30 Eylül 2020 Çarşamba

Evde Ekmek Yapımı


Merhaba sevgili blog dostları, 
Umarım hepiniz iyisinizdir. Arşivde biriken tarif postlarından biriyle daha devam ediyoruz :) 

Pandemi döneminde neredeyse herkes evde ekmek yapmaya başladı. Başlarda mayalar yok sattı. Tarifler havalarda uçuştu. Sonra her şeye alışan insanoğlu yavaş yavaş buna da alıştı. 


Ben pandemiden önce de evde ekmek yapardım ama bu iş için genellikle ekmek makinamı kullanırdım. Pandemi sürecinde de aynı şekilde makinamla ekmek yaptığım oldu. Fakat yılların yorgunluğunu üzerinde biriktiren makinam bir gün garip sesler çıkartıp sonunda da bomba gibi bir patlama sesi ile kendi kendisinin fişini çekti. Ömrü dolmuş demek ki. Aslında makinamla çok iyi anlaşıyorduk, ondan çok memnundum, ama her hayatın bir sonu var. Şimdi yeniden ekmek makinası almak için araştırma yapıyorum. Bu noktada kullanıp memnun kaldığınız marka ve modelleri önerirseniz çok sevinirim. 

Ekmek yapmak farklı bir sanat aslında. Ben de bunu dayımın kızından öğrendim. Nice teknikleri nice malzemeleri varmış meğerse. Bu işe gönül verince yavaş yavaş öğrenilip gidiyor. Benimkisi basit ev usulü ekmek :)

Pandemi sürecinde ekmek makinası dışında fırında yaptığım ilk ekmek Şükran kaymak'ın yoğrulmayan ekmek tarifi oldu. Sizlere de gerçekten tavsiye ederim. YouTube'a yazarsanız hemen ulaşabilirsiniz tarifine. Kolay ve çıtır çıtır bir ekmek oluyor.



Normalde un tuz maya ve su ile basitçe yoğuruyorum ekmek hamurunu. Bu fotoğraftakinin içinde ise tereyağı, süt ve biraz da nescafe var. Beklenmeyen bir şekilde gelişti olaylar :)  


Yoğurma kabında bir süre kabaran hamuru unladığım fırın tepsisine aldım. Şeklini düzeltmekle uğraşmadım açıkçası, döktüğüm gibi bıraktım ve üzerine de parlak ve çıtır çıtır olsun diye sulandırılmış yoğurt sürdüm. Eğer vaktim olsaydı ve biraz daha bekleyebilseydim fırın tepsisinin tamamını doldururdu diye düşünüyorum. Çünkü çok güzel mayalanmıştı. Ancak bu kadarı yeter deyip fazla vaktim olmadığı için fırına sürünce ortaya bu ekmek çıktı. 


Son derece çıtır çıtır ve içi güzel pişmiş bir ekmek oldu. Basitçe anlatmam gerekirse ekmek yaparken mayayı suyun içinde biraz eritip tuzunu ve unu ekleyip tahta kaşıkla karıştırıp yoğurma kabının kapağını örtüp kabarmasını bekliyorum. Çabuk mayalansın diye mayanın içine biraz şeker eklendiği de oluyor bazen. Mayalandıktan sonra un serpilmiş tezgahın üzerine alıp bir iki kez zarf gibi katlarsanız güzel oluyor. Yok uğraşamayacağım, hem de vaktim yok diyorsanız un serpilmiş tepsiye döküp biraz da tepsi mayasında bekletip fırına sürüyorsunuz. Dışı daha kıpkırmızı olsun isterseniz sulandırılmış yoğurt sürüyorsunuz. Hepsi bu. Mis gibi ev ekmeğiniz hazır.  Deneyecek olanlara afiyet olsun. Yeni bir yazıda görüşmek ümidiyle. Umut hep vâr olsun. 

29 Eylül 2020 Salı

Erik Reçeli


Merhaba sevgili blog dostları, 
Bu aralar birikmiş tarif postlarından devam ediyoruz :) Bugün de sizlere çok sevdiğim bir erik türünün reçel tarifini aktarmak istiyorum. 

Şekerin en tatlı zehir olduğunu ve sağlığımız için kendisinden kesinlikle uzak durmamız gerektiğini aramızda artık bilmeyen yoktur sanırım. Bununla birlikte çocukluk alışkanlıklarını terk etmek pek de kolay olmayabiliyor. Aşırı düşkün olmayıp her gün yemesem de yine de arada bir reçel yemekten kendimi alamıyorum. Ve reçel deyince aklıma hep babaannemin çocukluğumda bahçemizden çıkan meyveleri kocaman tencerede reçel yapması  ve üzerinde biriken köpüğü bir tabağa alıp bana vermesi geliyor hatırıma:) Küçükken en sevdiğim şeylerden biriydi bu; babaannemi reçel yaparken izlemek ve çıkacak olan köpükleri biriktirip bana vermesini beklemek :)  Ben de bugün babaannemin usulü ile yaptığım erik reçelini sizlerle paylaşmak istedim. Fotoğrafta gördüğünüz bu erik rahmetli büyükbabamın bahçesinden. Çocukluğumdan beri çok severek yerim fakat cinsi nedir adı nedir tam olarak bilmiyorum açıkçası. Bu eriği henüz olmadan yeşil iken yemeyi seviyorum. Hatta o zaman tuza basıp yemesi bir ayrı güzel olur. Anlatırken bile ağzım sulandı :) Biraz erdiğinde böyle mor bir renk aldığında ise reçelini yaptığınız zaman harika oluyor. 


Ön aşamaları fotoğraflamayı unutmuşum, sizlere anlatayım. Babaannemin ölçüsü reçel yapılacak olan meyvaları bir tasın içerisinde ölçmek ve bir tas meyve için bir tas şeker dökmek. Ben de erikleri çekirdeklerini çıkarıp ay ay doğradım, sonra bu şekilde tas ölçüsüyle bir tas eriğe bir tas şeker olacak şekilde bir kabın içine alıp buzdolabına koydum. Normalde bir gece bekletmek yeterli olur derler ama açıkçası ben o sırada başka işlerim olduğu için 3-4 gün kadar buzdolabında beklettim. Bunun bir nedeni de şu, özellikle kayısı reçeli için bir yakınımızdan duymuştum buzdolabında bir hafta bile bekletenler oluyormuş ve ne kadar çok bekletirseniz reçel o derece güzel berrak ve erimemiş kıvamda oluyormuş. Bu sürenin ardından zaten reçel yapacağımız malzeme sulanmış oluyor. Tencereye alıp kaynatmaya koydum. 


Reçel kaynadıkça yüzüne harika renkte köpükler çıkıyor. Onları da alıp bir tasa koydum ve işlem sonunda çocukluk geleneği olarak bu köpüğü bir güzel yedim:) 

Şu rengin güzelliğine bakar mısınız! Rabb'im neler yaratıyor! 


Gerek rengi gerekse kıvamı olarak harika bir reçel elde ettim ancak burada bir tecrübe de edindim. İlk defa böyle bir reçel yaptım. Ve henüz olmadı sanırım biraz daha kaynatayım diye birkaç dakika fazladan ocakta tutmuştum. Meğerse o şekilde tutmak pek de iyi olmuyormuş. Reçelimin bu harika mor rengi ocakta biraz fazla kalınca sarıya dönüştü. Böylelikle bu tecrübeyi de edinmiş oldum. Kısmette varsa bir sonraki pişirmelere daha dikkatli olurum artık. 

Sizin en sevdiğiniz reçeller nelerdir? Siz de evde reçel yapar mısınız yoksa hazır almayı mı tercih ediyorsunuz? 


28 Eylül 2020 Pazartesi

Patlıcanlı Uydurmasyon Yemek


Merhaba sevgili blog dostları, 
Beni eskiden beri takip edenler bilirler, kafamdan yemek uydurup uygulamayı çok severim. Geçenlerde yine eldeki malzemelerle birden böyle bir yemek çıktı. Açıkçası başta sadece ablama göndermek için fotoğrafını çekmiştim, bloğa koymak gibi bir düşüncem yoktu. Fakat yeyince tadı o kadar hoşuma gitti ki blog arşivimde de bulunmasını istedim. O nedenle fotoğraf çok güzel değil, kusura bakmayın. İşte tarifimiz:

2 adet küçük boy kırmızı biberi doğrayıp zeytinyağında soteledim. Birer adet dolma biber, sivri biber ve köy biberini de doğrayıp soteledim. Buzlukta közlenmiş ve çekilmiş patlıcan vardı, onu da ekledim. Bunları güzelce karıştırdım. İpli blenderda üstüne tuz atılmış domates çektim. Çekilmiş domatesi de tavaya döküp karıştırdım ve ağzını kapatıp en kısık ateşte pişirdim. 
Gerçekten harika oldu. Şimdi bundan çok miktarda yapıp porsiyonlar halinde buzluğa atmayı düşünüyorum. Sizlere de denemenizi tavsiye ederim. 

27 Eylül 2020 Pazar

Kabuktan Patates


Merhaba sevgili blog dostları, 
Başlıkta bahsedilen konuya geçmeden önce hemen söylemek isterim ki geçen gün ahirete yolcu ettiğimiz kıymetli İbrahim Toru abim için yarın yani 27 Eylül Pazartesi akşamı saat 20.30 da Kanal Urfa'da Mevlit okunacak canlı yayında. Katılmak isterseniz bilginiz olsun. Mekanı cennet olsun güzel abimin... 













26 Eylül 2020 Cumartesi

İbrahim Toru




Başın sağ olsun Canım Urfam...
Urfamızın gülen yüzü, yetim babası, fakirlerin dostu, dargınları barıştıran, daima Urfam için çalışan ve "geldiğim yeri biliyorum" diyen güzel insan İbrahim Toru 25 Eylül 2020 tarihinde covid19 nedeniyle vefat etmiştir. Çok sevdiği babasına ve Aziz hocamıza kavuştu. Biz İbrahim Ağabey'le sürekli görüşürdük ama yüzyüze tanışmak nasip olmadı. Başta kendime, ailesine ve tüm sevenlerine baş sağlığı diliyorum. Urfatutkunu kardeşim derdi bana. Bugün kardeşin çok üzgün abim... Mekanın Cennet olsun...

#ibrahimtoru #kanalurfa #torutoys