defalarca sormuş, ama ondan da bir yanıt alamamıştı. O kadar ki günün birinde soluğu psikoterapistte aldı. Kadın sordu, neden geldiniz? Tek bir cevap verdi :
"Bana kabullenmeyi öğretebilir misiniz?"...
Sonraki seanslarda konu hep belliydi. Neden, neden, neden sorularına cevap aranıyordu. Bir gün psikoterapist dedi ki:
"Anneniz sizi o kadar güçlü görmüş ki, kendi hayatının çocukluktan itibaren gelen tüm yükünü size yüklemiş. Bu hayatta herkes kendi yükünü çekmelidir. Bu zamana kadar annenizin yükünü taşımışsınız. Şimdi bu yükü ona sevgiyle iade edin."
İlerleyen haftalarda durum değişmeye başlamış, eskiye göre kendini rahat hissetmeye başlamıştı. Ama zaman bu ya, insan unutuyordu. Ya da her şeye rağmen kabullenmeyi öğrenemiyordu. "Annem bana neden böyle, neden çocuklarından sadece bana böyle?" sorusuyla kalbini yeyip bitiriyordu Rabia. Bir gün psikoterapist ona müthiş bir cümle kurdu:
"Elinde 50 lirası olandan 100 lira isteyemezsin. Senin annenin sadece 50 lirası var."...
Yıllar yıllar sonra, bir gün internette bir cümle okudu:
"Sevgili kalbim! Neden hâlâ apartman boşluğunun gün ışığı görmeyen penceresinde kuş sesleri beklersin?"*
Yıllar geçmişti ama değişen hiç bir şey olmamıştı. Annesi Rabia'yı görmüyordu. Hastalıklarını yalnız yaşıyor, sorunlarıyla tek başına mücadele ediyor, başarılarını yalnız kutluyor, uğradığı kalp ağrılarını bile tek başına çekiyordu. Annesi vardı. Çok şükür hayattaydı. Ama Rabia'nın başına verecek bir omzu yoktu annesinin. Hiç bir zaman olmamıştı. Oysa Rabia her seferinde ama her seferinde yeni bir umutla annesine koşmuştu. Belki bu sefer olacaktı. Belki bu defa ilgi gösterecekti. Belki bu kez kızının acısını paylaşacaktı. Belki bu kez onu anlayacaktı... Olmadı. Olamadı. Annesinde hayat boyu sadece 50 lira olmuştu. Ve annesi hiç bir zaman o 50 lirayı 100 liraya tamamlamaya çalışmamıştı. Annesi 50 lirasıyla, diğer çocuklarıyla, Rabia'sız hayatıyla mutluydu. Psikoterapiste "bana kabullenmeyi öğretebilir misiniz?" dediği o ilk gün dahi her şeyin farkındaydı Rabia. Bu hali kabullense beklentisizleşeceğini, mutlu olacağını biliyordu. Ama bu halin değişeceğine dair bir umut besliyordu, her şeye rağmen...
Aradan yıllar geçti. Ve Rabia O GÜN anladı "apartman boşluğunun gün ışığı görmeyen penceresinde kuş seslerini 'beyhude' beklediğini". İşte o gün, kendine şöyle dedi :
Olmuyorsa olmuyordur,
Sevmiyorsa sevmiyordur,
Vazgeç Rabia,
Çünkü,
Çünkü VAZGEÇMEK ÖZGÜRLEŞMEKTİR!
19 Ağustos 2022 / KONYA / 23.51
*İnternetten alıntı cümle
**Fotoğraf alıntıdır.