Yazılacak ne çok şey var. Dinleyecek ne az insan var. Özetle söylemek gerekirse, sekiz yıldır özveri ile çalıştığım, kendi işimmiş gibi sahiplendiğim, uğruna sağlığımı dahi kaybettiğim işimden; yaklaşık kırk kişi ile beraber çıkarıldım geçen hafta. Sebep? Firmanın hızla batış yolunda ilerlemesi. Sebep olanlar? Hala firmadalar. Bedel ödeyenler? Mazlum işçiler ve çalışanlar. Emekliliğine iki ay kalan işçiler, onlarca yıldır firmada emek veren personel, bu iş yeri yüzünden nice fedakarlıklara katlanan insanlar bir çırpıda silindi. Özel sektör işte. Zamanında yapılan uyarıları dikkate almayanlar firmanın batışına sebep olurken, bedeli ödeyenler de bu uyarıları yapanlar oldu. Üzüldüm mü? Hamd ettim bu kurtlar sofrasından kurtulduğum için. İçim burulmadı mı? Burulmaz olur mu? Sekiz senemi vermişim. Lâkin her şeyde bir hayır vardır.
Yaşananları bilmediğiniz için bunu basit bir işten çıkarılma velvelesi zannetmeniz olağan. Lakin işin iç yüzünde ciddi kırgınlıklar, büyük haksızlıklar var. Bu olaylar karşısında tek kelime etmedim onlara. Zira söz, anlayacak olana söylenirdi. Ancak akledeceklerini düşünseydim, tüm yaşananlara rağmen gözlerini hala açmayan/belki açmak istemeyen/belki de açması nasip edilmeyen işverenlere şu iki sözle veda etmek isterdim:
İlki Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nden:
"Haksızlığı hak zannedenlerden hak talep etmek, Hakk'a karşı haksızlıktır."
Ve ikincisi Yılmaz Güney'den:
"Zor yola kolay insanlarla çıkarsan; seni de satar, yolu da satar, yolcuyu da."
Umut hep vâr olsun.
NOT: Resim, resmi olarak çıkışımı aldığım gün hem eniştem istediği için hem de hamd için yaptığım kutlama güllacımın resmi =)