Geçenlerde Oksitlenmiş Cümleler bloğuna davet edildim. Ve geçen hafta ilk yazımla bloğa dahil oldum ben de =) İnşaAllah hayırlı olur. İşte blogdaki ilk yazım:
MERHABA GÖKKUŞAĞI
Umutlarım vardı benim. Bir bir gökkuşağına çizeceğim. Her sabah yeni bir gün doğarken, benim de içime koskocaman ümitler dolardı. Bahçemizdeki kayısı ağacının yapraklarından para yapıp da evcilik oynadığım o günler, düşlediğim rengarenk yarınlara hazırlıktı aslında. Paranın kayısı yaprağı kadar masum olmadığını bilmiyordum o vakitler.
Gökkuşağı çıkması için yağmuru beklemek de gerekmiyordu aslında. Her çocuğun gönlünde çiziliydi gökkuşakları. Öylesine güçlüydüm ki! Tüm yalnızları kucaklayabiliyor, tüm açlarla ekmeğimi paylaşabiliyor ve annesiz tüm çocuklara ninniler söyleyebiliyordum hayallerimde. Her şey nasıl da kolaydı çocukken...
Aslında o zamanlar da biliyordum insanın sadece dizleri kanadığında ağlamadığını. Her şeye rağmen kendi ütopyamı oluşturuyor ve taze ekmek arası umutlarla besliyordum her gün. Evet zordu. Ama imkansız değildi benim için. Ben büyüyecektim. Ve düşlerimi bir bir gerçekleştirecektim. Nerden bileydim anne dünyada kibrin alıp yürüyeceğini? İnsanların dünyayı sonsuz sanacaklarını nerden bileydim? Sen bunları bana hiç anlatmamıştın ki...
Ve bir gün, aslında hiç bulamadığımı yitirdim. Sustum. Suskunluğum karların birleşip çığ olmasına sebep oluyordu. Çığ düştükçe sustum, ben sustukça çığlar düştü. Kimse bilmedi anne. Vaz geçtim sandılar ya, öyle değildi aslında. Ellerimdeki bu izler mi? Onlar yırttığım dikenli tellerden hatıra. Yola devam etmek için mecburdum buna. Olsun. Varsın ellerim gül rengi olsun. Yazar demiyor muydu beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır diye.. Biliyorum anne. Bir sabah. Bir sabah mutlaka o gökkuşağı umutlarla dolu yeni güne uyanacağım. Bekle...
23 Haziran 2011 / KONYA / 18.05