26 Ocak 2012 Perşembe
FAYDASI YOK
25 Ocak 2012 Çarşamba
HEVÂL-4
Biriciğim,
Sensizlik denizine ittin beni,
Neredeyse yiteceğim,
Gözüm ilk seni görmüş,
Ve sana tutuşmuş gönlüm,
Senden başkasına kör,
Senden başka sese sağır,
Anladım ki,
Ben senden vazgeçemeyeceğim…
Oyyy benim ela gözlü maralım,
Yüreğimi saca atıp kavuranım,
Ne ettinse yine sana, yine sana yanacağım,
Bu nasıl iştir anlamadı yazık dimağım,
Cefa da etsen, vefa da etsen,
Ben hep senin durağında olacağım,
Belki bir gün dönersin diye,
Daim yoluna bakacağım,
Sen gitmişsin,
Ömrümün neş’esi gitmiş,
Sen gitmişsin,
Gönlümün sevinci bitmiş,
Geceler kara,
Gündüzler kara,
Ben nasıl düşmüşem dara?
Yüreğim harlandı vefasız bir yara,
Hey Kocasinan,
Otur şimdi,
Düşün karaaa kara…
Ne etsin sensiz dünyayı ömrüm Hevâlim?
Olmayacaksan hayatımda,
Ben de benden gideceğim,
Yokluğunda içtiğim çay kararmış,
Varlığın meğer bana en büyük yararmış,
Ben ne kadar “sus” desem de,
Deli gönlüm, yıllardır hep seni ararmış…
Gel he de Hevâlim,,
İnan,
İnan seni üzmeyeceğim,
Daha uzun sürerse bu ayrılık,
Korkarım yokluğunda öleceğim…
Ellerimi uzatsam,
Tutar mısın Hevâlim?...
'08
20 Ocak 2012 Cuma
HEVÂL-3
Hevâlim,
Ne zaman gam denizine dalsa yüreğim,
Hemen seni düşlerim,
Ben,
Senden önce nerdeydim,
Şimdi nerdeyim?
İki ben arasındaki büyük farkı,
Her daim gözlerim.
Sen gönlüme düştüğünden beri,
Bir başka bakar oldu gözlerim,
Bardakta duran su aynı olsa da,
Tadı farklı gelir şimdi damağıma,
Hani derler ya,
Şeker gibi tadı varmış suyun aslında…
Doğduğun gün varlığından haberdar olmasam da,
Ömrümün en güzel gününü yaşamışım esasında,
Yıllarca bekledim rastlayacağım günü sana,
Şimdi sen bu kadar yakınımda,
Ve ben divaneliğin doruk noktasında…
Yitirmiş aciz aklım düşünme yetisini,
Sen varsan, boş vermişim ötesini berisini,
Gül yüzüne bakmak ömrümün ilacıysa eğer,
Sana atılan her adıma, girilen her yola değer,
Adını duyunca yanıyorsa içim Meleğim,
Yokluğunda ben, benden çeker giderim,
Yitirdiyse içtiğim su bütün tadını,
Yine de unutmam, sayıklarım adını.
Sana bağlanmışsa gönlüm, çözmem,
Beklerim,
Sabrederim;
Ama yokluğun bana çok zor be Hevâlim,
Ömrümün yazgısı nedir bilemem ama,
Varlığın, yazılmış en büyük sefa bana,
Ve sen yoksan,
Ahh işte o zaman,
Ömrüm koca bir muamma…
Ellerimi uzatsam,
Tutar mısın Hevâlim?...
03.03.08 / KONYA / 13.06
18 Ocak 2012 Çarşamba
vazgeçtim, "yorumsuz bir hayatı seçiyorum"!
17 Ocak 2012 Salı
HEVÂL-2
Ömrümün ilk umudu,
Gönül denizimin tek hut’u,
Yok bu işin ama’sı veyahut’u,
Sadece seviyorum,
Yüreğim, kaybetmiş hududu…
Evvelce pek bir sönüktü dünlerim,
Senden sonra,
Düş kurmaya başladı günlerim,
Sen,
Hevâlim,
İçimde kıpırdanan, gönül meleğim,
Gözlerim, gözlerinin ışığında canlanır,
Ruhum,
Yanımda değilsen durmaz gamlanır,
Yokluğunda dilim lâl, gönlüm tutsak Hevâl!
Gel,
Gel ve yüreğimdeki derdi al,
Senden gayrı istemem kimseyi,
Yarama merhemi sen çal,
Ah Hevâl,
Ömrümün yâren’i,
Gel, bana dök içindeki tüm yare’ni…
Ellerimi uzatsam,
Tutar mısın Hevâlim?...
İncir Uyutması
16 Ocak 2012 Pazartesi
HEVÂL
Kalbim sana yandığından beri,
Görmez oldu gözlerim ayı, güneşi,
Senden sonra mat geliyor göğün ateşi,
Ah Hevâl,
Yandırdın beni…
Henüz yeni yetmeydim sana sevdalandığımda,
Gözlerim gözlerinin harına yandığında,
Hani ömrüm hep böyle solgun geçecek sandığımda,
Sen çıktın birdenbire karşıma,
Ve gelişin, tutulmuşluk oldu bana,
Evvelce ne nağmeler dizen kalemim,
Suskunluğa daldı bir anda,
Ve gözlerini görmeden, hep düşleyen gözlerim,
Sarsıldı gül yüzüne bakınca,
Sen,
Hevâlim,
Hani hep hayalde yeşerttiğim,
Tıpkısıydın düşlerimin,
Şimdi ne kadar da gerçektin,
Sevdiğim,
Gönül verdiğim,
Elimi uzatsam,
Sana ereceğim,
Bir adım ötemdeydin,
Bir adım ötemde,
Ama hiç ulaşamadığım bir yerde…
Ellerimi uzatsam,
Tutar mısın Hevâlim?...
'08
12 Ocak 2012 Perşembe
DARBELERLE TANIDIM
11 Ocak 2012 Çarşamba
CERİHAMDAN DOST VE ZEHREYE NOT
Bastıkça sen yârene kandan inleyecek.
Önce acıyacak için yara dolacak,
Ve senden belki ilk zaman feryat kopacak.
An içinde göreceksin yara derinde,
Çıkarmaya çalıştıkça hepten batmakta.
Ve bir gün öğreneceksin onu sevmeyi,
Baş üstünde tâc eyleyip dostça gezmeyi.
İnsan kederi bir kere tatmaya görsün,
O lezzeti alınca hiç bırakamazsın.
Günün rengi solar ve ins gider inlere,
Kalırsın kara gecede bir tek başınla.
Ve işte o saatlerde acın depreşir,
“Sıkıldım saklı kalmaktan” der “beni devşir”
Seviyorsun ya acını kıyamazsın da,
İstersin ki o da etsin bir kelam sana.
Alırsın parmaklarına o sisli dostu,
Hani sen gibi dertlidir derindir sesi.
Dayayıp dudaklarına nefes verirsin,
Suni teneffüsün ona can olsun dersin.
Sende var bir binek yükü elvan elvan dert,
O zaten hepten yaralı pârelenmiş bak.
İki dost siz bir olunca susar tüm gece,
Başlar bu iki âşığı hep dinlemeye.
Sen inlersin neyin inler yara canlanır,
O sana ve sen ona dert anlatır durur.
Senin nefesin dolunca ney ciğerine,
Kalkar aradan nefs, ve gam gelir dibine.
Sende yürek neyde ciğer inildemekte,
Genişledi, gama bile “buyur” demekte.
Siz iki âşık başlayınca hasbıhale,
Âşık edersiniz cümle âlemi size.
Sonra dile gelir gönlün içindeki dil,
Çünkü susmuştur artık Can bu zahiri dil.
Gönlünden ses gelenlere dil ne yapsın ki,
Payesine kaldı onun susmak da çünkü.
Yandıkça sen kavruldukça derdi seversin,
Çünkü onun sayesinde bu eşsiz sesin.
Ahh gönül duydun da şimdi kendi sesini,
Dinlemez mi oldun artık dil sayhasını.
İşte böyle nefsim bu ney tercüman sana,
Çıkardığı ses esasen sendeki yara.
Neyi sazlıktan görünce bir çöp mü sandın?
İçini de boş görünce pek kof mu sandın?
O dost ki koparılmıştır ana yurdundan,
Belki sencileyin yitti aradığı can.
Şimdi yâre derinlerde ney sana Yâren,
Üfle üfle de yandıkça ol Kocasinan!
06.10.2007 / 10.00 / KONYA
6 Ocak 2012 Cuma
Darağacında
"Ah ne varsa güzellikten yana,
Bölüştüm, büyümüştüm.
Bu ne yaman çelişki?" demiş ya şair, sen daha büyümeden öğrenmiştin bölüşmeyi neyin varsa Abdullah. Bunu hep Allah rızası için yaptın. Ben şahidim. Fakat niyetin içinde kaldı be dostum! Benden başka kimse anlamadı seni. Olsun gözüm, bir ben de olsam anlayan, anlaşılmak güzeldir. Emsalsizdir etrafta bunca yanlış anlayan varken.
Genç yaşında “penceresiz kalmak” ne kadar kötü ise, biliyorum ki pencereli evlerde penceresiz hissetmek daha da bir yorar insanı. İyilik güzellik adına atarsın da bütün adımlarını, sonu hep bir çelişkiye çıkar. Anlatmaya çalıştıkça yorulursun; anlaşılmadığını gördükçe batarsın adeta bataklığa. Çabalar çabalar ama hep aynı noktada kalırsın. Bir lâbirenttir seni içine alan. Sen çırpınırsın. Ama anlamazlar Abdullah. Sen çırpındıkça her şey daha güzel olsun diye, aslında daha da batarsın. Sebep arama boşuna. Yalnızca bir tek kelime yeter bunu açıklamaya: Önyargı. O girmiş ise bir kalpten içeri, ne edersen et, asla anlatamazsın. Kimi zaman doğduğun yerden dolayı yaftalanırsın. Orada doğdunsa sen de kesin oranın çoğu halkı gibisindir. Adları kötüdür ya onların, sen de kesin kötüsündür. Kimi zamansa aynı evde doğup büyüdüklerin bile anlamazlar seni. Ne yana koşsan boşa düşer ellerin. Düşünmediklerinle ithaf olunur, duyduklarınla şok yaşarsın. Bakarsın ki hiçbir açık kapı kalmamış etrafında, “İyi ki Allah var, o biliyor gönlümü” der, sükûn bulursun. Yargısız infazların yapıldığı gecelerin sabahlarında, darağaçları kurulmuştur çoktan meydanına tüm halkların. Artık ne desen boş, ne yapsan fuzulidir. Ve işte asıldın Abdullah. İşte sen yaşarken kanın bulaştı herkesin eline. Artık düşlerin kırık, kaburgaların çatlaktır. Ve yüzünde cehennemsi bir isyan*. Şimdi hangi rüzgârlar durultur yürekleri, hangi yağmurlar yıkar ki ellerdeki bu kanı? Artık sen asla eski sen olmayacaksındır. Bir yanın hep kırık dökük, bir yanın hep ezik, hep sevinçsiz. Bu kimin umurundadır gözüm? Senin kanını fütursuzca ellerine bulaştıranlar şimdi senin bu durumuna üzülecek değillerdir ya! Anlarsın bir gün, inandığın doğrular doğru değilmiş. Herkes hısımca bakmazmış hayata. Sen hısımız sanıp safça yaşadıkça, hasımların oluyormuş meğer. Çehrelere, dahası gönüllere takılmış sahtelik kokan maskeler görmek etrafında, incitir küçük yüreğini. Anlayamazsın, nasıl bu kadar rahat yıkar insanlar bir başkasının hayatını. Nasıl bu kadar denîleşir “insan” dediklerin, anlayamazsın. Neylersin Abdullah! Dünya böyle bir yerdir işte. Düşünürsün sonra. Bu maskeli güruha insan deniyorsa, peki ya nerede “insan kardeşim” dersin. Bunlar insansa, nerede “insan kardeşim”?...
Arama gözüm, bırak her şey öylece kalsın. Unutma, darağacı daraltamaz senin özgür yüreğini. Suretindir orda sallanan. Yüreğinse, içindeki gamla bâkî…
05 Ocak 2012 / KONYA / 17,57